Her meslek grubunun toplumda yer edinmiş ve kendine has olan bazı doğru bilinen yanlışları var. Spor bilimciler yağın kasa dönüşmediğini, diyetisyenler aç kalmanın zayıflatmadığını, şarkıcı ve müzisyenler icra ettikleri sanatın hobi değil bir meslek olduğunu yıllardır binbir zahmetle anlatmaya çalışıyor. Psikologlar ise psikoloji bölümünün sadece klinik psikolojiden ibaret olmadığından, klinik psikologların deli doktoru olmadığından, şizofreni hastalarının sanıldığı gibi tehlikeli olmadığından, depresyonun televizyon karşısında dondurma yerken ağlayarak hemen girilip çıkılan bir süreç olmadığından, ve tabii ki eş, dost, akraba gibi yakınlara danışmanlık hizmeti vermenin etik olmadığından bahsediyor. Ne çok yanlış varmış doğru bilinen ve kim bilir daha neler neler… Tüm bu yanlışların bilimsel temellerini açıklayarak doğrularını sizlere aktarmak biz psikoloji öğrencilerine ve psikologlara düşüyor. Hadi gelin bu doğru bilinen yanlışları, önyargıları ve mitleri birlikte kıralım!
Birçok insan psikoloji bölümünün sadece klinik psikolojiden ibaret olduğunu düşünür. Hatta psikoloji bölümünü seçecek öğrencilere sorduğunuzda yine aynı cevabı almanız mümkündür. Bunun sebebi bölümün sosyal medya, dizi, ve haberlerde çoğunlukla tek alt alan olarak yansıtılması olabilir diye düşünüyorum fakat işin iç yüzü öyle değil. Psikoloji bölümü içerisinde birçok alt alan içerir, bunlardan bazıları; adli psikoloji, sosyal psikoloji, nöropsikoloji, eğitim psikolojisi, gelişim psikolojisi, sağlık psikolojisi, trafik psikolojisi, endüstri ve örgüt psikolojisi, bilişsel psikoloji, psikometrik psikoloji, din psikolojisi, spor psikolojisi, deneysel psikoloji ve klinik psikolojidir (Morgan, Karakaş, & Eski, 2017). Psikologlar uzmanlık alanlarına göre danışma merkezleri ve hastanelerin yanı sıra adliyeler, okullar, üniversiteler, laboratuvarlar, özel şirketler, insan kaynakları departmanları, reklam şirketleri ve daha birçok farklı kurum ve kuruluşta görev alabilirler.
Gelelim ‘Deli’ kavramına…Psikoloji öğrencileri ve psikologlar günlük hayatta ‘‘Deli doktoru mu olacaksın?’’ tepkisiyle çok karşılaşır. Psikoloji bölümünde okurken psikopatoloji derslerinde danışanlara ‘Obsesif Kompülsif Kişi / Danışan ’ demek yerine ‘Obsesif Kompülsif Davranışlara Sahip Kişi / Danışan’ dememiz gerektiğini öğreniriz çünkü psikologlar kişilerin değil davranışların normalliği ve anormalliği ile ilgilenir, dolayısıyla kişiyi doğrudan yaftalama eğiliminde değildir. Normallik ve anormallik ise belirli kriterlere bağlıdır dolayısıyla bizim normalimize uymayan her davranışa anormal dememiz söz konusu değildir (Hooley,et.,al., 2019). Buna ek olarak DSM-5’te (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders / Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) ‘Deli’ kelimesi herhangi bir hastalık ya da tanı adı olarak geçmez, dolayısıyla klinik psikologlar deli doktoru değildir, çünkü psikoloji literatüründe ‘Deli’ olarak adlandırılacak bir tanı yoktur (Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5, 2017).
Psikopatolojinin konusu olan şizofreni hastalığı ve depresyon kavramlarına günlük hayatta, haberlerde ve sosyal medyada çok rastlıyoruz. Bugüne kadar şizofreniye sahip insanlara dair diziler ve filmler çekilmiş, çeşitli haberler yayımlanmış olduğunu hepimiz biliriz fakat içlerinden bazılarının ne kadar yanlış bilgi ve ön yargılar içerdiğini ruh sağlığı alanında olan kişiler olarak biliyoruz. ‘Şizofren adam babasını öldürdü.’ ‘Şizofren olduğu iddia edilen kişi evinde ölü bulundu.’ ‘Şizofren kadın sokak ortasında insanlara saldırdı.’ Gibi haber ve haber başlıkları toplumun şizofreniye sahip insanlara önyargılı olmasına sebep oluyor. Fakat sanılanın ve yansıtılanın aksine şizofreni tanısına sahip insanlar tehlikeli değillerdir hatta içe kapanık bir yapıya sahiplerdir (Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5, 2017). DSM-5’i Kolaylaştıran Klinisyenler İçin Tanı Rehberi kitabında şizofreniye sahip Lyonel Childs’ın hayatından kesitler sunarken, küçükken dahi kardeşlerinden izole biri olduğundan, onunla konuşmak için iletişime geçen insanlar ile iletişime geçerken şüphe ettiğinden bahsediyor (Dsm-5 Made Easy: The Clinician's Guide To Diagnosis, 2017). Dolayısıyla, çoğu zaman diğer insanlardan izole olmayı tercih eden, sosyallikle pek arası olmayan bireylerden bahsediyoruz, onlardan korkmak ve korktuğumuz için doğal olarak onları da korkutmak yerine, şizofreni hastalığına sahip insanları anlamayı ve yaftalamamayı tercih etmek her iki taraf için de daha kolay ve insancıl olacaktır. Bir diğer konu ‘Depresyon’. Dizi izlerken ağlayarak çikolatalı dondurma yemek, arkadaşlarınız sizi ziyarete geldiğinde ‘Beni depresyondan çıkarmaya gelmişler.’ Gibi sosyal medya gönderileri, yağmurlu bir günde pencere kenarında kahvenizle çektiğiniz ‘Depresyon Modu’ temalı fotoğraflar gerçek depresyonu yansıtmıyor. Depresyon dikkate alınması gereken bir patolojidir, DSM-5’e göre depresyon bozuklukları; Yıkıcı Duygudurum Düzensizliği Bozukluğu, Yeğin (Majör) Depresyon Bozukluğu, Süregiden Depresyon Bozukluğu, Disfori Bozukluğu, Maddenin Yol Açtığı Depresyon Bozukluğu, Tanımlanmış Depresyon Bozukluğu ve Tanımlanmamış Depresyon Bozukluğu vb. gibi şekillenebilmekte (Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5, 2017). Ortak özellikleri olarak;
- Uyku düzeninde uzun süreli bozulmalar,
- Neredeyse her gün halsizlik, yorgunluk ve bitkinlik,
- Yeme isteğinde uzun süredir süregelen artma veya azalmalar,
- Uzun süreli umutsuzluk duygusu,
- Olağan etkinliklere ilgide azalma,
- Öfke patlamaları,
- Benlik saygısında azalma,
gibi maddeleri sayabiliriz.
(DSM-5 kitabından depresyon bozukluğu tanısını veya tanılarını açıklayan her maddeyi içermez! Herhangi madde veya maddeleri kendinizde görmeniz halinde depresyon bozukluğu tanısına sahip olduğunuzu düşünmeyiniz, bir psikoloğa danışmanızda fayda var.)
DSM-5 ten alıntılara baktığımızda depresyon bozukluğu ile ilgili sanılanın aksine birçok farklı madde gördük. Yani günlük hayatımızda psikoloji bölümünden aşina olduğumuz terimleri kendimize göre uyarlamak, adlandırmak ve iyi bir durummuş gibi sosyal mecrada popularize etmek doğru değil. Dikkatten kaçan veya ihmal edilen depresyon bozuklukları intihar ile sonuçlanabiliyor, dolayısıyla bu tanıyı küçümsememek lakin sahip olunca da korkmamak gerekir, çünkü depresyon bozuklukları çözümsüz değildir.
Psikoloji bölümü varlığından yeni bahsettiren ‘popüler’ bölümler arasında tutulmasına rağmen 10-15 yıl önce dahi sosyal mecralarda adını çok anardık. Çocuklar Duymasın dizisinden aşina olduğumuz psikolog figürü şimdilerde yeni diziler ile hayatımızda varlığını sürdürmeye devam ediyor ve uzun süre daha böyle kalacağına eminim. Dünya üzerindeki her canlıya hitap eden bu değerli bölümün doğru anlaşılması her şeyden önemli bu yüzden yazdıklarıma ek olarak klinik psikologların Güzin ablalık yapmadığını, klinik psikolog unvanına yeterli ve gerekli eğitimler sonucu sahip olunabildiğini, psikoloğa gitmenin korkunç & ayıplanacak ya da utanılacak bir şey olmadığını ve yine başta belirttiğim gibi klinik psikologların tanıdığı insanlara danışmanlık hizmeti veremeyeceğini üstüne basarak sizlerle paylaşmak isterim.
Bilginin ve kaynağının doğrusuna çok daha rahat ulaşabileceğimiz yarınlara, sevgi ve umutla…
Referanslar:
Diagnostic and statistical manual of mental disorders: DSM-5. (2017). Arlington, VA: American Psychiatric Association.
Hooley, J. M., Butcher, J. N., Nock, M., Mineka, S., & Kapur, P. (2019). Abnormal psychology / Jill M. Hooley, Harvard University, James N. Butcher, University of Minnesota, Matthew K. Nock, Harvard University, Susan Mineka, Northwestern University ; adapted by Preeti Kapur. Noida: Pearson India.
Morrison, J. (2017). Dsm-5 Made Easy: The Clinician's Guide to Diagnosis. Guilford.
Morgan, C. T., Karakaş, S., & Eski, R. (2017). Psikolojiye giriş. Konya: Eğitim Kitabevi yayınları.