Çocuk. Toplumun en küçük bireyi, insanın gelişim yolundaki ilk basamağı. Çocuk ve çocukluk kavramı üzerine tarihsel süreç içerisinde birçok filozof tarafından pek çok tanımlama getirilmiştir. J. Locke, her çocuğun kendine özgü olduğunu, yetişkin bir bireyin minyatürü olmadığını ve zihninin ise tıpkı boş bir levha gibi sonradan öğrenme ile dolduğunu ifade eder. J.J. Rousseau ise Locke' un savunduğu gibi çocuğun yetişkinin bir kopyası değil özgün bir zihne sahip olduğunu fakat diğer taraftan çocuk zihnin kendine has karmaşık şemalar ile dünyaya geldiğini savunarak boş levha kalıbına karşı olmuştur.  Bu da aslında bir zamanlar çocuk olmuş yetişkin bireylerin çocuk zihninin gizemli yönünü anlamlandırmaya çalıştıklarını gösterir. Çocuk, her yönü ile sanata ve onun ihtiyacı olan yaratıcılığa sahiptir. Bu ise, çocuğun duygu ve düşüncelerini kendine has yönleri ile aktardığı oyun oynama ihtiyacı ile fark edebilebilir. Fakat bu yaratıcı taraf köreltilir ise yetişkinlikte, renksiz bir eser/hayat ortaya çıkarmasına zemin hazırlayabilir. Peki bu küçük sanatçılara hangi yönden ve nasıl bir destek sağlanabilir?

 

Erken Çocukluk Döneminde Duygusal Gelişim (0- 72 ay)

      Duygular, birey olmanın en temel unsurudur. Bütün insanların, yeni doğmuş bebeklerin bile duyguları  vardır. Sosyalleşmenin olabilmesi için duygular temel rolü üstlenir. Bu yüzden duygular, yaşama uyum sağlama fonksiyonlarıdır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2013: 3). Yavuzer (2019) ' e ise çocuğun duygusal gelişiminde iki unsurun önemli rolü vardır. Bunların ilki zihnin ve iç salgı bezlerinin gelişimi ile gerçekleşen olgunlaşma süreci, ikincisi ise deneme-yanılma, taklit ya da koşullanma yolu ile gerçekleşen öğrenme sürecidir. Olgunluk düzeyi ve öğrenme süreçleri ile beraber çocuğun duygusal gelişimi de şekillenmektedir. Çocuğun duyguları da bu süreç içerisinde farklılık göstermektedir. Çocuk bu inişli-çıkışlı süreçleri nasıl düzenleyebilir/ düzenlemesine neler yardımcı olabilir? Duygularını sağlıklı bir şekilde nasıl ifade edebilir? Ve diğerlerinin duygularını nasıl anlayabilir?

 

Kısa Tarihçesi ile Yaratıcı Drama

       Yaratıcı drama diğer sanat alanları (işitsel ve görsel sanatlar) gibi kendine has prensipleri ile ayrı bir daldır. Yaratıcı dramanın gelişimini ve getirilerini anlamak için önce dramatik oyun kavramını anlamak gerekir. Adıgüzel (2006)' e göre dramatik oyun çocuklar arasındaki etkileşim sürecinde imgeleme dayalı oyun türünü oluşturur. Evcilik oyunları bunun tipik örneğidir. Önceden hazırlanmış öyküler söz konusu değildir. Bu oyunlarda doğaçlama, rol oynama ve kendiliğindenlik gibi yaratıcı dramayı doğrudan ilgilendiren özellikler olmasına rağmen ''taklit'' ile burada yaratıcı dramadan ayrılmaktadır. Yaratıcı drama, bir yönüyle yaşamamımızdaki tüm dramatik oyunların genişlemesi biçimi ile başlar ve bu başlangıca lider, mekan ve diğer katılımcılar eklenerek tüm katılımcılara kendi yaşamlarını anlamaları için onu canlandırma, oynama olanağını sunar (s. 20-21). Çocuk, özellikle yetişkinliğe taşıyacağı davranış biçimlerini taklit yolu ile öğrenir ve pekiştirir. Bu sebeple dramatik oyun aslında yaratıcı dramaya bir şekiliyle geçiş evresidir ve bu sayede çocuk yaratıcı drama etkinliklerinde pek de zorlanmaz.

 

Yaratıcı Drama - Erken Çocukluk Dönemi Duygusal Gelişime Katkıları

     Duygularını tanıma ve ifade etme, başkalarının duygularını anlama (empati), gibi duygusal süreçleri çocuk başta oyun içerisinde girdiği roller ile geliştirebilmektedir. Yaratıcı drama etkinlikleri de çocuğa bu imkanı sağlamaktadır. Çocuklar, yaratıcı drama etkinlikleri sayesinde duygularını serbestçe ortaya koyma imkanı bulurlar. Olumlu veya olumsuz duygularını rahatça yaşadıkları için içsel gerginlikten kurtulmaktadırlar (Yazar, Çelik ve Kök, 2007: 19). Ömeroğlu ve diğ. (2004)' e göre özellikle rol oynama etkinlikleri, çocuklara olaylara başkalarının gözünden bakmalarını, böylece onları daha iyi anlamalarını sağlamaktadır (s. 35  Aktaran Yazar, Çelik ve Kök, 2007: 19).

    Yaratıcı drama eğitimi alan ve almayan 60-72 ay arasındaki çocukların sosyal-duygusal davranışlarının incelendiği bir araştırmaya göre ise yaratıcı drama eğitim programına alınan çocukların, eğitimi almayan gruba göre sosyal-duygusal gelişiminde anlamlı bir farklılık olduğu saptanmıştır. Eğitim alan çocukların sosyal-duygusal davranış puanlarının yüksek olmasında, çocukların yaratıcı drama etkinliklerinde farklı rollere girerek iletişimi başlatma ve devam ettirme, karşısındaki kişileri anlama, olumlu ve yardımlaşmaya dayalı ilişkiler kurma, toplumsal kurallara uyma, sorumluluk alma, duygularını tanıma, duygularını ifade etme ve duygularını kontrol etme gibi sosyal-duygusal davranışlara yönelik deneyimleri yaparak ve yaşayarak kazanmalarının etkili olabileceği düşünülmektedir (Ceylan ve Ömeroğlu, 2012: 74).

 

Kaynak:

Adıgüzel, H. Ö. (2006). Yaratıcı drama kavramı, bileşenleri ve aşamaları. Yaratıcı Drama Dergisi, 1(1).

https://pdfs.semanticscholar.org/1577/91868ca7c4959fa61114beb0def9be43fd9e.pdf

Ceylan, Ş. & Ömeroğlu, E. (2012). Yaratıcı Drama Eğitimi Alan ve Almayan 60-72 Aylar Arasındaki Çocukların Sosyal-Duygusal Davranışlarının Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi . Kastamonu Eğitim Dergisi , 20 (1) , 63-80.

https://dergipark.org.tr/en/pub/kefdergi/issue/48696/619508

Milli Eğitim Bakanlığı (2013). Çocuk Gelişimi ve Eğitimi – Duygusal Gelişim. Ankara.

Ömeroğlu, E., Ersoy  Ö., Tezel Şahin F., Kandır A., Turla A. (2003). Okul Öncesi Eğitimde Drama Teoriden Uygulamaya. Kök Yayıncılık: Ankara.

Yavuzer, H. (2019). Çocuk Psikolojisi (43.baskı). İstanbul : Remzi Kitabevi.

Yazar, A. , Çelik, M. &  Kök, M. (2010). OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE YARATICI DRAMANIN ÇOCUĞUN GELİŞİM ALANLARINA ETKİSİ . Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi , 0 (16) , 15-21 .

https://dergipark.org.tr/en/pub/ataunikkefd/issue/2777/37229