Geçmişten günümüze uzanan süreçte insanlar her zaman bir göç olgusu ile karşı karşıyadır. Bu durum bazen zorunlu olarak gerçekleşmiş, bazen de kişinin kendi iradesine bağlı olarak gerçekleşerek gönüllü göç olarak adlandırılmıştır. İnsanların bir kısmı kendi ülkesini bırakarak başka ülkelere göç etmektedir. Göç nedenleri arasında; ekonomik nedenler (iş imkanları, doğal kaynakların varlığı), sosyal nedenler (eğitim, sağlık), siyasi nedenler (savaş, mübadele), doğal nedenler (deprem, kuraklık vb.) yer alır. (Akıncı, Nergis, & Gedik, 2015). Göç algısı ve beraberinde yaşanan durumlar çok geniş bir araştırma konusudur. Biz burada yalnızca çok küçük bir kısmını ele alacağız.
Her bireyin yetiştiği bir toplum, aile yapısı ve beraberinde getirmiş olduğu gelenek, görenekleri bulunur. Bu nedenle kişi, kendi ülkesinden bir başka ülkeye göç ettiğinde, alıştığından farklı durumlarla karşı karşıya kalarak çeşitli problemler yaşayabilmektedir. Göç edilme nedenine ve kişinin karakter gelişimini de bağlı olarak bu durumların varlığı veya seviyesi değişebilmektedir.
Peki yurt dışına, hayatının ileriki süreçlerinde giderek, orada yaşamaya başlayan Türkler en çok hangi konularda psikolojik destek almaya ihtiyaç duyuyor?
Türkiye’den de bir çok insan çeşitli sebeplerle başka ülkelere göç etmektedir. Türkiye’nin kolektivist (toplulukçu) bir yapısı olmasından kaynaklı olarak, Avrupa ülkeleri ve Amerika’da var olan bireyselci, bağımsız toplumdan olumsuz etkilendikleri ve yadırgadıkları görülen nedenler arasında. (Güngör, 2014). Bu farklılıktan kaynaklı olarak sosyal çevrede yaşanan bazı zorluklar da beraberinde gelebilmektedir. Bireyin sahip olduğu kültür ile içine geldiği kültür arasında çatışma yaşamasına da kültür şoku (culture shock) adı verilmektedir. (Akıncı, Nergis, Gedik, 2015).
Türk ailelerin yaşadığı bir diğer problemin, aile ile çocukları arasında gerçekleştiği görülmektedir. Göç edilen ülkenin kültür yapısı ile büyüyen çocuklar bu kültüre uyum sağlamaktadır. Buna, kültürleşme (acculturation) adı verilir. (Güngör, 2014). Çocukların yaşları dolayısıyla içine getirilen kültürü benimsemeleri ve uyum sağlamaları daha kolay olmaktadır. Bu durum, Türk kültürü ile yetişmiş ebeveynler ile var olan ülkedeki kültüre uyum sağlamış veya direkt o ülkede doğmuş çocukları arasında problem yaşamalarına neden olabilmektedir.
Yine aynı nedene bağlı olarak, içinde bulunduğu kültürü yetişkinlerden daha çok benimseyen çocuklar, bir nevi ailesi ve o ülkenin kültürü arasında köprü görevi görebiliyorlar. (Örneğin yaşanılan ülkede kullanılan dilin veya kültüre özgü bir durumun yetişkin bir aile bireyi tarafından çok iyi bilinmemesi ve çocuğunun ona yardımcı olması gibi). Bu tarz durumlarda da aile içi kuralların ve hiyerarşinin sarsılması söz konusu olabiliyor. (Gülmez & Öztürk, 2018).
Bireyin/ailenin göçü gönüllü olarak yapıp yapmadığı, eğitim düzeyi, ekonomik durumu, kendi kültürüne ve geleneklerine ne kadar bağlı olduğu, çocuklarına kendi kültürünü ne kadar benimsetmek istediğine bağlı olarak da bu durumlar ve beraberinde yaşanan problemler değişebilmektedir. (Gülmez & Öztürk, 2018).
Göç eden kişi hangi milletten olursa olsun ve göç ettiği ülke neresi olursa olsun, bir takım problemlerle karşı karşıya kalması oldukça doğal bir durumdur. İnsanların belirli alışkanlıkları ve görmeye alıştığı durumlar vardır ve bazen bunlardan vazgeçmek, farklı şeyleri benimsemek zor olabilmektedir. Bu gibi durumlarla başa çıkılamadığında psikolojik destek almak ise çok doğru ve doğal bir karar olarak görülmektedir.
Kaynakça:
Akıncı, B., Nergiz, A., & Gedik, E. (2015). Uyum Süreci Üzerine Bir Değerlendirme: Göç ve
Toplumsal Kabul. Göç Araştırmaları Dergisi, 2(1), 58-83.
Gülmez, S., C., & Öztürk, A. (2018). Göç Yaşantısı Çerçevesı̇nde Çocukta Psı̇kososyal
Uyum Sürecı̇ Üzerı̇ne Bı̇r İnceleme. Sosyal Polı̇tı̇ka Çalışmaları Dergı̇sı̇, 40(2), 449-481.
Güngör, D. (2014). İkinci Kuşak Avrupalı Türklerde
Psikolojik Entegrasyon ve Uyum: Çift Boyutlu Kültürleşme Temelinde
Karşılaştırmalı Bir Derleme. Türk Psikoloji Yazıları, 17(34), 16-31.