Sanat, duyguları ifade etme yolundaki en önemli araçlardan biri olarak kabul edilmektedir. Sanat terapisi; kişilerin içsel çatışmalarını çözümlemek, fiziksel ve ruhsal sorunlarını azaltmak, problem çözmek ve olumlu bir değişim yaratmak üzere sanat materyallerinin kullanımı olarak ifade edilmektedir. (Coşkun, Yıldız ve Yazıcı 2010, s. 121; Geue vd., 2010, s. 161). Amerikan Sanat Terapisi Derneği’ne göre ise, sanat terapisi; her yaştan bireyin zihinsel, fiziksel ve duygusal becerilerini iyileştirmek ve geliştirmek amacıyla sanat yapmanın yaratıcı sürecini kullanan bir ruh sağlığı mesleği olarak tanımlanmaktadır. 

     Sanat terapisi yoluyla bireyin; duyusal ve motor, algısal, bilişsel, duygusal, fiziksel, sosyal  ve ruhsal  alanlarında çok yönlü çalışmak mümkündür. Sanat terapisinde resim, heykel, kil çalışmaları, müzik, şiir, tiyatro, sinema, hareket ve dans gibi sanatın her alanındaki uygulamalar vardır. Sanat terapisinde bireyler uzman eşliğinde kendilerini ifade etme konusunda sanatın farklı dallarını kullanarak yaşadığı duyguları ortaya çıkarır ve onları keşfeder. Her ne kadar göreceli olarak yeni bir terapi tekniği olarak değerlendirilse de kökleri daha eski tarihlere uzanır. Osmanlı döneminde ruhsal hastalıkların tedavisinde müziğin kullanıldığı bilinmektedir. Modern anlamda Türkiye’de özellikle 1999 depreminden sonra sanatla terapi yoğun olarak kullanılmaya başlanmıştır.

     Sanat terapisi birçok psikolojik problem için kullanılabilir. Örneğin; yapılan bir araştırmada çocuklara serbest resim çizim yoluyla sanat terapisi uygulanmış, yapılan resimler sanatsal ve psikiyatrik açıdan yorumlanarak bulgular, çocukların aldıkları tanılar ile karşılaştırılmıştır. Araştırmanın sonuçları incelendiğinde obsesif kompulsif (OKB) tanısı alan çocukların resimleri özenli ve simetrik bir biçimde çizdikleri, selektif mutizm (seçici konuşmazlık) tanısı alan çocuğun insan figürlerine ağız çizmediği, özgüven yetersizliği olan çocukların kendilerini ve diğer figürleri çok küçük çizdikleri, dikkat eksikliği hiperaktivite tanısı olan çocukların karışık ve anlamsız figürler çizdikleri, aile içi şiddet mağduru ve parçalanmış aile çocuklarının ise evdeki huzursuzluğu resmettikleri gibi, bunun sebebi olarak gördükleri kişiyi kötüleyici kompozisyonlar çizdikleri görülmüştür. Yani çalışmaya dahil edilen çocukların resimlerinden elde edilen bulgular psikiyatrik açıdan tanıları ile uyumlu bulunmuştur (Kar, Ö 2015).

     Sanat terapisi, kaygı bozukluğu ve türevlerinde de tedavi yaklaşımlarından biridir. Kaygı yoğun ve sürekli devam eden endişe hali olarak tanımlanabilir. Kişi endişelerinin aşırı olduğunun farkındadır ama kendini durduramaz. Bu durum fiziksel olarak kalp çarpıntısı, terleme, mide bulantısı, baş ağrısı halsizlik, uykusuzluk gibi belirtiler göstermekle beraber üzüntü, ağlama, sinirli olma, heyecan, korku gibi duygulara yol açabilir. Kaygının patolojik olarak ele alınması içi en az 6 ay devam ediyor olması ve kişinin hayat işlevinin bozulması gerekir ve böyle bir tabloda kişi uzmandan destek almalıdır. Modern toplumlarda çağın getirdikleri sonucu kaygı en önemli psikolojik sorunlardan biri haline gelmiştir. 

     Araştırmalar sanat terapisinin kişilerin kaygı düzeyini önemli ölçüde azalttığını belirtmektedir. Yapılan bir araştırma sanatla terapi programının üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin kaygı ve stres düzeylerine etkisini araştırmıştır. Uygulamada katılımcılara 8 oturumdan oluşan sanat terapi programı oluşturulmuş ve bu oturumlarda katılımcılara uygun sanat terapi malzemeleri verilmiş ortaya çıkartılan sanatsal malzemenin üzerinde duygular ve çağrışımları konuşulmuş, kendi duygularını tanıyabilmeleri, ifade edebilmeleri ve diğer bireylerin aynı olayda farklı duygular yaşayabileceği duyguları fark etmeleri hedeflenmiştir. Bu çalışma sonucunda sanatla terapi programının, öğrencilerin depresyon ve kaygı belirti düzeylerini azaltmada olumlu bir etkiye sahip olduğu sonucuna varılmıştır (Demir, V 2017). Aynı araştırmacı tarafından yapılan bir diğer çalışmada ise sosyal kaygı ve sağlık kaygısı yaşayan kişilere sanat terapi programı uygulanmış ve programın sonunda kaygı düzeylerinde önemli ölçüde azalma saptanmıştır (Demir, V. 2018). 55 kanser hastası ile birlikte yapılan bir çalışmada ise sanatla terapi programının sonunda katılımcıların kaygı düzeylerinde önemli ölçüde azalmanın olduğu görülmüştür (Nainis vd.. 2006,s.162).

     Görüldüğü üzere sanat terapisi bireylerin kaygı düzeyini azaltmada önemli bir etkiye sahiptir. Kaygı ile baş etmemizde sanat terapisi göz önünde bulundurmamız gereken en önemli kaynaklardan biridir.

Kaynakça:

Kar, Ö., & Toros, F. (2015). Aile içi şiddet ve çocuk istismarı olgularında sanat terapisi. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi.

Filiz, Ş. (2016). Sanat Terapisinin Felsefi Boyutları. MJH VI/I, 169-183.

Demir, V., & Demir, A. (2018). Sanatla terapi programı ve etkileşim grubu uygulamasının ruhsal belirti düzeyleri üzerindeki etkisi. Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi1(2), 97-120.

Demir, V., & Yıldırım, B. (2017). Sanatla Terapi Programının Üniversite Sınavına Hazırlanan Öğrencilerin Depresyon, Anksiyete ve Stres Belirti Düzeylerine Etkililiği. Ege Eğitim Dergisi18(1), 311-344.

Demir, V. (2018). SANATLA TERAPİ PROGRAMININ BİREYLERİN KAYGI, SOSYAL KAYGI VE SAĞLIK KAYGISI DÜZEYLERİ ÜZERİNE ETKİSİ. International Journal of Social Science1(2), 223-234.

Çakmak, Ö., Biçer, İ., & Demir, H. (2020). Sağlıkta Sanat Terapisi Kullanımı: Literatür Taraması. Sağlık ve Sosyal Refah Araştırmaları Dergisi2(2), 12-21.

https://www.sanatpsikoterapileridernegi.org/psikiyatride-sanat-psikoterapisinin-geli351imi