İnsan, 500.00 yıl süren evrimin ürünüdür ve bu süreç devam etmektedir. Bu süre zarfında insanlar birçok davranış şekli geliştirmişlerdir. Bulunulan habitata göre insanlar kendilerini korumak ya da savunmak için belli davranışlara başvururlar. Örneğin paleolitik çağda insanlar kendilerini korumak ve türlerini devam ettirmek için avcılık toplayıclık ile uğraşıyor, kendilerinden katbekat, güçlü canlılarla savaşıyorlardı. Günümüzde ise yaşam biraz daha komplike bir şekilde ilerliyor. Hayatta kalmak için çalışıyor, para kazanıyor, sosyalleşiyor ve türümüzü devam ettiriyoruz. Geçmiş dönemi ve günümüzü karşılaştırır isek buradan iki ortak sonuç çıkıyor ve bu aslında psikanalizin temeli olan düşünce sistemini bize açıklıyor.


Sigmund Freud’a göre insanın iki temel dürtüsü vardır. Biri eros(cinsellik) diğeri ise thanatos(ölüm). Bu iki dürtü Freud’a göre birlikte hareket eder ve insan yaşamı içerisinde bu iki dürtünün kontrolü dahilinde belirli davranışlara yönelirler ve bu davranışlarını idame ettirirken alt benliği (ego) kontrol etmek amacıyla belirli savunma mekanizmaları kullanırlar. Bu savunma mekanizmalarını birçok insan kullanır. Fakat kimisi savunma mekanizmalarına çok fazla başvururken, kimisi bunu azami düzeyde kullanır. İşte savunma mekanizmalarının ortaya çıkışı psikopatoloji ve psikoterapi için çok önemli bir anlayıştır.  


Gelelim psikanalitik terapiye fakat buna değinmeden önce psikoterapi nedir buna bakalım. Psikoterapi, çok geniş anlamda, ruhsal yollarla yardım ve iyileştirme demektir. Bu tanıma göre bütün eğindirim (telkin), inandırma (ikna), davranışı ve kişiliği değiştirme yolları psikoterapi teriminin kapsamına girebilir. Psikanaliz terimi, S. Freud tarafından geliştirilen terapi yöntemini ve kişilik yaklaşımını kapsamaktadır, bu odakta insan davranışı bilinçdışı güdüler, dürtüler ile şekillenir, hastalığın oluşumu ise bilinçsiz yasaklamalardan ve içe tıkılmalardan ileri gelmektedir; örneğin ona göre nevrozlar ben ile libido arasındaki uyuşmazlıkların sonucudur (S.Freud, akt: Öndeş, 1981). Bu yeni yöntemde serbest çağrışım tekniğini kullanarak, hastaların içsel dünyalarına inerek kendilerini daha iyi tanımalarına ve dolayısıyla daha sağlıklı bir uyum düzeyine erişebilmelerini sağlayan yönteme Psikanaliz adı verilmiştir (Geçtan, 2003).

Pekala, Terapötik Süreç Nasıl İşliyor? 

Öncelikle psikanalitik terapinin iki amacı bulunmaktadır. İlki bilinçdışı düzeyde işleyen verileri bilinç düzeyine çıkarmak diğeri ise davranışın içgüdüsel tutukular ve işlevsiz suçluluk duygusundan kurtararak, gerçekliğe göre hareket edip egonun güçlendirilimesini sağlamaktır. Yani analitik terapi içgörü kazandırmayı amaçlar bundan kasıt şudur; içgörü kazanan kişi duygularını ve kişiliğini anlar, tanır, bilir ve analiz etmeyi başarır. 


Terapistin Rolü Nedir? 

Psikoterapist, danışanın transferans sağlaması için boş ekran yaklaşımı dediğimiz bir nötr kalma haline sahiptir. Transferans analizin en önemli yapı taşıdır zira bireyler çocukluk yaşlarında yaşamış oldukları, geçmiş zamandaki deneyimleri veya şimdiki zamana ait kurmuş oldukları bütün ilişkilere ait algı ve duyumlarını gözden geçirerek tepki gösterirler. İşte terapist bu noktada bireye içgörü kazandırmaya başlamış olur. 


Terapist Danışan İlişkisi Nasıl Olmalı? 

Yaklaşımın temelini oluşturan üç ana unsur vardır. Transferans, Kontr-Transferans ve Rezistans. 

Transferans Türkçe’ye Aktartım olarak geçmiştir. Danışanın geçmiş deneyimlerinden gelen duygu ve düşünceleri terapiste aktarması; daha basit bir ifadeyle geçmişte sorun yaşadığı bireyi terapistinin yerine koymasıdır. Terapisti anne-baba olarak görmek buna örnek verilebilir. Bu psikoterapinin ilk aşamalarında görülen bir durumdur, bu noktada psikoterapist pasif danışan ise aktif durumdadır. 

Kontr-Transferans, ise Transferansın tam tersi durumudur. Psikoterapistin, danışana karşı hisler beslemesi, yine aynı örnekten gidecek olursak danışanı anne baba yerine koyması durumudur. Anna O. Vakasından bildiğimiz Breuer bu durumu yaşadığı için vakayı Freud’a devretmiştir.  

Rezistans, direnç anlamına gelmektedir. Danışanın tedaviye direnmesi durumudur. Değişime ve psikoterapistin çabalarına direnir. Analiz, kabul edilmesi güç dürtülerin ve yaşantıların bastırılmasını engellemeyi amaçlar; rezistans ise tedavi sürecine karşı bastırma mekanizmasını korumaya çalışır. Psikanalizde direnç doğal karşılanır ve bu olgu tedavide bir araç olarak kullanılır.


Terapötik Teknik ve Yöntemler

Serbest Çağrışım: Temel bir tekniktir. Kişiye hiçbir sansür yapmasına izin vermeden düşüncelerini paylaşmasıdır. Örneğin “aklından geçeni söyle,” cümlesi tipik bir psikanaliz başlangıç cümlesini oluşturur. Danışanın bilinçdışı isteklerine, çatışmalarına, dürtülerine açılan bir kapı olarak kullanılan temel araçtır. Serbest çağrışım süreci boyunca psikoterapistin görevi, bilinçdışı bastırılmış malzemeyi saptamaktır.


Yorumlama: Psikanalizde bilinçdışı ürünü bilince getirmek için sorulan bir soru, görüş ya da ortaya konan bir davranıştır. Psikanalizde yorum yapılırken, hastanın getirdiği malzeme, onun geçmişteki çatışmalarına bağlanarak ele alınır. Yorumlama yüzeyden derine şimdiden geçmişe doğru dikkatli ve yavaş bir şekilde yapılmalıdır. Bu bağlamda önce direnç ve savunmalar yorumlanır. Bu da psikoterapinin bir aşamasıdır. 


Direnç Analizi: Direnç eğer değişime karşı olan tüm güçler ise o halde bunun altında yani bilinçdışında, direnç gösterilen duruma dair bir korku, dürtü, istek veya anı yatıyor demektir. Dirence örnek verecek olursak, danışan; “aklıma söyleyecek bir şey gelmiyor,” gibi cümle kurabilir ya da uzun süreli suskunluklara girebilir, terapiye geç kalabilir ya da duygusuz bir tavır takınabilir. Terapist, dirence ait nedenlerin farkına varmasını sağlamak için danışana yardımcı olur. Örneğin; terapiye geç kalan bir danışana, “Son birkaç kez görüşmeye geç geldiniz, sizce anlamı ne olabilir?” gibi sorular sormak direncin varlığını danışana hissettirir. 


Rüyaların Yorumu: Rüyalar arzuların sembolik yollarla doyurulmasının bir dışavurumudur. Rüya gören kişinin, her bir rüya imgesiyle ilgili çağrışımları ve düşünceleri rüyayı anlamada ipucudur. 


Transferans analizi ve yorumu: Daha önce söz edildiği gibi transferans, danışanın geçmiş ilişkilerini çarpıtarak, analiste yönlendirilmesidir. Bu bir fırsat olarak görülmektedir. Transferans analizi, danışanın şimdiki işlevleri üzerine, geçmişinin etkileri ile ilgili içgörünün kazanılmasını sağlar. Transferans analizinde, danışanın fikse(takılıp kalma) olduğu duygusal gelişimi, çatışması üzerine çalışılması sağlanmaktadır. Geçmiş ilişkilerin etkileri, terapötik ilişkide, benzer duygusal çatışmalar üzerinde çalışılarak bilinç düzeyine çıkarılmakta, yok edilmektedir.


Kaynakça:

Ayar, E. (2018, Eylül 30). Psikanaliz ve Psikanalitik Terapi: Temel Kavramlar. Emre Ayar : http://emreayar.com/?p=205 adresinden alındı

Erden, G. (2018, Mart 12). Psikanaliz ve Psikodinamik Terapiler. Ankara, Türkiye : Ankara Üniversitesi .

Öztürk, M. O. (2016). Psikanaliz ve Psikoterapi . Ankara: Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları .

Tuzcuoğlu, N. (1995). Psikanaliz Kuramları ve Özellikleri . Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 275-285.