‘’BM Genel Kurulu 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etti. Bu günün 25 Kasım olarak belirlenmesinin nedeni 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti'nde meydana gelen bir olaya dayanmaktadır. Ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo'ya karşıtlığıyla bilinen Mirabal Kardeşler adlı üç kız kardeş, Trujillo'nun: \"Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler\" şeklinde yaptığı açıklamadan günler sonra boğazlanıp dövülerek vahşice öldürüldüler.’’

Şiddetin Terminolojisi 

Şiddet yaşamın; bedenen, psikolojik, sosyal, ekonomik ve politik alanlarda görülen olgu ve problemlerinden biridir. Şiddet, gerçekleşmiş veya potansiyel taşıyan, kişinin hayat standartlarını büyük bir bölümünü etkileyen, zarar verici davranışlarda bulunan, olumsuz etkileyen ve günümüzde toplumun mücadele verdiği sosyal sorunların en başındadır (Budak, Çakır, Harcar ve Sürgevil, 2008). 

Şiddeti biçim ve tür olarak iki ayrı kategoride inceleyelim. 

Şiddet biçimleri; fiziksel, cinsel, psikolojik ve yoksunluk-ihmal şiddet olmak üzere dörde ayrılmaktadır. Fiziksel Şiddet, bireye karşı fiziksel olarak zarar verme amacıyla yapılan saldırgan davranışlarının tümü fiziksel şiddet adı altında yorumlanmaktadır. Cinsel Şiddet, mekân fark etmeksizin cinsel ilişkiye zorlama, istenmeyen davranışlarda bulunma, cinsellik içeren eleştiri veya sözlü istismarda bulunma olarak görülen şiddet türüdür. Psikolojik Şiddet, bir veya birden fazla kişi hedef belirleyerek, kurbanın benliğine yönelik düzenli bir şekilde psikolojik şiddete başvurmasıdır. Bu şiddet biçimi bazen aylarca süren bir zaman dilimidir. Yoksunluk ve İhmal, yoksunluk ve ihmalin şiddet adı altında değerlendirilmesinin temel nedeni kasıt içermesinden kaynaklıdır. Sevgiden, ilgiden yoksun bırakmak, yaşamımızdaki kişileri ihmal etmek psikolojik şiddet kategorisine girmektedir (Budak ve ark., 2008).

Şiddet türleri ise, kişinin kendine uyguladığı şiddet ve kişiler arası şiddet olarak iki alana ayrılmaktadır. Kişinin kendine uyguladığı şiddet, bireyin yaşadığı ruhsal sorunları sebebiyle ortaya çıkan, bireyin kendisine fiziksel olarak zarar verme davranışında bulunması, intihar eğilimini göstermesi olarak açıklanabilir. Kişiler arası şiddet ise, aile ve toplum kapsamında kadına, çocuğa, yaşlıya, işyerinde, eğitim kurumlarında ve bakım evlerinde uygulanan şiddet olarak tanımlanır. 

Şiddetin Öncüsü Olan Ataerkil Yaklaşım 

Ataerkil, erkek egemenliğine dayanan bir sistemdir ve ülkemizde bu sistem oldukça yaygındır. Ülkemizde ataerkil sistem, erkek egemenliğinde aile değerleri veya geleneksel kadın çağrışımı üzerinden kadınları baskıyla manipüle etmekte ve kadınların yaşam haklarına engel olmaktadır (Gül &Altındal, 2015). Erkekler toplumun kendisine belirlediği rollerle büyür. Toplum tarafından dayatılan bu rollerin etkisiyle erkekler kadınlara karşı kendini ispatlamaya çalışmaktadır. 

Özetle erkekler toplumumuzda ataerkil yani erkek egemenliği tutumlarıyla büyütüldüklerinden kadınlara kıyasla kendilerini daha üstün görmektedirler. Ataerkil anlayışıyla kadının namusu erkeğin namusu sayılarak erkeklere sözde büyük sorumluluk verilmektedir. Farklı bir şekilde ifade edersek kadınların namusunu ve aile değerlerini koruma görevi erkeklere verilmiştir (Gül & Altındal, 2015). 

Aile ve çevrelerinde yaşanılan ortamlarına dayatılan anlayışlara göre kadın ve erkek cinsiyet kavramlarının üzerine bir takım roller tanımlanmış ve düşünce kalıplarını oluşturmuşlardır. Bu roller kadınlar için evine bağlı, ev ve çocuk bakımıyla ilgilenen, eşinin sözünden çıkmayan yani kendisi yerine eşi ve çocukları için yaşayan roller aktarılmıştır. Erkeklere ise para kazanma odaklı, eşinin ve çocuğunun namusunu koruması sorumluluğu verilen, baskın karakter ve her dilediği gibi davranma yetkisi verilen roller aktarılmıştır (Avcı & Güdekli, 2018). Ataerkil sistemi, erkeği şiddete yönlendirmesinin sosyal olarak büyük bir sorun yaratmasının yanı sıra temel nedeninin kadının sorumluluğunu taşımak olduğunu göstermektedir. Kadınlar erkekler tarafından kendilerine uygulanan fiziksel şiddetle birlikte medyanın kadınlara yönelik uyguladığı psikolojik şiddete karşı büyük bir mücadele vermektedir. 

Medyanın Kadın İçerikli Haberlere Yönelik Psikolojik Şiddeti

Ülkemizde kıskançlık, üstün görme, ayrılık/boşanma isteği, kıyafet seçimi gibi sayılamayacak birçok nedenden dolayı şiddete maruz kalan veya öldürülen kadınların sayısı oldukça fazladır. Oğuz’a (2010) göre medya, kadınların şiddete uğramış veya öldürülmüş bir haber içeriğinde gereksiz detaylara girerek, kadınlara cinsellik ve cinsiyetçilik üzerinden etiket yapıştırarak, metin içeriğini daha fazla tık almak amacıyla aşağılayıcı vurgulara ve dikkat çekici başlıklarla hazırlamaktadır (Avcı & Güdekli, 2018). Medyanın fazla kazanç elde etme güdüsü haberlere yönelik bu tavırdan dolayı toplumun ahlaki düşünceleri yönetmekle birlikte etkilemektedir (Güneş & Yıldırım, 2019). Güneş & Yıldırım (2019) yapılan bu çalışmaya göre medyanın kadınlara yönelik şiddet ve cinayet haber içeriklerinde kıyafetlerinin ölçüsü veya örtündükleri örtü üzerinden ataerkil bir anlayışındaki üslup ile şiddet ve cinayeti normalleştirmeye izin vermektedir. Ayrıca erkek faillerin kadınlara yönelik uyguladığı şiddet ve cinayet suçuna psikolojik nedenler belirleyerek ataerkil bir anlayışla suçlarını basitleştirip normalleştirmeye devam etmektedirler. (Güneş & Yıldırım, 2019). Çelenk’e (2010) göre medyanın haber içeriklerinde kullandığı metin dili ve tutumu kadına yönelik şiddet, tecavüz, cinayet suçlarını işleyenden bir farkı olmadığı görülmektedir.

Medya kadınlara yönelik içeriklerinde ataerkil egemenliği altında aşağılayıcı tutum sergilese günümüzde sosyal medyanın kadına yönelik şiddet olaylarının duyulmasında etkili olduğu görülmektedir. 

Sosyal Medyanın Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadeleye Katkısı 

Sosyal medyanın kadınların uğradığı şiddete karşı verdiği savaşa olan desteğine yönelik örnekleri inceleyelim. 

Sosyal medyada oldukça yayın olarak kullanılan uygulamalardan biri Twitter uygulamasıdır. Bu uygulamada oldukça yaygın kullanımı olan ‘’Hashtag’’ günümüzün dünyasında oldukça kullanılan ve kadınların yer aldığı şiddet, tecavüz, istismar gibi haber içeriklerinin yayılmasında etkili olmuştur. Barker-Plummer & Barker-Plummer’a (2017) göre hashtag kullanımın bu kadar yaygın olmasının iki neden vardır. Kullanıcılar için kolektif kimlik oluşturması ve kurulan diğer bağlantılarla Twitter uygulamasının dışına çıkarak yaygınlaşmasıyla genel bir protestoya dönüşerek gündemi belirlemesidir. 

Kaya (2018), Amerika’da meydana gelen ‘’Weinstein Skandalı’’ sosyal medyanın etkisinin büyük olduğunu ve kadına yönelik haber içeriklerine gerçekçi tepkiler verildiği görülmektedir. Olay 2016 yılında ‘’Rose McGowan’’ adlı Twitter kullanıcısının isim belirtmeden taciz ve tecavüz olayını paylaşmasıyla başlamıştır. McGowan kullanıcısının bu paylaşımı ünlü yönetmen Hollywood yapımcısı ve Oscar ödüllü olan Harvey Weinsten’e olan tepkilerin giderek artmasına ve ünlü yönetmenin durumu inkâr etmesini sağlamıştır. Bu olayın ortaya çıktığı dönemde oyuncu ‘’Alyssa Milano’’ cinsel tacize ve tecavüze uğrayan kadınların sesi olmak için #MeToo hashtag’ini kullanarak yaşadıklarını anlatmalarını istedi. Bu hashtag sayesinde milyonlarca sosyal medya kullanıcısı yaşadıklarını anlattı. Bu duruma benzer diğer örnek ise 2015 yılında Mersin’de minibüste tecavüze direnen ve sonrasında öldürülen, tanınmasın diye yakılan Özgecan Aslan’ın yaşadıkları öğrenilmesiyle birlikte sosyal medyada #sendeanlat hashtag’i başlattılar. Bu hashtag’la sayesinde yaşadıkları cinsel taciz olaylarını paylaştılar ve bu paylaşımlar dört gün içerisinde bir milyonu geçti. 

Atuk (2021), Ortadoğu’da yaşayan kadınlar kendilerine yapılan ayrımcılık ve haklarını korumak amacıyla mücadele etmektedir. İran’da kadınların Instagram uygulaması hariç Facebook, Twitter ve Youtube gibi sosyal medya uygulamalarını kullanmalarına dair yasak vardır. 2016 yılında gerçekleşen ‘’türban takmayan sosyal medya modellerin tutuklaması’’ haberine karşılık kadınlar saçlarını kazıtıp ve bunu İnstagram uygulamasında paylaşarak protesto gerçekleştirdiler. 

Özetle sosyal medya uygulamalarının kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, psikolojik istismar içeren haberlere karşı daha etkili ve gerçekçi tepkilerin gösterildiği görülmektedir. Böylelikle kadınlar ataerkil egemenliğinde oluşan şiddete karşı mücadelelerine destek bulmaktadırlar. Medya kadına yönelik haber içeriklerini aşağılayıcı ve ataerkil yaklaşımla olayı normalleştirilmesine izin vermektedir. Medyaya kıyasla sosyal medyada kullanılan uygulamaların geniş kitlere haberin içeriğini gerçekliğiyle ulaştırabiliyor oluşu ve empati duygusuyla birlikte kadına olan nefreti azaltmakta etkili olduğunu görülmektedir. 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

Atuk, F. G. (2021). Kadın, Şiddet, Medya ve Temsil İlişkisini Yeniden Düşünmek Medyada ve Medya Aracılığı ile Kadına Karşı Kadın Şiddeti . Aksaray İletişim Dergisi , 3 (2) , 258-285 . DOI 10.47771aid.935672

Fatma, A. V. C. I., & GÜDEKLİ, İ. A. (2018). Toplumsal Cinsiyet Ve Medya İlişkisi: Yazılı Basında Kadına Şiddet Ve Kadın Cinayetleri Haberleri Üzerine Bir Analiz. Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (UKSAD)4(2), 475-506.

Gül, S. S., & ALTINDAL, Y. (2015). Medyada kadın cinayeti haberlerindeki cinsiyetçi izler: Radikal Gazetesi. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, (24), 168-188.

Güneş, G., & YILDIRIM, B. (2019). CİNSİYET TEMELLİ BİR SAVAŞ: KADIN CİNAYETLERİNİN MEDYADA TEMSİLİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME. Toplum ve Sosyal Hizmet30(3), 936-964.

Harcar, T., Çakır, Ö., Sürgevil, O. & Budak, G., “Kadına Yönelik Şiddet ve Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetin Durumu”, Toplum ve Demokrasi, 2 (4), Eylül-Aralık, 2008, s. 51-70.

Kaya, Ş. (2018). Kadın ve Sosyal Medya. Gaziantep University Journal of Social Sciences, 17 (2) , 563-576. DOI 10.21547jss.363932