Tüm öğretmenlerimize bizlere verdiği emekler için sonsuz minnettarız. Okuma, yazma, işlem yapma ile hayatlarımıza giren öğretmenlerimiz, şu anki mesleklerimizi şekillendirdiğimiz aşamaya kadar hep bizleydiler ve onlar olduğu sürece ömür boyu öğrenme de şüphesiz devam edecektir. Peki her öğretmenin, öğrencileri ile kurduğu iletişim doğru mudur?

     Hepimiz, kendi tecrübelerimizden veya çevremizden bu tarz cümlelere aşinayızdır: ‘’Ah ben bu dersi öğretmenim yüzünden hiç sevemedim.’’, ‘’Ben ilkokuldayken öğretmenim beni tüm sınıfın önünde azarladığı için sınıf ortamında hiç konuşamaz oldum.’’ Günümüzde bazı durumlar değişse de, insanların bilinçlenme oranı artsa da şu cümleler de yıllarca sıklıkla duyduklarımız arasındadır: ‘’Öğretmen azarlarsa haklıdır, o en doğrusunu bilir’’, ‘’Öğretmenin vurduğu yerde gül biter.’’ Peki bu gerçekten böyle mi? 

     Bir öğretmenin öğrencilerine ilettiği her şey, özellikle eğitimin ilk yıllarında çocuklar için çok önem taşımaktadır. Öğrencinin, kendisi ile ilgili değer yargılarının oluşmasına etki eder. Öğretmenin iletilerinin de yapıcı veya yıkıcı olup olmadığı işte bu yüzden önemlidir. Öğrencinin ileriki hayatına olumlu yansıyabileceği gibi son derece olumsuz durumların da ortaya çıkması olasıdır. Öğretmen-öğrenci ilişkisinin en temel noktası empati kurmaktır. (Aydın, 2009). Öğrenciyi kabul etmek, önemsemek, yapıcı konuşmak, etkin dinlemek gibi empatik değer taşıyan iletişim kanalları ve davranışlar oluşturulduğunda iyi bir öğrenci-öğretmen ilişkisi de kurulmuş olur. (Aydın, 2009).  Kötü öğretmen veya kötü öğrenci diye bir şeyin varlığından söz edemeyiz. Öğretmen ve öğrenci arasında iyi veya kötü kurulan iletişim vardır. Bu ilişkinin niteliği ve nasıl olacağı da öğretmenin sorumluluğundadır. 

     Öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye sahip çocuklarda ailenin rolünün önemi olduğu gibi öğretmenin de önemi çok büyüktür. Bu problemlere sahip çocuklar, yaşadığı zorlukları ifade edemediklerinde, sınıf içerisinde farklı davranışlar ile dışa vurabilirler. (Emre vd., 2020). Sınıf düzenini bozmak, arkadaşları ile kavga etmek gibi saldırgan davranışlarda bulunabilecekleri gibi derse katılmak istememe, arkadaşları ile iletişim kurmama, fazla içe kapanma da görülebilir. (Emre vd., 2020). Bu durumda da öğretmenlerin gözlemi ve yaklaşım stili çok önemlidir. Böyle bir öğrenci, öğretmeni sayesinde kazandırılabileceği gibi ne yazık ki kaybedilebilir de.

     Sonuç olarak, öğretmenlerimiz sadece eğitim-öğretim hayatımız için önem teşkil etmez. Çocukluktaki gelişim süreçlerimizde ve şu an olduğumuz insan konusunda hepimizin üzerinde çok büyük bir etkiye sahiptir. İşte bu nedenle de çok değerlilerdir. Tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlu Olsun!

 

Kaynakça:

Aydın, A. R. (2009). Öğretmen–öğrenci ilişkilerinde empati ve öğretmenlerin rol modelliği üzerine. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 9(1), 75-83.

Oğuz, E., Ulutaş, A., Ramazan, İ., Coşanay, B., Ayanoğlu, M., Kaçmaz, C., & Kay, M. A. (2020). Öğretmenlerin Öğrenme Güçlüğü Yaşayan Öğrencilere Yönelik Yeterlikleri, Öz Yeterlik Kaynakları ve Pozitif Öğretmenlik Becerileri Arasındaki İlişki. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 18(1), 205-218.