Melanie Klein, 30 Mart 1882’de Avusturya’nın Viyana şehrinde doğmuştur. Kendi doğumunun planlı olmadığına inanmış ve bu yüzden ailesi tarafından istenmediği ve reddedildiğiyle ilgili hisleri ve inançları olmuştur. Klein’ın yaşamındaki ilk ilişkileri ya sağlıksız olmuş ya da sonu kötü bitmiştir. Uzak ve soğuk gördüğü yaşlı babası tarafından ihmal edildiğini hissetmiş; annesini ise çok sevmesine ve ona tapmasına rağmen onun tarafından boğulduğunu hissetmiştir. Kendisinden dört yaş büyük olan ablası ile özel bir bağ kurmuş fakat Melanie Klein 4 yaşındayken ablasını kaybetmiştir. Daha sonraki yıllarda ablası için tuttuğu yasın bitmediğini itiraf etmiştir. Ablasının ölümünden sonra, kendisinden beş yaş büyük olan abisiyle derin bir bağ kurmuş ve ablasının ona yaptığı gibi abisi de Klein’a destek olmuş ve derslerinde yardımcı olmuştur. Klein 18 yaşındayken babasını kaybetmiş fakat onu asıl sarsan olay iki yıl sonra gerçekleşmiştir. Babasının ölümünden iki yıl sonra abisini kaybetmiştir. Hala abisinin yasını tutarken, abisinin yakın arkadaşı ile evlenmiş ve bu evliliğinden 3 çocuğu olmuştur. 

         1909’da Budapeşte’ye taşınmış ve burada hem Freud’un yakın çevresinden olan hem de onu psikanalizle tanıştıran Ferenczi ile tanışmıştır. Annesinin ölümünden sonra Ferenczi ile analize başlamış ve bunun onun hayatının dönüm noktası olduğunu ifade etmiştir. Bu dönemlerde Freud’un eserlerini okumaya başlamış ve kendi çocuklarını analiz etme girişimleri olmuştur. 1919’da eşinden ayrılmış ve Berlin’de psikanaliz pratiklerine başlamıştır. Bu senelerden önce psikanalistler çocuk gelişimi ile ilgili teorilerini yetişkinlerle yaptıkları çalışmalara ve terapilere dayandırıyordu fakat Klein bu durumu değiştirdi ve çocuklarla psikanaliz çalışmalarına başladı. Bu çalışmalar, ona, çocukların annelerine karşı hem olumlu hem de olumsuz hisleri olabileceği ve bunları içselleştirebileceğini hem de Freud’un görüşleri aksine süper egolarının çok daha öncesinde geliştiği fikirlerini vermiştir. Bu fikirleri yüzünden Berlin’deki meslektaşlarından çokça eleştiri almış ve bu onun Londra’ya taşınmasına sebep olmuştur. Otuz yıl boyunca İngiliz Psikanaliz Derneği’nin güçlü ve tartışmalı bir üyesi olmuştur. 1932’de ilk kitabı olan Çocuk Psikanalizi (The Psycho-Analysis of Children) yayınlanmış ve 22 Eylül 1960’da Londra’da vefat etmiştir.

Melanie Klein için nesne ilişkileri kuramının annesi ve önemli bir temsilcisi diyebiliriz. Kuramını çocuklar üzerinde yaptığı dikkatli gözlemler üzerine kurmuştur. İlk 4-6 yılın önemini vurgulayan Freud’un aksine, doğumdan sonraki ilk 4-6 ayın önemini vurgulamıştır. Bu aylardaki anne-çocuk ilişkisinin sonraki kişilik gelişimi için çok önemli olduğunu belirtmiştir. Klein, çocuğun, annesinin memesiyle olan ilişkisinin temel olduğunu ve sonraki ilişkileri için bir prototip olduğunu ifade etmiştir.

Her ne kadar nesne ilişkileri teorisi Freud’un içgüdü teorisinden doğan bir kuram olsa da ondan 3 temel yönde farklılık gösterir. İlk olarak, kişilerarası ilişkilere, biyolojik temelli dürtülerden daha fazla önem verir. İkinci olarak, Freud’un babanın gücüne ve kontrolüne vurgu yapan teorisi yerine, nesne ilişkileri kuramı, annenin yakınlığına ve yetiştirip büyütmesine vurgu yapar. Son olarak da insan davranışlarının birincil güdüsü olarak cinsel hazzı değil insan ilişkilerini görür. Daha sonraki kişilerarası ilişkilerin önemli bir parçasının içselleştirilmiş erken dönem nesnelerin temsilleri olduğunu söyler. Bir başka deyişle, bebeğin annesiyle veya diğer erken dönem nesneleriyle kurduğu ilişki sonraki kişilerarası ilişkileri için bir model oluşturur.

Klein, diğer kuramcılar gibi gelişim dönemini aşamalara ayırarak açıklamak yerine, konumlarla açıklamayı tercih etmiştir. Bu kelimeyi, konumlarda ileri geri gidilebileceğini göstermek için kullanmıştır çünkü bunlar gelişim aşamaları gibi kişinin zamanla geçtiği şeyler değildir. Kuramındaki iki temel konum ise paranoid-şizoid konum ve depresif konumdur. Paranoid-şizoid konum bebeğin yaşamındaki ilk ayların bir özelliğidir; endişeleri, savunmaları ve içsel ve dışsal nesne ilişkilerini açıklar; belli bir düzeyde çocukluk veya yetişkinliğe kadar devam edebilir. Bu konumun başlıca özelliği aralarında çok az veya hiç bütünleşme olmadan hem kendiliğin hem de nesnelerin iyi ve kötü olarak bölünmesidir. Klein’ın, çocuğun gelişimi için esas olarak gördüğü depresif konum, normalde bebeğin yaşamının ilk yılının ortasına doğru deneyimlenir. Erken çocukluk dönemi ve hatta yaşam boyunca bu konuma zaman zaman tekrar dönülebilir. Bu dönemde bebekler daha önce iyi ve kötü olarak ayırdıkları bu dış nesneyi şimdi bir bütün olarak görürler ve iyi ve kötünün aynı kişide var olduğunun farkına varmaya başlarlar. Bir önceki konumda kendine yönelik hissedilen kaygı, şimdi, nesne için de hissedilir. Ego kapasitesi genişler ve dünya daha gerçekçi ve zengin algılanır. Gerçekliğin göründüğünden daha karmaşık olduğunu ve her şeyin tamamen iyi veya tamamen kötü olmadığını fark etmeye başladıkları bir dönemdir.

        Klein’a göre herkes depresif konumda başarılı olamaz ve bazı insanlar paranoid-şizoid konumda takılı kalırlar. Birine karşı hissettikleri çelişkili duygulara karşı tolerans gösteremezler. Onlar ya sadece sever ya da sadece nefret ederler. Çok sevdikleri bir insan, bir anda tamamen nefret ettikleri biri haline gelebilir.

Klein, yetişkinlerle çalışmak ve çocukluk hakkında yorum yapmak yerine, çocuklarla çalışmayı tercih etmiştir. Klein çalıştığı çocuklara kalem, kâğıt, boya kalemleri, oyuncaklar vb. vermiştir. Rüya analizi ve serbest çağrışımın yerine oyun terapisini koymuştur. Küçük çocukların bilinçli ve bilinçdışı arzularını oyun terapisi aracılığıyla ifade ettiklerine inanmıştır. Onun terapisinin amacı depresif endişeyi ve zulüm korkularını azaltmaktır. 

Kaynakça:

Feist, J & Feist G.J. (2006). Theories of Personality, New York: McGraw Hill.

Melanie Klein Trust. (n.d.) Melanie Klein’s theories. https://melanie-klein-trust.org.uk/theory/

The School of Life. (2015, 16 Ocak). PSYCHOTHERAPY - Melanie Klein[Video]. Youtube. https://www.youtube.com/watch?v=HU3iSW6WTo8 

 

 

Melisa BAŞTERZİ