‘Hiç ummazdım, oldu sonbaharda hediye gibi geldin, hoş geldin’ demiş Sezen Aksu. Aşık olmak dopamin, adrenalin ve norepinefrin gibi kimyasalların düzeyini arttırırken, beyindeki serotonin düzeyini de düşürüyor. En basit tanımlarıyla, dopamin mutluluk sağlarken, adrenalin ve norepinefrin de kesintisiz enerji, hız (bohçacının bahsettiği acele) ve kalbin durmaksızın atmasını sağlıyor. Aşkın tüm güzellikleri…  Beynin ödül ve zevkten sorumlu alanları çok mutlu.  Aşık olduğumuzda bu alanlardaki kan akışı inanılmaz. Aynı alanlar, obsesif kompulsif davranışlardan da sorumlu. Tamam, bu da takıntılı biçimde aşık olduğumuz kişiye odaklanmamızı sağlıyor. Burada kadar her şey yolunda, her şey beklendiği gibi… Peki ya sonra neler oluyor?

     Aşk sırasında kişilerin beyninde salgılanan huzur veren ve iyi duygular yaşatan hormonlardan bahsetmiştik. Bu rahatlatıcı hormon salgısı da aşık olan kişilerin birbirine daha fazla tutku ile bağlanmasını sağlar. Sonuçta aşık olan kişiler birbirinin yakınında oldukça hormon salgıları ve hoşa giden duygulanma şiddeti artacaktır. Aşıklar bu etkiyi artırmak için bilerek veya bilmeyerek ellerinden geleni yaparlar. Bu güzel duygular birçok kişide aşk arama alışkanlığını yaratır. Birçok kişi sadece bu güzel duyguları yaşayabilmek için kendilerini aşkın kollarına bırakır. Bu hormonların salgılanması ne yazık ki sürekli değildir. Bir süre sonra, yaklaşık altı ay ile üç yıl arası zaman diliminde hormon düzeyleri düşer, aşık çift ayrılmasa da birbirlerine karşı duygularının yoğunluğu azalmaya başlar.

     Peki, her şeye fazla bağlanmak tehlikeli, zararlı, sakıncalı bulunurken hatta gerektiğinde tedaviler devreye girerken konu aşk olunca neler oluyor?

     Bağımlı kişiler her zaman kendilerine şu soruyu sorarlar: Bu kadar istememe rağmen acaba neden bırakamıyorum o kadar çok şey kaybetmeme ve ağır bedeller ödememe rağmen neden bırakamıyorum. Bu gibi soruları bağımlıların yakınları da sorar: bu kadar iyi başarılı bir insan olmasına rağmen bizim ve kendi hayatını mahvetmesine rağmen neden bırakamıyor?

     İşte en büyük fark burada devreye giriyor. Somut bağımlılıkta bedeller ortaya çıkmaya başlar. Artık kaybedecek çok az şey kalmıştır. Kişiye ve çevresine madden ve manen zarar boyutu başlar. Ancak konu aşk olduğu zaman durum farklı ilerler. Aşk hususundaki sevgi, bağlılık diğerlerinden biraz daha farklıdır. Bu konuyu ele alırken değinilmesi gereken nokta şudur; bağlılık mı, bağımlılık mı?

     Bağlılık kişinin kendi başına var olduğu, mutsuzlukları da mutluluk kadar normal karşıladığı, kişilerarası mesafelerin sağlıklı biçimde korunduğu, ilişkinin sosyal ve psikolojik anlamda sağlıklı bir şekilde sürdürüldüğü, bireylerin birbirilerinin hayatlarına saygı ve sevgi duydukları; çünkü sevginin her şeyin ötesinde olduğunu bilmeleri, zarar verme şiddet uygulama, alıkoyma, kısıtlama gibi davranışların sergilenmediği;  özetleyecek olursak iki tarafın önce kendisini bilip kabul ettiği ardından da bunu bilerek diğer insanı aynı şekilde olduğu gibi kabul etmeleridir. Bağımlı ilişki ise bir kişinin benliğini, varlığını bir başka kişi üzerinden tanımlayıp, var etmesini kapsar. O kişi varsa diğer kişi vardır, ‘’sensiz ben nefes alamam !’ denir. Kişinin mutluluğu ve huzuru karşı taraftaki kişinin mutluluğu ve huzuru ile doğru orantılıdır. İki kişi iç içe geçmiş gibidir, aynı şeyler yapılır ,büyük çoğunlukla aynı şeyler giyilir, aynı fotoğraflar paylaşılır, sosyal medya şifreleri verilir, kıskanılır kısıtlanır ve buna benzer birçok şey. Kişilerden biri gittiğinde; ilişki bittiğinde diğerinin yeri doldurulamaz, giden kişi ile büyük fırtınalar kopar, kişi de eksilir; toparlanamaz. Sevgi deneyiminin sağlıklıdan patolojik olmaya geçtiği nokta keskin değil ancak ilişkinin sağlıklı bir bağlılık mı; tehlikeli bir bağımlılık mı olduğu aşağıdaki sorularla inceleniyor;

Partnerler kendilerine gerçekten değer veriyor mu?

İlişki, partnerleri geliştirmiş mi? Dışarıdan değerlendirildiğinde daha iyi, güçlü, çekici, duygusal veya başarılılar mı? İlişkiye bu sebeple değer veriyorlar mı?

Partnerler diğer insanlarla güçlü ilişkilere ve ilişki dışında da ilgi alanlarına sahipler mi?

İlişki, partnerlerin hayatlarından soyutlanmış bir yerde olmaktan ziyade ikisinin de hayatına entegre mi?

Partnerler birbirlerinin gelişimleri için heyecanlı mı yoksa bu durum kıskançlık mı yaratıyor?

Partnerler aynı zamanda arkadaşlar mı?

İlişki bağlılık mı bağımlılık mı bir kenarda dursun, bu güzel konuya yakışacak çok güzel bir şiirle yazının son dizelerini tamamlamak isterim;

Sebepsiz sevmektir aşk.

Nedeni olmadan bağlanmak birine..

Gözlerine baktığında erimektir içten içe.

Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.

“Hatta sarılamamaktır utançtan,

Çünkü utanmaktır sevmek aslında”.

 

Sevmek nedir aslen ?

Ölmek mi uğruna ?

Yaşamak mı onunla ?

Sevmek mi ömür boyunca ?

Yoksa ayrılmak mı gerekince ?

Nedir insanı başkasına bağlayan ?

 

Bilmez kimse bu soruların cevabını...

Kimi güzelini sever, kimi özelini.

Can Yücel

 

Kaynakça:

https://yakiniliskiler.com/2020/01/13/ask-bir-bagimlilik-midir/

https://psikolojistanbul.com/2014/09/13/ask-ve-beynimiz/

https://psikolojistanbul.com/2014/09/13/ask-ve-beynimiz/

www.npistanbul.com

https://www.doktortakvimi.com/blog/bagimlilik-bir-beyin-hastaligidir

Feeney, J. A., & Noller, P. (1990). Attachment style as a predictor of adult romantic relationships. Journal of Personality and Social Psychology, 58, 281–291.

Mikulincer, M. (1998). Attachment working models and the sense of trust: An exploration of interaction goals and affect regulation. Journal of Personality and Social Psychology74, 1209–1224.