PAIR Projesi’nde 1981 yılında evlenmiş 168 çift izleme altına alınmıştır. Şu zamana kadar, çiftlerden ancak yarısından biraz fazlasının mutlu bir şekilde evliliğini devam ettirdikleri görülmektedir. Projeye göre çiftlerin boşanmalarında etkili üç ihtimal vardır.
İhtimaller şu şekildedir:
-İnatçı dinamikler: Evli çiftler, flört döneminde ortaya çıkan sorunları evliliklerine taşıyabilirler. Bu tip gerginlikler genellikle çiftler tarafından evlenmeden önce fark ediliyor. Dolayısıyla boşanmaya doğru giden evlilikler aslında en başından itibaren daha zayıf olanlardır.
-Yeni beliren sıkıntılar: Bir çifti boşanmaya sürükleyen sorunlar, evlendikten sonra da ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bu sıkıntılar belirdiğinde, başarıyla üstesinden gelecek ya da başarısızlıkla sonuçlanan evlilikler arasında hiçbir belirgin fark yoktur. Bazı evlilikleri bitiren zorluklar sonradan ortaya çıkar.
-Hayal kırıklığı: Çiftler genellikler ilişkilerine dair toz pembe, romantik bir algıyla evliliklerine başlarlar. Bu, gerçeklikten uzak bir pozitiflikle yüklü bir algıdır. Kişiler eşlerinin ve ilişkilerinin ilk başta görünenden daha az muhteşem olduğunu fak ettikçe romantizm azalır ve hayal kırıklıkları başlar.
Projenin sonuçlarına göre, bu üç ihtimalden ikisinin birçok evlilikte (çoğu evlilikte değil) geçerli olduğu görülmektedir. ‘İnatçı dinamikler’ modeli, mutlu evliliklerin nasıl olacağını öngörmüştür. Sıkıntılarla karşılaşacağı belli olan çiftler, evlendiklerinde birbirlerine daha az aşk ve sevgi göstermiş ve birbirlerine karşı daha çelişkili ve negatif davranmışlardır. Kişilerin nişanlıyken karşılaştıkları şüpheler ve zorluklar, evlilik ilişkilerinin içine taşınmış ve daha sonra sorun yaratmışlardır.
Hangi çiftlerin boşanacağını en iyi öngören model, hayal kırıklığı modeli olmuştur. Evliliğin ilk yıllarında evlilikten tatmin olma hissinde yaşanan düşüş, kimi çiftlerde diğerlerine kıyasla daha sert ve belirgin olmuştur. Bu çiftler, boşanma riski en yüksek olan çiftlerdir. Evlendiklerinde özellikle çok sevgi dolu olan bazı çiftler, yıllar sonra ‘büyü’ bittiğinde boşanmıştır. Hem bir çiftin deneyimlediği tatmin düzeyi, hem de bu tatmin düzeyinde zaman içerisinde yaşanan değişim, ilişkilerin sonuçlarına dair önemli belirleyicilerdir.
Araştırmalara göre bir çift 7 yıl çok mutsuz olsa bile terapiye gitmek için yardım almamaktadır. Çiftler ortalama 7 yıldan sonra terapiye başvurmaktadır. O yüzden çiftler, bir çift terapistine başvurmadan önce deneyebilecekleri her şeyi denemiş olur ve denedikçe de durum onlar için daha acı verici bir hale gelmiş olur. Çiftlerin terapiye başvuru sebepleri üç modelden de (İnatçı dinamikler, Yeni beliren sıkıntılar, Hayal kırıklığı) kaynaklanabilmektedir.
Satiryen çift terapistleri olarak, çiftlerin arasındaki problemin problem olmadığını, iki kişinin de başa çıkış hallerinin problem olduğuna inanırız. Bu başa çıkış kalıplarının onları yakın olmaktan alıkoyduğunu biliriz. Örneğin; eşlerden biri sevgi, ait olma, bağlantıda olma ve yakın olmayı özlemliyordur (ihtiyaç duyuyordur) ve eşinin iş yoğunluğundan dolayı çok vakti olmuyordur. Kişi bu durumda eşine: ‘Senle vakit geçirmeyi özlüyorum, nasıl yapabiliriz?’ demek yerine genelde ‘İşini benden daha çok seviyorsun!’ gibi cümlelerle ihtiyacını yapıcı olmayan bir dille ortaya koyar. Bu da diğer eşin onu özlediğini anlamasını sağlamaz ve tam tersi ‘Ne anlayışsız, beni sevmiyor!’ diye düşünmesine sebep olur. O yüzden çiftlere sistemik bakış açısı ile yaklaşarak, terapi esnasında onlarla ‘özlemleri’ aracılığıyla bağlantı kurarız ve onların da birbirleriyle bağlantıya geçmelerini sağlarız.
Çiftlerin sıklıkla başvurdukları konulardan bir diğer ise ilişkilerinde bitmemiş, çözümlenmemiş meselelerin (bkz. inatçı dinamikler modeli) tekrar su yüzüne çıkması ve bununla sağlıklı baş edememeleri olmaktadır. Bunlar uzun süre çözülmeden devam ettiğinde, çiftler aslında özlem seviyesinde bağlantıda olduklarını unutabilmektedirler. Ama bu onun orada olmadığı anlamına gelmemektedir. Seans içerisinde çiftlerin özlemleri ve sevgiyi deneyimlemelerine ve ilişkisel bitmemiş meselelerin çözümlenmesine yardımcı oluruz. Daha sonra da çiftlerin daha iyi kararlar vermelerine yardımcı oluruz. Çift terapisinde terapistin rolü, çiftlerin ilişkilerini kurtarmak veya onları birlikte tutmak değildir. Ancak hedef, onların başa çıkış durumlarından çıkıp dengeye gelmelerini sağlamak ve sağlıklı karar vermelerini sağlayarak onların kararına yardımcı olmaktır.
Kaynak:
Miller, R. (2012). The Dissolution and Loss of Relationships. Intimate Relationships, 6/e. McGraw-Hill Companies.