Çocuk dikkatli bir gözlemleyicidir. Aile üyelerinin arasındaki iletişimi gözlemler ve değerlendirir. Dolayısıyla ebeveynlerin ilişkilerindeki davranışları, tutumları; rol model alan, gözlemleyici çocuğun tutum ve davranışlarının oluşumunda en büyük belirleyicidir. Peki bu gözlemleyicilere karşı anne babalar nasıl bir tutum sergilemeliler? 

Anne - Baba - Çocuk 

     Annenin çocuğa fizyolojik açıdan (beslenme, öz bakımı gibi) duyarlılığının olması önemli olmakla birlikte yapılan çalışmalarda (örneğin Harlow’un maymun deneyi), psikolojik açıdan duyarlılığın da önemli olduğunu göstermiştir. Psikanalitik kuramcılara göre erken çocukluk döneminde çocuk, annesiyle sıcak, uyumlu, sevgi dolu bir ilişki kurmuşsa kendisini güvenli hissedeceği savunulmuştur. Bunun sağlamasını ise çocuğun tanıdıkları yanında olmadığı zaman, tanımadıklarının yanındayken ne kadar endişeli olduğunu anlamakla elde edilebileceği ifade edilmektedir. Yapılan bir çalışmada anneleri çalışan orta çocukluk dönemindeki çocukların, anneleri çalışmayan çocuklara göre okul başarılarının daha düşük, sınıf içinde daha görünmez ve içe dönük olduğu saptanmıştır. Burada annenin yorulması, dolayısıyla ilgilenmemesi, çocukla kaliteli vakit geçirememesi, iletişimin azlığı neden olarak gösterilebilmektedir (Özensel, 2004). 

     Babanın rolü de anne kadar önemlidir çünkü çocuğun kişilik gelişiminde özdeşleşmesi için baba, çocuğa modeldir. Babanın rolünün olmaması, çocuğa karşı pasif olması veya ilgili olmaması; çocuğun kişiliğinin oluşumunu, ruhsal ve fiziksel sağlığını oldukça etkileyebilmekte ve bazı davranış bozukluklarına sebep olabilmektedir. Bu durumda baba çocuğun tüm sorularına ve sorunlarına duyarlılık gösterip cevap vererek, çocukla sohbet ederek, dersleri konusunda çocuğa yardımcı olarak, çocuğun yaşına göre çeşitli aktivitelerde (oyun, sinema, seyahat gibi) yer alarak çocukla dostluk ve iletişim kurabilir ve çocuğun uyumlu, özgüvenli, özerk kişiliğinin oluşumunda önemli bir rol oynayabilir (Özensel, 2004). 

Anne Baba Tutumları 

     Bugün toplumda, aramızda bulunan kişilerin bazı davranışların nedenlerini zaman zaman sorgularız. Sorguladığımız bazı davranışların birçok nedeni olabilmektedir. Bu nedenlerden bir tanesi de anne babalarımızın tutumları olabilir mi? Çocuğun ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı gelişiminde aile ortamındaki “psikolojik atmosfer” yani anne babaları çocuk yetiştirirken değerleri, tutumları ve davranışları belirleyici bir rol oynamaktadır. Bütün kültürlerde anne babalar benimsedikleri kendi değer sistemini ve tutumlarını çocuklarına aktarmak istemektedirler. Dolayısıyla kültürel bağlamda öğrendikleri tutum ve davranışları en iyi bildikleri şekilde (yani onlara kültürel olarak aktarılan tutum ve davranışlar) günlük uygulamalarına yansıtıp kendi çocuklarının da benzer tutum ve davranışlar çerçevesinde büyümesini sağlamaktadırlar (Sümer, Aktürk, Helvacı, 2010). 

     Aşırı koruyucu tutumda, Anne-çocuk ilişkisinde fazla temas, bebekleştirme, sosyal olgunluğun önlenmesi, annenin kontrolü olmak üzere dört temel etken mevcuttur. Ebeveynlerin gösterdikleri bu tutum çocuklarda düşük özgüven, girişken olamama, kaygılı, içe dönük, daima başkalarına ihtiyaç duyma, sosyal ortamlarda pasif olma ve akranlarına göre belirli beceriler açısından yavaş gelişim gösterme görülebilmektedir. İzin verici tutumda, ebeveynler çocuklarını çok fazla serbest bırakırlar, çocuklarına o kadar hoşgörü ile yaklaşırlar veya o kadar ilgisiz yaklaşırlar ki bu ihmale kadar gidebilmektedir. Bu tarz anne babaların çocukları istedikleri zaman yemek yerler, istedikleri zaman dışarı çıkarlar, istedikleri zaman uyurlar. Bu tutumla büyüyen çocuklar dürtü kontrolü zayıf, akademik anlamda düşük başarıya sahip, kendini hoş gören çocuklar olarak görülebilmektedir (Demir, 2007). 

     Otoriter tutumda, anne babalar çocukları için koydukları kurallara çocuklarının eksiksiz uymalarını hatta itaat etmelerini isterler. Uymadıklarında ise ceza uygulamaktan hiç kaçınmazlar. Bu tarz ailelerde çocuklar dinleyicidir, fikir alışverişinde bulunmazlar, iletişim tek yönlüdür yani alıcı vardır o da sadece çocuktur. Çocuk dinler, söylenileni yapar fakat söylenilenin üzerine bir şey söyleyemez. Bu çocukların kendilerini ifade etmekte zorlandıkları, özgüvensiz, kaygılı, içe dönük, otoriteyle karşılaştıklarında sinen, kurallara ancak otoritenin varlığında uyum gösteren ve kendisinden güçlülere itaat, güçsüzlere ise saldırgan davranışlar sergileyebilecekleri ifade edilmektedir. Demokratik tutumda, anne babalar çocuklarına sıcak ve ilgilidirler, sabırlı ve duyarlı bir biçimde çocuklarını dinlerler, çocuğun da karar verebileceği konularda fikir alışverişinde bulunurlar. Bu çocuklarda yüksek özgüven, özerklik, duygu ve düşüncelerini ifade edebilme, sorumluluklarını yerine getirebilme, girişken olma, yüksek akademi başarı, sosyal ilişkilerinde gelişmiş olma, yaratıcı düşünce gibi birçok yönden olumlu beceriler geliştirdiği söylenebilmektedir (Demir, 2007). 

     Dengesiz ve tutarsız tutumda, bu ebeveynler çocukların eylemlerine farklı zaman ve biçimlerde, o anki ruh hallerine göre cevap verirler. Dolayısıyla bu ebeveynler bazen hoşgörülü, bazen baskıcı-cezalandırıcı şekilde davranırlar. Ebeveynlerin ruh hallerine göre davranması çocuğun doğru olanla yanlış olanı ayırt edebilmesini zorlaştırmaktadır (Tetik, 2020). Bu çocuklar sakin, uyumlu, korkmuş, söylenileni dinleyen, pasif bir kişilik ya da tam tersi kendini göstermeye çalışan, öfkeli, çabuk parlayan, kavga eden, dürtüsel bir kişilik yapısı geliştirebilmektedir. (Kaya, Bozaslan ve Genç, 2012). Mükemmelliyetçi tutumda, bu ebeveynler çocuklarından yaptıkları işleri tam manasıyla dört dörtlük yapmalarını isterler. Dolayısıyla bu bazen de çocukların kapasitelerini zorlamaları anlamına gelebilmektedir. Ek olarak çocuklarının dört dörtlük yetişmelerini de isteyen ebeveynler bu gerçekleşmediğinde çocuklarını olduğu gibi kabul etmedikleri de bilinmektedir. Bu ebeveynler çocuklarının titiz, derli toplu, toplumsal ahlaka uyan çocuklar olmalarını isterler ayrıca arkadaşlarını da ebeveynler kendileri seçerler (Tetik, 2020). Bu ebeveynler doyumsuz oldukları için (çocuklarından hep dahasını bekledikleri için) çocuklar da doyumsuz olmayı öğrenir ve nerede duracaklarını bilmeyen, her işinde en iyi olmayı isteyen, bu gerçekleşmediğinde de yoğun hayal kırıklığı yaşan, gerçekleşse bile yaptığı işlerden tam anlamıyla başarı hissini tadamayan kişiler haline dönüşebilmektedirler (Kaya, Bozaslan ve Genç, 2012).

     İlgisiz ve Kayıtsız tutumda, bu ebeveynler çocuklarının ihtiyaçlarına cevap vermeyen, çocuklarına sınır koymayan ebeveynlerdir dolayısıyla burada bir ihmal söz konusudur. İhtiyaçlarına cevap verilmeyen, sevgisiz ebeveynlerle yetişen çocuk sevgiyi ve sınırı öğrenemeyen, kendisine ve başkalarına sevgi gösteremeyen, başkalarının sınırlarına saygı göstermeyi bilmeyen kişiler olabilmekte; ayrıca bu kişiler agresyon sahibi kişiler olup (Tetik, 2020), kendilerini boşlukta hisseden, kendi kendine hayatına yön vermekte zorlanan, isyankar, kuşkulu, yanlış arkadaş seçimi yapma riski yüksek, suça eğilimli kişiler haline de dönüşebilmektedirler (Kaya, Bozaslan ve Genç, 2012). 

 

 

Kaynakça:

Demir, E.K. (2007). Ebeveyn tutum ölçeği. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.  

Kaya, A., Bozaslan, H. ve Genç, G. (2012). Üniversite öğrencilerinin anne baba tutumlarının problem çözme becerilerine, sosyal kaygı düzeylerine ve akademik başarılarına etkisi. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 18, 208-225.

Özensel, E. (2004). Türk toplumunda çocuğun yetiştirilmesinde annenin rolü: konya ili örneği. Değerler Eğitimi Dergisi, 2(6), 79-82. 

Sümer, N., Aktürk, E.G., Helvacı, E. (2010). Anne baba tutum ve davranışlarının psikolojik etkileri: türkiyede yapılan çalışmalara toplu bakış. Türk Psikoloji Yazıları, 13(25), 42-43.

Tetik, H. (Aralık, 2020). Anne baba tutumları ve ailede çocuğun dini gelişimi. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi İslami Bilimler Fakültesi Dergisi, 5(2). Mayıs, 2022.