Senelerdir yüreğimiz ağzımızda, “Peki bu olası Marmara depremini mi tetikler mi?” sorusunu sorup duruyoruz. 1999 depremi gibi, ülkemizde travmatik sonuçlara neden olan pek çok depremin etkileri hafızamızdan silinemiyor. Felaket senaryoları çizen de var, korkuya kapılmamak için görmezden gelen de. Bu noktada sormamız gereken önemli bir soru var. Bir deprem ülkesinde yaşayan insanlar olarak tüm yaşananları görmezden mi gelmeliyiz, yoksa korku içinde bir sonraki doğal afeti mi beklemeliyiz? Ya da çözüm bu iki seçenekten çok daha faydalı olan olan ve pek çoğumuzun hayatını kurtarabilecek üçüncü bir yönteme yönelmek mi?

Daha önce depremi deneyimlemiş kişilerle yapılan bir çalışmada, bu kişilerin depremden zarar görmüş olmalarına karşın hala alınabilecek önlemler ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmadıkları sonucuna ulaşıldı. Korku duysalar da bu onları önlem almaya yöneltmemişti. Verilen cevaplarda katılımcılar bu durumu; deprem olma sıklığının fazla olmaması, bilgi eksikliği ve gelecekte deprem olma olasılığının düşünülmemesi gibi nedenlerle açıkladılar. Daha önce depremi yaşamış olmak önlem almamızı sağlamıyorsa, farkındalığı nasıl sağlayabiliriz? Bu konu ile ilgili yapılan bir diğer araştırmaya göre, doğal afetlere karşı sürekli kaygı duymanın, önlem almayı azalttığı sonucuna ulaşılmıştır. Afet eğitimi ise, kaygının önlem almak üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaktadır. Kendilerini risk altında hisseden bireyler, olası durumdan daha az zarar görmek için bir çıkış yolu olduğunu gördüklerinde önlem alma olasılıkları artmaktadır.

Alınabilecek önlemler, deprem anı ve sonrasında yapılacaklar ile ilgili bilgi kirliliğinin önüne geçilmeli, kurumlar tarafından toplumsal farkındalık kazandırılmaya çalışılmalıdır. Bilgi eksikliği, hem depremzedelere hem depreme olan algıyı gerçekten uzak hale getirebilmektedir. Gezegenimizde, insanların henüz var olmadığı zamanlardan beri süregelen doğal afetlerin “tanrının cezalandırması” olarak görülmesi ve konuya bilimden uzak yaklaşılması yalnızca daha fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açacaktır. Toplumsal dayanışma ise afetlerle mücadele etmek konusunda hepimize daha çok yardımcı olacaktır.

Deprem korkusu kişinin günlük yaşamının işlevselliğini etkileyecek biçimde ya da aşırı miktarda değilse bundan kaçınılmamalı, kaygıyı kontrol etmek için alınan önlemlerin verdiği güvenlik hissine başvurulmalıdır. AFAD gibi kurumların depreme karşı alınması gereken önlemlerini dikkate almanızı, eğer depremzede iseniz ve psikolojik yardıma ihtiyacınız varsa Türk Psikologlar Derneği ve gonullupsikolog.org gibi gönüllü dernek ve oluşumları araştırmanızı tavsiye ederiz. Unutmayalım ki, bilginin ışığında her sorunun çok daha kolay üstesinden gelebiliriz.


Kaynaklar: 

Çoban M., Sözbilir M. ve Göktaş Y. (2017). Deprem Deneyimini Yaşamış Kişilerin Deprem Öncesi Hazırlık Algılarının Belirlenmesi: Bir Durum Çalışması. Doğu Coğrafya Dergisi, 22 (37), 113-134.

Mishra S. ve Suar D. (2011). Effects of Anxiety, Disaster Education, and Resources on Disaster Preparedness Behavior. Journal of Applied Social Psychology, 42, 1069-1087. doi:10.1111/j.1559-1816.2011.00853.x