Gece yarısı, yoğun bir korku duygusu ile adeta yataktan fırlatan o şiddetli sarsıntı; neredeyse dakikalar içerisinde seraları yerle bir eden o sel felaketi; evde, işte, okulda iken en ufak bir dikkatsizlik ile alev alan o binalar... Doğa ve insan kaynaklı olmak üzere gerçekleşen, hayati tehlike barındıran bu olaylar insana her defasında savunmasız bir canlı olduğunu hatırlatmaktadır. Bu hatırlatma mesajları yine insana her şeyin, her zaman kendi kontrol alanının içinde olmasının imkansızlığını da söylemektedir. Ama insan bunu, hayatın şartları içerisinde bir şekilde unutmakta, unutturulmaktadır.
''Eğer sen istersen, bu hayatta gerçekleştiremeyeceğin, yapamayacağın şey yoktur!'' Kişisel gelişim özlü sözlerinde, motivasyon konuşmalarında çoğunlukla bu tarz sözlere yer verilmektedir. Evet, cümlenin özellikle de hedefleri olanlar için harekete geçirici etkisi göz ardı edilemez. Fakat, hayatın her alanında kontrol biz de midir? Engeller, kayıplar hayatın bir gerçeği değil midir? Bazen o, hayatın merkezine alınan hedeflerin ulaşılamazlığı bir kırılma noktası, bir yön değiştirmeyi getirmez/gerektirmez mi? Kendi hayatlarımız dahil, kontrolün ne kadarı bizdedir? Buradan yola çıkıldığında her yeni yıl, alınan yeni kararların ne kadarı gerçekçi hedefleri yansıtmaktadır? Sene sonunda alınan kararların ne kadarı gerçekleşmektedir ve bunun psikolojik getirileri/götürüleri neler olmaktadır?
Belirsizliğin İçinde Sürdürülen Hayatlar
Belirsizlik, kesinliğin aksine kişisel veyahut toplumsal yapı ekseninde, yaşanan olaylar ve durumlar içerisindeki olasılıkları, muhtemel olanı ifade etmektedir. Bu özelliği ile belirsizlik, birey tarafından sürekli olarak ortadan kaldırılması gereken bir tehdit olarak algılanmakta dolayısıyla stresi de beraberinde getirmektedir (Armutlu, 2019). Modern zamanın bireyi, çok da uzak bir tarihte olmayarak, aslında belirsizliği iliklerine kadar deneyimleme şansı bulmuştur: Covid-19. Toplumsal düzeyde bir etki alanına sahip olan bu belirsizlik örtüsü, dünyanın üzerine adeta çökmüş ve uzun bir zaman da kalkmamıştır. Bu yanı ile deneyimlenmiş olan salgın gerçeği aslında bireylerin görünmez duvarlarla örülü bir belirsizliğin içinde sürdürülen hayatlara sahip olduğunu ortaya koymuştur. O zaman şu soruyu bireyin kendine tekrar tekrar sormasında fayda vardır: Kendi hayatı dahil, kontrol alanı nereye kadar uzanmaktadır, sınır neresidir?
Kontrol alanı; bireyin kendisi, sosyal çevresi, sosyal olaylar ve tabiat olayları olmak üzere kontrolünün altında olanlar ve olmayanlar olarak bir sınıflandırma ile şekillenmektedir. Bu sınıflandırma aynı zamanda kompleks bir yapıyı ortaya koymaktadır. Çünkü bireyin duygu, düşünce ve davranışlarının kendi kontrolü altında olduğu bilinse de yine kendi yapısı içerisinde yer alan kalıtsal özellikleri onun kontrolünün dışında var olmuştur ve bireyi etkilemektedir (Gültekin, 2004). Bu sebeple, dış etkenler bir kenara bırakıldığında, bireyin kendi yapısı içerisinde bile hükmedemeyeceği noktalar bulunmaktadır. Bunun farkında olunmadığı belki de bertaraf edildiği bazı anlar vardır: Her şeyi sıfırdan başlatan o yeni yıl kararları bunlardan biri olabilir mi?
Yeni Yılda Yeni Kararlara Eşlik Eden Kontrol Yanılsaması
Her yeni yıla giriş arifesinde, beyaz bir sayfa açmak için, ''beyaz sayfalara'' yazılan dilekler, istekler, hedefler büyük bir heyecanla hayal edilmekte, kaleme alınmaktadır. Belki bunu peşi sıra ritüeller de takip edecektir (Yeni yıla nasıl girersen, tüm yıl öyle geçer!). Yapılan ritüeller ya da totemler birey için bir motivasyon aracı olabilmektedir. Fakat bunun ne kadarı bir yanılsamayı beraberinde getirmektedir, gerçekleşemeyen hayaller psikolojik olarak nasıl bir etkiye sahiptir?
Kontrol yanılsaması, ilk defa 1975 yılında Ellen Langer tarafından yayımlanan “The Illusion of Control” adlı makalesinde tanımlanmıştır. İnsanlar gerçekten şans eseri belirlenen durumlarda (yani, gerçek kontrollerinin olmadığı durumlarda) kontrol sahibiymiş gibi davrandıklarında, kontrol yanılsaması olarak adlandırılan durum ortaya çıkmaktadır. Bu yanılsamanın ise çift yönlü bir sistemi yarattığı, yani bireyin düşündüğü şekilde gerçekleşmeyen bir olayda kontrolü dış odağa yönlendirmek için bir alan yaratabileceği (gerçekleştiremediysem burada kader devreye girmiştir gibi), bunun sonucunda sorumluluğu üstlenme noktasında eksik kalabileceği ifade edilmekte ya da tam tersi bireyin yaşanan durum karşısında her şeyin kendisinden kaynaklandığı, dış etkenleri tamamıyla göz ardı ettiği durumda ise öfke ve hayal kırıklıklarını beraberinde getirebileceğine dikkat çekilmektedir (Langer ve Roth 1975; Gino, Sharek ve Moore, 2011 akt. Çağatay ve İlğan, 2022: 352).
Yeni yılda yeni kararlar alırken, gerçekçi hedefler ile çıkılan yolda artıları ve eksileri ile umudun ve istikrarın, engellerin ve kayıpların hayatın içerisinde birlikte var olduğunu kendimize hatırlatarak, belirsizliğin de bu yolda bizimle yolculuk ettiğini bilerek, hayatın neresinde ve ne kadarında kontrolün bizde olduğunun farkında olduğumuz bir yıl olması dileğiyle. İyi seneler...
Kaynak:
Armutlu, İ. (2019). Belirsizliğe Tahammülsüzlük, Dürtüsellik, Ruminasyon ve Genel Erteleme Eğiliminin Psikolojik Belirtiler ile İlişkisi. Yüksek lisans tezi, Başkent Üniversitesi, Ankara.
http://acikerisim.baskent.edu.tr:8080/handle/11727/4122
Çağatay, Ü. ve İlğan, A. (2022). Eğitim yöneticilerinin kontrol yanılsaması, iyimserlik önyargısı ve kriz yönetimi yaklaşımlarına ilişkin görüşlerinin incelenmesi. E- Kafkas Eğitim Araştırmaları Dergisi, 9, 350-369. doi: 10.30900/kafkasegt.1015177
Gültekin, M. (2004). Ergenlerde kontrol algısı. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 17 (2), 267-279.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/153246