1960’lar… “Kişisel olan politiktir!” diye seslerini çıkaran kadınlar, ataerkil düzenin yaşamın her alanına sızdığını ve aile hayatının da buna dahil olduğunu dile getirmektedirler. Aile hayatı gibi özel hayatta yaşanan sorunları, yani kamusal alana tabi olmayan sorunların, toplumun problemi olduğunu dile getirmektedir bu kadınlar. Kadının evde maruz kaldığı şiddetten iş hayatında yaşadığı eşitsizliğe kadar “kadının problemleri” olarak görülenler toplumsal bir adaletsizliğin ürünüdür çünkü.


  Yıl 2020… Türkiye’de hala erkeklerin egemen olduğu bir toplum yapısı hüküm sürmeye devam ederken, son yıllarda kadının maruz kaldığı şiddetin ulaştığı son noktanın kadın cinayeti olduğu vakalar sıkça görülmektedir. Sokakta öldürülen kadınları, yakılıp varile konulan kadınları ve daha nicelerini basından duydukça, 1960’larda kadınların dile getirmeye çalıştıkları tekrardan önümüze çıkıyor ve bu sefer “Kadın cinayetleri toplumsaldır.” gerçekliğimiz haline geliyor.


Ataerkil Toplum

Kadınların, toplumda cinsiyet eşitsizliği yüzünden birçok problemle karşılaştıkları bilinirken, bu problemler şiddet görmeye, hatta öldürülmeye kadar gitmektedir. Araştırmalar, evde eşinden şiddet gören çoğu kadının durumu yetkililere bildirmediklerini göstermektedir. Başka bir araştırma ise, cinayete kurban giden kadınların yarısından fazlasının faillerinin kadının eşi/eski eşi/sevgilisi olduğunu ve genelinin cinayetten önce sistematik olarak şiddete maruz kaldıklarını göstermektedir. Kadınları toplumda bu noktaya getirenin erkek otoritesinin sürdüğü bir düzen olduğu aşikardır. Toplumsal cinsiyet kalıpları kadına edilgen olmayı öğretirken, ataerkil sistem içerisinde erkeğe etken roller biçmektedir. 


Ataerkil düzen toplumun her alanına sızarken, yapılan bir çalışmada bazı faktörlerin kadınları şiddet mağduru yapmakta öne çıktığını vurgulamaktadır. Bu faktörler arasında:

-erkeğin kadın üzerinde otoritesi olduğu fikrini kabul etmek

-erkeğin uyguladığı şiddeti kabul etmek ve normalleştirmek

-kadın haklarını ihlal eden, “kültür” adı altında yapılan bazı eylemler (namus cinayetleri gibi)

-özellikle kırsal kesimde görülen, kadınların iş imkanları bulamaması

-kız çocuklarının eğitime erişiminin engellenmesi

-kadınları şiddet karşısında koruyacak yasaların eksikliği yer alır.

Bütün bunlar göz önüne alındığında, kadınların gördüğü şiddetin boyutunun topluma kadar ulaştığını görüyoruz. Kadını mağdur duruma getiren bireyler, ataerkil bir toplumun ürünüdür.


Kaynak:

Savaş, G. (2018). Türkiye’de yaşayan bireylerin toplumsal cinsiyet eşit(siz)liği algısı. Akdeniz Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi, 1(2), 1-21.

Tekkas Kerman, K., & Betrus, P. (2020). Violence Against Women in Turkey: A Social Ecological Framework of Determinants and Prevention Strategies. Trauma, Violence, & Abuse21(3), 510–526. https://doi.org/10.1177/1524838018781104


Deren Aykan

Gonullupsikolog.org Ekibi





Unal, E.O., Koc, S., Unal, V., Akcan, R., & Javan, G.T. (2016). Violence against women: A series of autopsy studies from Istanbul, Turkey. Journal of Forensic and Legal Medicine, 40: 42-46. https://doi.org/10.1016/j.jflm.2015.11.025