Dünya var olduğundan beri değişim ve dönüşüm içerisindedir. Hızlı yaşam döngüsü, teknolojik gelişim, iletişimin dijitalleşmesi, sosyal medya uygulamalarının ortaya çıkması ve çeşitlenmesi bazı değişiklikleri de beraberinde getirmiştir (Olcay, 2018). İnsanoğlu sağlıktan eğitime, ulaşımdan sanayiye, ekonomiye, kamu ve özel sektörde hayatın her alanında teknolojiden ve teknolojinin sağladığı imkânlardan faydalanmaktadır. Günümüze baktığımızda teknolojinin kullanılmadığı bir platform neredeyse yok gibidir. Günün büyük bir bölümünde kullandığımız, faydalandığımız teknoloji nedir? 

Teknolojinin yeri, yaşamı kolaylaştırması, ülkeyi, toplumu kalkındırması gibi sayısız faydası konuşulabilir. Ancak bireyin kendisine dokunan yönünde artık bağımlılık gibi bir kavram ortaya çıkmıştır. Genel anlamda, literatürde de geçen anlamıyla bağımlılık, kişinin kullandığı bir nesne veya yaptığı bir eylem üzerinde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlamasıdır. Buradaki önemli nokta iradenin kişinin kontrolünde olmamasıdır. Bağımlılıklar kendi içerisinde kimyasal ve davranışsal bağımlılık olarak ikiye ayrılmaktadır. Teknoloji bağımlılığı da davranışsal bağımlılıklar kapsamında ele alınmaktadır. Davranışsal bağımlılık içerisinde yer alan teknoloji bağımlılığı, kendi içerisinde internet, sosyal medya, sanal kumar, porno, akıllı telefon, mobil oyunlar, çevrimiçi oyunlar, siber zorbalık gibi alt başlıklara ayrılmaktadır. Teknoloji bağımlılığı dört kullanım zincirinin gelişmesiyle ortaya çıkmaktadır. Meraktan kaynaklı deneysel kullanım, çevrenin etkisi ve baskısıyla ortaya çıkan sosyal kullanım, problemlerden kaçmak ve haz duymak için başlayan operasyonel kullanım ve artık kullanmak için aşırı derecede ihtiyaç duyulan dördüncü ve son adım bağımlı kullanımdır. (Olcay, 2018)

 

 Teknolojiden söz etmişken teknolojinin sosyalleşmeyi nasıl etkilediği de önemli bir husustur. Sosyal bir varlık olan insan,  geçmişten günümüze gözlemlenmiştir ki sürekli bir iletişim içerisindedir ve bir başkasına ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla bu iletişim ihtiyacı insanların yüz yüze iletişimin yanı sıra çeşitli platformlarda da sosyalleşmesine olanak sağlamıştır. İnternet temelli kullanılan sosyal medya araçlarıyla sosyalleşen insanlar artık birey olmaktan ziyade sanal âlemde toplumsal bir güç olmaktadırlar. (Olcay, 2018) Sosyalleşme kavramı; bireyin, içinde yaşadığı toplumun normlarını, değerlerini, kendisinden beklenen rolleri, tutumları ve davranış yapılarını, toplumsal etkileşim için gerekli becerileri, benlik ve kimlik duygusunu kazanma, içinde yaşadığı kültürü içselleştirme” sürecidir. Ne yazık ki sosyalleşme için kullanılan bu tanım günümüzde yerini ‘sosyal medya platformlarında aktif olma’ ya bırakma aşamasına gelmiş bulunmaktadır. Çağımızın ‘bağımlılık’ diye adlandırılabileceğimiz bir rahatsızlığı da aslında sosyal medyadır. Çevremizdeki insanlardan muhakkak duymuşuzdur ki sosyal medya zaman yönetimi açısından oldukça oyalayıcı olabilmektedir.  Cinsiyet, yaş, ekonomik durum, eğitim seviyesi vb. gibi bir şartı bulunmayan sosyal medya 7’ den 70’ e kullanılan ve kolay ulaşılabilen bir mecra olarak ekranlarımızda mevcuttur. Artık günümüzde eğlenmek, hoş vakit geçirmek ya da zamanı verimli kullanmak için yapılan çoğu aktivite, gezmek, film izlemek, yemek yemek, spor yapmak, kitap okumak, film izlemek vb. sosyal medya hesaplarında paylaşılmak ve sosyal medya kullanıcıları tarafından beğeni almak; rağbet görmek amacıyla yapılan aracı aktiviteler olarak karşımıza çıkmaktadır.  Bu durum da paylaşım ve paylaşılana bakma eylemlerini doğurmaktadır.  Saatlerce sosyal medya hesaplarındaki görsel içeriklere bakıp kalma, zamanın farkında olmama, sonucunda pişmanlık duygusunun yanı sıra, fizyolojik olarak da bir takım rahatsızlıklara da anlık olarak sebep olma durumu photolurking olarak tanımlanmıştır. (Olcay, 2018)  Sosyal medya son yıllarda daha hızla yayılan gelişim, çeşitlilik ve kullanım kolaylığı ile temelde haberleşme, iletişimi sağlama görevinden uzaklaşarak zaman geçirme, kimine göre zaman öldürme, kendinde var olanı gösterme, karşıda var olanı görme, eğlenme ve sosyalleşme görevleri üstlenmiştir.  

Toplum içerisinde nüfus kimlik numarasıyla var olan insan, sanal dünyada ise artık dijital bir kimliğe sahiplik kazanmıştır. Gerçek dünya kimliğini dijital kimliğine katkı sağlama yönünde evirtmeye yönelik davranışlarda bulunmaya başlamıştır. (Olcay, 2018) Artık ihtiyaçların da şekil değiştirdiği günümüzde, dijitalleşme ve teknolojinin de etkisiyle birlikte eski adetlerin, alışkanlıkların yerini yeni teknolojik ürün ve hizmetler almaktadır. Geçmişte analog fotoğraf makineler kullanılıp fotoğrafın baskısı alınırken günümüzde bu durum artık yerini telefonlarla çekinilmiş öz çekimlere bırakmıştır. Ülkemizde en çok kullanılan sosyal medya platformu olarak birinci sırada Youtube, ikinci olarak Facebook, üçüncü sırada Instagram, dört ve beşinci sırada ise Twitter ve Whatsapp yer almaktadır. (Olcay, 2018) Sosyal medya ile ilgili birçok çalışması bulunan Michael Frunchter, sosyal medyayı 5C ile açıklamaktadır. Frunchter’e (2009) göre sosyal medyayı oluşturan bu 5C; conversation(sohbet), commenting (yorumlamak), contribution (katkı), community (topluluk) ve collaboration (işbirliğidir)’ dir. (ÇALIŞKAN & MENCİK, 2015) Sosyal medyayı oluşturan bu kavramlara baktığımızda insana birçok katkı sağladığı, imkân sunduğu gözlenmiştir fakat bu katkı, imkân insanda nasıl dönüşmüş, şekil değiştirmiştir bunu sorgulamak önemlidir.

 Sosyal medyanın yalnızlaşan insanı sosyal yapma yönü tartışma konusudur. Nitekim Kemal Sayar’ ın “Kullanıyor mu yoksa kullanılıyor muyuz? Kullanıcı, kontrol eden mi, edilen mi? Demokratlaştırışı ve özgürleştirici bir ortam mı?” soruları dijital çağda, sosyal medyada da sosyal olan bir birey için üzerinde durulması gereken konulardır. (Olcay, 2018) Kendine neredeyse bağımlı hale getiren ve kişinin o anki yaptığı iş her ne ise o işi paylaşmadan duramayan ya da o işi bırakıp sosyal medyaya bakma ihtiyacı hisseden bir varlık haline dönüşmesi, yaptığı aktiviteyi paylaşamayınca veya paylaştığında kendisi açısından olumlu dönütler alamayınca psikolojik olarak olumsuz duygu durumda olması ve en önemlisi kendisiyle ilgili olsun olmasın tüm paylaşımlara bakma ihtiyacı hissetmesi ve bu ihtiyacı alışkanlık haline getirmiş olması insanlık adına sosyal medya kullanımının tehlike çanlarını çalıyor olduğunun göstergesidir.

 

Kaynakça:

AYDIN, İ. E. (2016). Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Medya Kullanımları Üzerine . Selçuk Ün. Sos. Bil. Ens. Der., 373-386.

ÇALIŞKAN, M., & MENCİK, Y. (2015). Değişen Dünyanın Yeni Yüzü: Sosyal Medya. AKADEMİK BAKIŞ DERGİSİ, 1-24.

Olcay, S. (2018). Sosyalleşmenin Dijitalleşmesi Olarak Sosyal Medya ve Resimler Arasında Kaybolma Bozukluğu: Photolurkıng. Yeni Medya Elektronik Dergi, 90-104.