Şiddet, çağımızın en büyük sorunlarından biri haline geldi. Neredeyse artık her gün haberlerde kadına karşı yapılan şiddet konuşulur oldu ve üstelik gün ve gün artmakta. Artık bu haberleri sadece televizyonlardan ve sosyal medyadan duymakla kalmayıp yakın çevremizden de sıklıkla duyar olduk. Şiddet sadece fiziksel güç ve baskı olarak tanımlanamaz, aynı şekilde psikolojik sözlü olarak da kişinin zarar görmesine neden olan toplumsal veya bireysel hareketler olarak tanımlanır(WHO). Örneğin aşağılamak, alay etmek, bir başkasına iftira atmak, küfürler savurmak, bağırmak, sosyal medyada klavye üzerinden insanlara yorumlar yağdırmak gibi ne yazık ki bir sürü örnek verebiliriz. İşte bu sebeple kadına karşı şiddet ve bunun altında yatan asıl sebeplerden biri olan katı-duygusallıktan yoksun kişilik özelliğini (Callous-unemotional traits) ele almak istedim.
Şiddete gelişimsel psikoloji bakış açısından bakarak başlarsak, araştırmalara göre şiddet, çocuklukta olan saldırgan davranışların uzantısı olarak gelişir ve 12 yaşından itibaren sözel, empati kurma becerisi ve çocuğun özdenetimini sağlaması ile azalır (Trembley ve ark., 1999). Kısacası, davranışlarını ve duygularını kontrol edebilen, kendini iyi ifade eden dil becerisi yüksek, bir başkasının yaşadığı durumu hissedebilen ve anlayabilen çocuklarda zamanla daha az saldırgan davranış gözlemlenebilir. Eğer gelişim sürecinde bu davranışlar normal bir seyirde ilerlemezse, bu davranışların sonuçları ergenlik ve yetişkinliğe uzanır ve ileri yaşlarda, şiddet yaratabilecek bireylere dönüşebilirler (Ekerin & Selçuk 2016). Özellikle kendi ülkemizde kadına karşı artan bu şiddet vakalarının temelinin yetişkin genç ve çocuk arasındaki risk gruplarını anlamak ve sebebinin belki de gelişimsel süreçte yaşanan saldırgan davranışlardan ve psikolojik etmenlerden olabileceğini bilmekte fayda var. Bu duruma göre, şiddetin giderek büyümesinin altında yatan faktörleri anlamak büyük önem taşıyor.
Amerikan Psikiyatri Birliği, katı-duygusallıktan yoksun kişilik özelliğini, davranım bozukluğu (conduct disorder) adı altında yeni bir unsur olarak ele alıyor. Davranım bozukluğu, yalan söyleme, birine ait bir şeyi almak, kuralları görmezden gelmek, eşyalara , hayvanlara ve insanlara zarar vermek olarak tanımlanan davranışların bütünü olarak ele alınıyor. Araştırmaya göre, çocuk ve ergenlerde görülen bu davranım bozukluğu ileri yaşlarda, silah kullanma, suça karışma, madde ve alkol kullanımı, okulla alakalı sorunlar yaşama gibi problem yaratan davranışlar olarak baş gösteriyor (Seguin ve Pilon, 2013). Bu davranışlarla ilintili olarak davranım bozukluğunun alt grubu olan Katı- Duygusallıktan yoksun kişilik özelliği ortaya çıkıyor.
Katı- Duygusallıktan Yoksun Kişilik Özelliği
Bu kişilik özelliğine sahip olan insanlar genelde çocukluklarında korkusuz bir mizaca sahiptirler. Pişmanlık duymaz, başkalarının duygularına önem vermez, kısacası empatiden yoksun olarak tanımlanırlar. Ahlaki muhakemeleri zayıf ve genelde saldırgan bir tutum sergilerler. Ayrıca, bu bireyler saldırganlığı bir amaca ulaşma yöntemi olarak görürler. Nörolojik olarak yapılan bir araştırmada, katı-duygusallıktan yoksun bireylerde, duygusal denetimden sorumlu olan, amigdala bölgesinin aktivasyonunun az olduğu ortaya çıkmıştır. Bir başka yapılan araştırmada ise empati konusu ele alınmış ve amigdala aktivasyonu incelenmiştir bunun sonucunda, katı-duygusallıktan yoksun kişilik bozukluğu olan bireylerde, amigdala bölgesinin aktivasyonun hiç olmadığı sonucuna varılmıştır (Sebastian ve ark., 2012). Bu kişilik özelliğini taşıyan insanlar genellikle ergenlik dönemlerinde, ebeveynleri tarafından önemsenmediklerini, duygusal olarak ihmal edildiklerini dile getirmişlerdir. Ayrıca, sert bir disiplinle büyüdüklerini ve stres ve aile içinde yaşanan anlaşmazlıklar da bu kişilik özelliğinin artmasında büyük bir rol oynamaktadır.
İstatistiklere göre, 12 bin ve üzeri kişi ile yapılan araştırmada Türkiye’de yaşayan kadınların %40’ı eşleri tarafından şiddete maruz kaldığını beyan etmiştir (TUIK). Şiddete maruz kadınlar, eğer katı ve duygusallıktan yoksun bir ebeveyn tarafından yetiştirilmişse veya partneri bu kişilik özelliğine sahipse, pasifleşmiştir. Sosyal açıdan kendini yalnız hisseder ve soyutlar. Şiddet artık onun için normalleşmiştir ve çoğu zaman şiddetten kendini sorumlu tutar. İçten içe eşinin veya partnerinin değişeceğini umar ve bekler. İtaatkâr olmayı öğrenir.
Katı-Duygusallıktan yoksun kişilik özelliği sadece şiddetin temelinde yatan nedenlerden biri. Daha çok şey yazıp daha çok şey söylenmeli bu konuda. Maalesef, şiddet ucu sonu gözükmeyen dipsiz bir kuyu. Biz ne kadar sesimizi yüksek tutarsak, farkındalığı arttırırsak bir o kadar sesimiz de gerektiği yerlere ulaşır diye umuyorum. Şiddete karşı sonuna kadar savaş vereceğiz, susmayacağız ve anlatmaya bilinçlendirmeye devam edeceğiz. Yalnız değilsiniz. Birlikte güçlü ve biriz. Sizin için buradayız.
Kaynak:
Ekerim, M. & Selçuk, B., (2016). Gelişimsel Psikopatoloji Bakışıyla Şiddet. Türk Psikoloji Yazıları, Kasım 2016, 19 (Özel Sayı), 109-122
Sebastian, C. L., McCrory, E. J. P., Cecil, C. A. M., Lockwo-od, P. L., De Brito, S. A., Fontaine, N. M. G. ve Viding, E. (2012). Neural responses to affective and cognitive theory of mind in children with conduct problems and varying levels of callous-unemotional traits. Archives of General Psychiatry, 69, 814-822
Tremblay, R. E., Japel, C., Perusse, D., McDuff, P., Boivin, M., Zoccolillo, M. ve Montplaisir, J. (1999). The search for the age of ‘onset’ of physical aggression: Rousseau and Bandura revisited. Criminal Behaviour and Mental Health, 9, 8-23
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) (2013). Ceza infaz istatistikleri. Ankara.