Bizi hayatın en derinlerinde ve en canlı hissettiren deneyimlerden biridir aşk. Kimine göre bir mucize, kimine göre bir sendrom, kimine göre ise yalnızca kimyasal bir çekimdir. Aşkı nasıl tanımladığımız bir yana, onu kiminle yaşadığımız, hayatımıza alacağımız kişileri nasıl seçtiğimiz de çok defa merak konusu olmuştur. Peki, romantik bir ilişkiye başlayacağımız kişiyi “o kişi” yapan nedir?

Arkadaşlık da dahil olmak üzere tüm ilişki tiplerinde sıcaklık, nezaket ve açıklık gibi özellikler tercih edilir. Bununla birlikte insanlar, romantik ilişkilerde beklenen özellikler konusunda arkadaş edinirken bekledikleri özelliklere göre çok daha titizdirler. Sosyal normların aynı anda pek çok arkadaş edinmeye uygun olması ancak aynı anda yalnızca bir kişiyle romantik ilişki içinde bulunulmasının beklenmesi bu durumun sebeplerinden biri olarak görülebilir. 

Romantik bir ilişki söz konusu olduğunda çekicilik ve sosyal statü gibi faktörlerin ağırlığı artmaya başlar. Heteroseksüel çiftlerle yapılan araştırmalar, erkeklerin kadınlara oranla fiziksel çekiciliğe daha çok, statüye ve partnerin sahip olduğu olanaklara ise daha az önem verdiğini ancak kısa süreli ilişkilerde cinsiyet farklılıklarının azaldığını göstermiştir.

      Bu yazıda, aşkın kimyasal boyutuna değinilmeyecek olsa da bir diğer önemli faktörün hormonlar olduğunu belirtmek gerekir. Bununla birlikte hormonlar ve çekicilik oldukça etkili olsalar da bu etki kalıcı değildir. Çalışmalar, benzerliğin bir ilişki içinde olmaya daha fazla katkı sunduğunu göstermiştir. Benzer tutum ve davranış kalıplarına ve benzer ideolojilere sahip olan çiftler yalnızca birbirlerini çekici bulmakla kalmaz, genelde daha uzun süreli ve daha uyumlu ilişkiler yaşarlar. Din, etnik grup ve ırk da eş seçiminde önemli kriterlerdir.

       Bazı çalışmalar, dış görünüşle ilgili yargılara ilk birkaç dakikada ulaşılabileceğini ancak karmaşık kişilik özelliklerinin anlaşılmasının daha zor olduğunu da belirterek, fiziksel çekiciliğin açık ara en önemli değişken olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bazı çalışmalarda ise, bulgular fiziksel çekiciliğin en çok arzulanan özellik olarak kişiliğin ardında kaldığını göstermiştir. 

       Kişilik, ilk fiziksel çekim için gerekli olmasa da, partnere duyulan çekimi etkileyebilecek ve ilişkiyi başlatabilecek güce sahiptir. İnsanların ilişki içinde olmayı bekledikleri kişilerle geçirdikleri flört süreci, birbirlerinin hayatlarına ne kadar uyum sağlayacaklarını değerlendirmelerine de yardımcı olur. Bazı çiftler zamanla ve vakit geçirdikçe birbirlerine aşık olduklarını belirtirler.

        Partnerin mizah anlayışı, yapılan araştırmalarda tüm örneklemlerde önemli bir kriter olmakla birlikte özellikle genç ve erkek katılımcılarda öncelik sırasının daha üstlerinde yer alır. Üniversite öğrencileri için partner seçiminde etkili olan en önemli özelliklerden biri güleryüzlü olmaktır. Bunun sebebinin, ailelerinden ayrılarak bağımsızlıklarını edinmeye çalışan üniversitelilerin kendilerini sıcak ve güvenli hissetmek istemeleri olabileceği öne sürülmüştür.

Evrimsel bakış açısı, partner tercihlerinde üreme içgüdüsüne odaklanır. Ebeveyn yatırım teorisine göre gelecek neslin hayatta kalma şansını en yüksekte tutmaya çalışmak eş seçimindeki temel motivasyondur. Doğurganlık ve hamilelik süreleri göz önüne alındığında çalışmaların da gösterdiği üzere kadınlar eş seçiminde daha ihtiyatlı ve seçicidir. 

         Erkekler, partnerlerinin romantik ilgilerini olduğundan fazla algılayabilirken, kadınlar daha az algılar ve daha az temasa geçerler. Yine bu yaklaşıma göre, kadınlar kısa süreli ve cinsel amaçlı ilişkiler kurmaya erkeklere oranla daha az eğilimlidir. Ancak bu açıklamaların çoğu, yalnızca heteroseksüel çiftlere yönelik olmaları ve konuyu sosyal açıdan ele almıyor olmaları nedeniyle tartışmaya açıktır. Örneğin LGBT+ çiftlerin eş seçimine yönelik yapılan bir çalışmada, partnerin yaşına yönelik tercihlerin heteroseksüel ya da LGBT+ çiftlerde farklılaşmadığı dolayısıyla da klasik evrimsel bakış açısındaki üreme amaçlı genç partner tercih etme varsayımının doğru olmayabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Yaş çekicilikle genel olarak ters orantılıdır ve partnerde tercih edilen yaş cinsel yönelim farklarından ziyade ilişkinin türüne göre daha çok değişim gösterir. Yalnızca cinsel ilişkiler için aranan partnerlerde yaş kriterinin daha esnek olduğu görülür. 

Konu eş seçimi olunca değinmeden geçilemeyecek bir başka varsayım, Freud’un anne ve bebek ilişkisinin hayat boyunca değişmez şekilde sürdüğü ve sonraki bütün ilişkilerin prototipi olduğu görüşüdür. Günümüzde bağlanma kuramı anne-çocuk ilişkisi yerine bakım veren-çocuk ilişkisine odaklanarak, bakım vereni bir bağlanma nesnesi olarak ele alır. Yetişkinliklerinde bireyler, bu ilişkilerin çizdiği beklentileri doğrulayacak ilişkiler kurma eğilimindedirler. Ebeveynlerin kendi aralarındaki ilişki de yine bir başka önemli bileşen olarak karşımıza çıkar.

Çevresel şartlar da eş seçimi üzerinde oldukça etkili olabilirler. Partnerler arasındaki çekimin nedenini anlamak, içinde oldukları kültürel bağlamı incelemeden mümkün değildir. İlişki içerisinde takınılan tutumlar ve kurulan ilişkilerin yakınlık derecesi gibi pek çok şey kültüre bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

         Araştırmalar romantik ilişkide partner seçimi ile ilgili pek çok farklı bulguya daha ulaşmış olsalar da biz şimdilik yalnızca genel bir bakış açısıyla göz atmış olmakla yetineceğiz. 

Yazıyı sonlandırırken, hayatımıza alacağımız kişileri farkında olmaksızın geçirdiğimiz, zihnimizdeki filtreler bir yana, hayatımızda hep eşit ve sağlıklı ilişkiler kurabileceğimiz kişiler olmasını dileyelim. Barış Bıçakçı’nın Bizim Büyük Çaresizliğimiz kitabında yazdığı gibi: “Çünkü aşk eşitler arasında yaşanır, (...) Eşit değilseler bir taraf diğerinin esiri olur, diğeri de ona eserim diye bakar.”

 

Kaynak:

Braxton-Davis, P. (2010). The Social Psychology of Love and Attraction, McNair Scholars Journal, 14(1), 4-12. http://scholarworks.gvsu.edu/mcnair/vol14/iss1/2

Fletcher, G. J. O., Kerr, P. S. G., Li, N. P., & Valentine, K. A. (2014). Predicting Romantic Interest and Decisions in the Very Early Stages of Mate Selection: Standards, Accuracy, and Sex Differences. Personality and Social Psychology Bulletin, 40(4), 540–550. https://doi.org/10.1177/0146167213519481

Gobrogge, K. L., Perkins, P. S., Baker, J. H., Balcer, K. D., Breedlove, S. M., & Klump, K. L. (2007). Homosexual Mating Preferences from an Evolutionary Perspective: Sexual Selection Theory Revisited. Archives of Sexual Behavior, 36(5), 717–723. doi:10.1007/s10508-007-9216-x 

McCrae, R. R., Willemsen, G., & Boomsma, D. I. (2012). Are parental personality traits a basis for mate selection? Journal of Research in Personality, 46(4), 455-457. https://doi.org/10.1016/j.jrp.2012.04.007

Sprecher, S., & Regan, P. C. (2002). Liking Some Things (in Some People) more than Others: Partner Preferences in Romantic Relationships and Friendships. Journal of Social and Personal Relationships, 19(4), 463–481. https://doi.org/10.1177/0265407502019004048