Çocuğundan gencine, gencinden yaşlısına birçok kişi sosyal medya platformlarından en az birini aktif olarak kullanıyor. Harika bir manzara bulmuşken, mis gibi kokan kahvemizi yudumlarken veya yıllar sonra gördüğümüz bir dostumuzla hasret giderirken aklımıza ilk ne gelir? Manzaraya dalıp keyifini çıkarmak, kahvenin tadını hissetmek veya dostumuzla uzun uzun sohbet etmek. Evet ama bir şey daha var ki; birçoğumuz yapmadan geçemeyiz. Tabi ki bu anlarımızı sosyal medyada ölümsüzleştirmek. We Are Social ve Hootsuite’in birlikte yayımladığı 2020 Türkiye Sosyal medya kullanımı raporuna göre Türkiye’de 54 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı bulunmakta; bu da Türkiye nüfusunun %64’ü gibi oldukça ciddi bir orana denk gelmektedir. Günlük hayatımızın bu denli içinde olan sosyal medyanın psikolojik sağlımıza gerek olumlu gerekse olumsuz etkilerinden söz etmek mümkündür. Yeni/modern medya ile eş zamanlı olarak hayatımıza giren sosyal medya, insanlara çift yönlü iletişim akışı sağlar. Özellikle pandemi sürecinde de çok iyi anladık ki; sosyal medya kişileri birbirine bağlamak konusunda oldukça büyük bir güçtür. Peki, göründüğü kadar masum mudur sosyal medya? Ya ipin ucu kaçarsa? En son ne zaman sosyal medya hesaplarınızdan 24 saat boyunca uzak kaldığınızı hatırlayabiliyor musunuz? Belki son zamanlarda hiç olmadı veya hatırlayamayacağımız kadar uzun bir süre önceydi. Peki nasıl hissederdik? Sıkılmış mı, yalnız mı, endişeli mi? Belki de hepsi. İşte bu noktada yeni bir sorun ortaya çıkmaya başladı. Bu yeni durum gelişmeleri kaçırmaya karşı gelişen şiddetli korku yani FOMO (Fear of Missing Out) olarak adlandırılıyor. Sosyal medya gibi oldukça geniş bir platformda, gelişmeleri anı anına takip etmek oldukça zor olsa da FOMO gelişimi gösteren kişiler bunu yapamadıkları takdirde kendilerini dışlanmış, oldukça mutsuz ve gergin hisseder. Bu nedenle gün içinde en büyük öncelikleri sosyal medyayı itina ile takip edip dikkatlice gelişmeleri incelemek haline gelir. Edinburgh Napier Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma Facebook arkadaş sayısındaki artışın strese sebep olduğunu ortaya koymuştur. Öğrencilerin %12’si Facebook’un kendilerinde endişeye sebep olduğunu belirtmiştir. Burda açık olarak bir FOMO etkisi görünmektedir. Daha fazla arkadaş; daha fazla haber ve daha yoğun bilgi akışı demektir. Arkadaş sayısındaki artış FOMO etkisindeki kişilerde gelişmeleri takip edememe korkusunu tetiklemektedir. Özellikle ergenlik dönemi ile beraber başkaları tarafından sevilme, beğenilme ve istenme arzusu çok güçlenir. Bu arzu elbette hayatımızın diğer gelişim evrelerinde de görülür ancak ergen bireyler bunu en yoğun yaşayan gelişim grubudur demek mümkündür. İşte sosyal medya bunun için de yine biçilmiş kaftan! Bir fotoğraf ile yüzlerce yorum, beğeni toplanabilir; anında da geri bildirim sağlanabilir. Peki ya sosyal medyada arzu ettiği beğeniyi toplayamayan kişiler nasıl hisseder? Sosyal medyanın özellikle gençler arasında popülerlik yarışına dönüştüğünün farkına varmak gerekiyor. Ne yazık ki; birçok genç sosyal medya platformlarından takip ettiği popüler kişiler in yolunda ilerleme ve onlara benzemeye çalışmak konusunda ciddi çaba sarf etmekte. Gençler kazanılan beğenilerle beraber kendilerini iyi ve popüler hissederken; yeteri kadar beğeni toplayamayanlar ise bu yarışta kendini yenilmiş ve dışlanmış hissetmektedir. Sosyal medya gençlerin öz-saygısını olumlu veya olumsuz şekillendirme gücüne sahip olup ‘beğenildiğim ve sevildiğim kadar varım’ fikrini tetiklemektedir. Peki, beğenilmediğini ve sevilmediğini düşünenler veya bunu düşündüren kişiler varsa? İşte burada konu siber zorbalığa geliyor ki bu da gençlerde en yaygın gördüğümüz risk kaynağıdır. Karşıdaki kişi hakkında kasten yalan, küçük düşürücü, düşmanca ifadeler kullanma durumudur. Kişiyi depresyona, sosyal izolasyona, kaygı bozukluklarına ve daha da acısı intihara kadar sürükleyebilmektedir.Sosyal medyanın olumlu veya olumsuz birçok psikolojik etkilerinin olduğunu belirttik. Burada önemli olan sosyal medya kullanımını kontrol altına almaktır. Ancak bunu yapmak çocuk ve ergen bireyler açısından kolay olmayabilir. İşte bu noktada ebeveynlere büyük iş düşüyor! Sosyal medyanın olumsuz yanlarına karşı çocukla açık bir şekilde ve onun anlayabileceği bir dil ile konuşmak, sosyal medyanın doğru kullanımına teşvik etmek oldukça önem taşımaktadır. REFERANSLAR“Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2018; 42(2): 826-839”DOI: 10.17860/mersinefd.330525Özkuzucu, T. (2017, Nisan 27). Sosyal Medyanın Çocuk ve Ergenler Üzerindeki Etkileri, Ebeveynler İçin Öneriler (web-blog post) ; https://taylanozkuzucu.wordpress.com/2017/04/27/sosyal-medyanin-cocuk-ve-ergenler-uzerindeki-etkileri-ebeveynler-icin-oneriler/Çolakis, S. DİJİSFER | DİJİTAL PAZARLAMA ARAŞTIRMALARI, 2014. Sosyal MedyaKullanımının Negatif Psikolojik Etkileri; Depresyon, Stres, Asosyallik, Narsizm