Sorun oluşturan bir yaşam olayı ile her an karşılaşma olasılığı aynı zamanda ''yaşıyor'' olmanın da bir parçasıdır. Dünya, hızla ilerlerken durup dinlenmek için zamana ihtiyacı olduğunu söylemeyecektir. Buna zaman zaman ihtiyacı olan tek canlı insandır. Yaşamında, onun algısı ve düşünce yapısı göre gerçekleşen ''kötü'' olaylar, hiç bir zaman son bulmayacaktır. Sorunların son bulması sadece insanın yaşam yolunun son bulması ile mümkün olabilecektir. Bu sorunların bir nebze olsun çözümünü sağlamak, rayından çıkmış yaşamı tekrar rayına sokmak insanın uğraşı olmuştur ve bu sebeple hep aynı soruyu sormaktadır: Nasıl başa çıkabilirim?

      Baş etmek; gücü yetmek, başarı kazanmak (TDK). Stres ile nasıl başa çıkabilirim? Kaygı ile nasıl başa çıkabilirim? Korkular ile nasıl başa çıkabilirim? Belli yaşam dönemleri ve yaşam olayları sonucu gelişen duygulardaki olumsuz değişimlerin varlığı, işlevselliği de etkileyebilecek aşamaya geldiğinde bir baş etme fikri ile bu sorular akla gelmektedir. Fakat baş etmek kelime anlamı ile bir direnci de ifade etmektedir. Bir karşıt güç oluşturmak ve onu yenmek: Kazandım! Oysa bu kazanma ihtiyacı güç gösterirken akışta kalmayı zorlaştırmaktadır çünkü bu durumda sadece zafer gerekmektedir. Bunun yerine ''yönetmek'' fiili, yön verme ile yani esneyerek, kırılmamayı  sağlamayı çağrıştırmaktadır. Direnç yerine, uyum hali. Çocukluk çağından itibaren, çocukların kelime hazinesine katılan bu kavramlar aslında onların yaşam olayları karşısındaki duruşunu, dolayısıyla da uyumunu ya da uyum zorluklarını ortaya çıkaracaktır. Peki bu bakış açısı ile, çocuklukta yaygın olarak görülen korkuları çocuklar nasıl yönetebilir?

 

Yaygın Çocukluk Çağı Korkuları

      Yavuzer (2019)' e göre çocuklardaki korku duygusunu oluşturan ortak özellik ani, yani kestirilemez oluşudur. Böylece çocuk yaşanan yeni duruma uyum gösterememektedir. Bir çocuğun, ne zaman ve niçin korkacağını belirlemek oldukça zordur. Korkunun oluşumu, içerisinde bulunan çevreye, uyarının şiddetine, geçmişteki yaşantılara, o andaki psikolojik ve fizyolojik duruma bağlı olarak değişmektedir (Sargın, 2012 Aktaran Alisinanoğlu, Karabulut ve Türksoy, 2020: 549). Bir bebekte korku duygusunun gerçekleşmesi için belki de bir parmak şıklatmak yeterli olurken bir çocukta bunun pek bir etkisi olmayabilir dolayısıyla gelişim dönemlerine göre korkular da değişmektedir. Çocuğun gelişim dönemlerine özgü oluşan korkular vardır. 0-6 ayda yüksek ses, 7-12 ayda yabancılar, yükseklik, 1 yaşta ailelerden ayrılma, yabancılar, yaralanma, 2-3 yaşta gürültülü sesler, hayvanlar, karanlık, yeni girilen çevre, maskeler, 4-5 yaşta, gece duyulan sesler, rüyalar, 6 yaşta gerçek üstü varlıklar vb. olarak değişim gösterir. (Seven, 2011; Weilburger, 2008; Bakırcıoğlu, 2002, s.120; Yüksel, 2009  Akt. Alisinanoğlu, Karabulut ve Türksoy, 2020: 549). Çocuklarda yaşa ve aynı zamanda gelişim farklılıklarına göre korkular da farklılık göstermektedir. Bu korkuları yönetme biçimi olarak duyguların dışa vurumu, son zamanlarda eğitim kurumlarında da dahil olmak üzere, çocukların kendilerini ifade etmelerinde kullanılan bir yöntem mevcuttur: Sanat terapisi.

 

Sanat Terapisi ile Çocukluk Çağı Korkularını Yönetebilmek

     Sanat tarihte ilk kez iletişim, tedavi ve rahatlama amaçlı olarak Bergama’da Zeus Tapınağının bulunduğu Eskülap olarak da adlandırılan tarihi yerleşkede yer alan antik tiyatroda keşfedilmiş ve Romalıların bugüne bu amaçlarla da kullanılagelmiştir (Giannini, J. 2004: 75-91 Aktaran  Bostancıoğlu ve Kahraman, 2017: 152). Günümüzde, sanatın ''iyileştirme'' aracı olarak kullanılması,  psikoterapi yöntemleri içerisinde yer almaya başlaması ile gerçekleşmiştir. Amerikan Sanat Terapisi Derneği sanat terapisini; her yaştan bireylerin zihinsel, fiziksel ve duygusal varlıklarını iyileştirmek ve geliştirmek amacıyla sanat yapmanın yaratıcı sürecini kullanan bir ruh sağlığı mesleği olarak tanımlamaktadır (Aktaran Bostancıoğlu ve Kahraman, 2017: 152). Çocuklarda kullanımı ise son dönemde özellikle, duyguların dışarıya sağlıklı bir biçimde yansıtılmasında kullanılmaktadır.

     7 yaşında gece korkusu yaşayan bir vakaya, sanat terapisinin uygulanması üzerine yapılan bir çalışmanın sonucuna göre sunulan olguda sanatla terapi ve yaratıcılık temel kavramlarından simgeleşme ve yansıtma kullanılmıştır. Ortaya çıkan ürünler içten dışa doğru yansımanın ürünleridir. İyileşmenin olabilmesi için iç dünyada olup bitenin simgeleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle video oyunun kuklaya dönüşmesi, duyguların bir anıyla ifade edilmesi, huzur ve güvenliğin bir yastık deseni olarak resmedilmesi birer simgeleşmedir (Karateke ve Soysal Acar, 2020: 160).

     Sanat, insan ile var olmuştur ve insan var olduğu sürece de; iç dünyasının dışarıya yansıtılmasında, aynı zamanda korkularını ve kaygılarını da yönetebilmesinde bir aracı olarak ona eşlik etmeye devam edeceği görülmektedir.

 

Kaynak:

Alisinanoğlu, F., Karabulut, R. ve Türksoy, E. (2020). Pandemi sürecinde çocukluk dönemi korkuları . Uluslararası Beşeri Bilimler ve Eğitim Dergisi , 6 (14) , 447-568 .

https://dergipark.org.tr/tr/pub/ijhe/issue/57645/782570

Bostancıoğlu, B. ve Kahraman, M. E. (2017). Sanat terapisi yönteminin ve tekniklerinin sağlık – iyileştirme gücü üzerindeki etkisi . Beykoz Akademi Dergisi , 5 (2) , 150-162 .

https://dergipark.org.tr/en/pub/beykozad/article/681521

Karateke, B. ve Soysal Acar, A. Ş. (2020). Gece korkusu olgularında sanatla terapi ve yaratıcılık 

tekniklerinin kullanılması: bir olgu sunumu. Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi , 44 (2) , 151-162.

http://cujos.cumhuriyet.edu.tr/en/pub/issue/58900/783569

Yavuzer, H. (2019). Çocuk psikolojisi (43. bs.). İstanbul: Remzi Kitabevi.