Mutluluk hemen hemen hepimizin beklentisi, kimimizin yaşama amacı... Günlük yaşamda pek çok kez kullandığımız bu kavram yüzyıllardır tartışılmış fakat tam olarak tanımı yapılamamış. Peki neden evrenselliğe ulaşamamış? Peki nedir mutluluk ve nasıl olunur?  

Günümüzde tüm bilimlerin temeli olan felsefede Aristoteles’e göre mutluluğun insanlarda doğuştan var olmadığı, sonradan öğrenilerek; eğitimle kazanıldığı bilinmektedir. Ona göre bir tür eğitimle belirli erdemleri kazanıp, kişinin kendisini mükemmel zihinsel ve deneyimsel etkinliğe vermesidir. Peki nedir bu erdemler? İyi yaşama yol açacak tüm erdemlerdir. Cesaret, ölçülülük, adil olmak, doğruluk, dostluk, cömertlik bu erdemlere örnek olarak verilebilir. Ek olarak bu erdemler öğrenileceği için zaman ve deneyim gerektirmektedir. Ayrıca Aristoteles “altın orta” dan da bahsetmektedir. Altın orta bir nevi ölçülük demektir. Altın orta veya ölçülülük herkes için, her zaman için, her durum için aynı değildir. Dolayısıyla kişiden kişiye göre değişmektedir (Büyükdüvenci, 1993).

 

Okul Öncesi Çocuklarda Mutluluk Kavramı 

Eğitimciler ve Psikologlar, çocuğun erken yaşantılarında (0-6 yaş) karşı karşıya kaldığı zorlukların etrafındaki kişilerle içinde bulunduğu ilişkinin kalitesinin, yetişkinlik dönemine geldiğinde duygularını, düşüncelerini, davranışlarını ve tutumlarını etkilediği yönünde düşünmektedirler. Bakım verenin çocuğun temel ihtiyaçlarını tam olarak karşılaması -bu ihtiyaçlar sadece fiziksel ihtiyaçlar değil, duygusal ihtiyaçlardır da aynı zamanda- yine çocuğun yetişkinlik döneminde sağlıklı bir yaşam sürmesi konusunda önemlidir. Yapılan araştırmalarda sıcak, samimi, özenli, güvenli bir bağlamda yetişen çocukların zihinsel gelişimlerinin daha sağlıklı olduğu görülmüşken, bir başka araştırma da yine sıcak, samimi, destekleyici ve güvenli bağlamların kişide özgüven ve mutluluğu arttırdığı, psikolojik bozuklukları da azalttığı görülmüştür. Çocukların 2 yaşından itibaren temel duygularını (mutluluk, üzgünlük, öfke, korku) tanıdığı, 4-5 yaşında mutluluk ile üzgünlüğü ve şaşkınlık ile kızgınlığı ayrıştırabildikleri görülmüştür. Ayrıca sırasıyla mutluluğu, sonrasında üzgünlüğü, devamında şaşkınlık ile kızgınlığı ve en son da şaşkınlık ile korkuyu kolay tanıdıkları görülmüştür (Ünüvar, Çalışandemir, Tagay ve Amini, 2015). 

 

Maslow’un İhtiyaçlar Piramidi Bağlamında Mutluluk Kavramı 

1943 yılında Abraham Maslow bireyin ihtiyaçlarını sınıflandırmıştır. Piramit aşağıdan yukarıya doğru fizyolojik ihtiyaçlar (besin, su, cinsellik, uyku, boşaltım), güvenlik ihtiyaçları (iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mal güvenliği), ait olma, sevgi ihtiyacı (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık), saygınlık (kendine ve başkalarına güven, başarı) ve kendini gerçekleştirme (erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, önyargılı olmama) olmak üzere 5 kategoriden oluşmaktadır. TDK’nın “özlem” kelimesi için bu piramit önem taşımaktadır (Seker, 2014).  Kişinin sahip olmadığı ihtiyaçlarına göre mutluluğunun şekillendiğini açıklayan bir araştırma bu savı destekler niteliktedir. Bu araştırma savaşa maruz kalan Afgan çocukları ile savaşa maruz kalmamış Türk çocukları bağlamında yapılmıştır. Afgan ve Türk çocuklarının algıladıkları mutluluk kaynakları farklılık göstermiştir (Ünüvar, Çalışandemir, Tagay ve Amini, 2015). Savaşa maruz kalan Afgan çocuklar temel ihtiyaçları (fiziksel, güvenlik vb.) mutluluk kaynağı olarak algılarken -TDK’nın tanımı bağlamında bu çocuklar temel ihtiyaçlara özlem duymaktadırlar-, savaşa maruz kalmamış Türk çocukları Maslow’un piramidinin daha çok üstündeki koşulları (örneğin çok oyuncağa sahip olma) mutluluk olarak algılamışlardır. Dolayısıyla ihtiyaçlardan doğan özlemlerin mutluluk kaynağı sayılabileceği gözle görülmektedir. 

 

Ne Olursa Mutlu Oluruz?

Gün içerisinde mutluluktan pek çok kez bahsetsek de mutluluğun evrensel bir tanımı yapılmamıştır. Dolayısıyla kişiden kişiye, kültürden kültüre değişmektedir. TDK’nın yaptığı tanım da bunu destekler niteliktedir: “mutluluk bütün özlemlerle eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, saadet ve bahtiyarlık”. Görüldüğü gibi kişilerin özlemleri farklı olabileceğinden mutluluğun tanımı da kişiden kişiye değişmektedir (Ünüvar, Çalışandemir, Tagay ve Amini, 2015).

Kişilerin hayatlarından ne kadar doyum aldıkları ve ne kadar olumlu duygulara sahip oldukları öznel iyi oluş kavramının ve dolayısıyla mutluluk kavramının -mutluluk ile öznel iyi oluş eş anlamlıdır- açıklayıcısıdır. Kişilerin yaşam değerlendirmeleri kendi yaşamlarını nasıl algıladıklarıyla ilişkilidir. Yaşam değerlendirmesi kişinin bilişsel yargıları (örn. Yaşam doyumu -kişinin kendi yaşamını bir bütün olarak nasıl değerlendirdiğidir-, aile doyumu vb.), olumlu duyguları (hoş duygular sevinç, coşku gibi) ve olumsuz duyguları (nahoş duygular acı, üzüntü, stres, endişe, suçluluk, utanç gibi) faktörlerden oluşmaktadır. Kişinin beklentilerini karşılayıp karşılamaması da yine mutluluğu belirleyen bir etken olarak ifade edilmiştir. Öznel iyi oluşu etkileyen faktörlerin olup olmadığı araştırılmıştır. Cinsiyet ve yaş faktörü için anlamlı bir sonuç bulunmamışken; eğitim ile zayıf bir ilişkisinin olduğu, evlilik ile güçlü bir ilişkisinin olduğu görülmüştür (evli insanların birbirlerini desteklemeleri, birbirlerinin sosyal bağlamlarında bulunup sosyal çevrelerini genişletmeleri, daha sosyal bir varlık olmaları bunu açıklar niteliktedir); yüksek gelire sahip insanların düşük gelire sahip olan insanlardan daha fazla öznel iyi oluşa sahip oldukları görülmüştür. Fakat böyle olmasına rağmen kişinin öznel iyi oluşu düşebilir. Çünkü kişi ne kadar yüksek gelire sahip olursa olsun o kişiden yüksek gelire sahip biriyle kendisini kıyasladığında öznel iyi oluş hali düşecektir; aynı şekilde kendisini daha düşük gelire sahip biriyle kıyasladığında tekrar öznel iyi oluş hali artacaktır. Son olarak kişilik faktörü ile öznel iyi oluşun da anlamlı düzeyde ilişkisi olduğu görülmüştür. Dışadönüklük (sosyal olma, arkadaş canlısı olma) olumlu durumları içerirken, nevrotizm (gerginlik, huysuzluk) olumsuz durumları içermektedir (Kangal, 2013).

 

Sonuç olarak filozoflar, psikologlar ve diğer başka bilim insanları mutluluğun tanımını yapmakta hemfikir olamamışlarsa da mutluluğun tanımının kişiden kişiye göre değiştiği konusunda hemfikir olmuşlardır. Dolayısıyla kişiye göre değişen birçok faktör bulunmaktadır. Çocuğun erken yaşlarının önemli olduğu, güvenli, sıcak, şefkatli, bakım verenleri tarafından desteklenen çocukların ilerleyen dönemlerde hem zihinsel hem de duygusal açıdan sağlıklı ve mutlu yetişkinler olacağı temel bir faktör sayılabilir. Fakat mutluluğun ihtiyaçlar doğrultusunda beklentilerimizi karşılaması, kişinin evli olması, gelir düzeyinin yüksek olması ve kişilik faktörü gibi etkenler olmasına rağmen yine de belirleyici olanın kişinin yaşamını kendi algıladığı biçimde değerlendirmesi (örneğin kişi yaşamda olumsuz duygularla olumlu duygulardan daha fazla karşılaşmış olsa bile olumlu duyguları deneyimlediğini daha fazla hatırlıyorsa öznel iyi oluşunun -yani mutluluğunun- arttığını söyleyebiliriz), kişinin özlem duyduğu sahip olmak istediği maddi manevi değerler ve araçlar gibi faktörler de mutluluğun kişiden kişiye göre değiştiğini bize kanıtlamaktadır. Dolayısıyla çocuklarımıza güvenli ve destek verdiğimiz bir ortam hazırlamak, ihtiyaçlarımızı, özlemlerimizi fark etmek ve bakış açımızı değiştirmek öznel iyi oluşumuza iyi gelecek!

 

KAYNAKÇA

Büyükdüvenci, S. (1993). Aristoteles’te mutluluk kavramı. Felsefe Dünyası Dergisi, 9, 4-5.

Kangal, A. (2013). Mutluluk üzerine kavramsal bir değerlendirme ve türk hanehalkı için bazı sonuçlar. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi,12(44), 216-224. 

Seker, S. E. 82014) Maslow’un ihtiyaçlar piramidi. YBS Ansiklopedi, 1(1), 2-14. 

Ünüvar, P., Çalışandemir, F., Tagay Ö. ve Amini, F. (2015). Okul öncesi dönem çocuklarının mutluluk algısı (türkiye ve afganistan örneği). Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 34, 2-14.