İnternet ulaşımının kolaylaşması, akıllı telefonlar, tabletler, instagram twitter, snapchat, facebook, foursquere, youtube derken kendimizi bir internet çağının ortasında bulduk. Gerekli ve yeterli kullanımlarda çok fayda sağlayabilen bu platformlar aynı zamanda hayatlarımızda bazı sorunlara da yol açtı. 

     Hayatımızdan, yaşadıklarımızdan, seyahatlerimizden, eğlencelerimizden herkesi haberdar eder olduk. Tabi aynı zamanda da, tanıdıklarımızın neler yaptığından haberdar olduk. Bunun keyifli tarafı varsa da bizler için özel hayatın mahremiyetini bir ortadan kaldıran bir unsur haline geldiği yadsınamaz bir gerçek.

      Bir başka gelişme ise bizim vaktimizin veya imkanımızın olmadığı, uzak olduğumuz, yapamadığımız fakat diğerlerinin aktif olduğu deneyimlediği  faaliyetleri zaman zaman kaçırıyormuşuz izlenimine kapılmak. Tam bu noktada ortaya yeni bir terim çıktı ‘FOMO’

 

FOMO Nedir?

     Fear of Missing Out yani; Gelişmeleri Kaçırma Korkusu. Patrick J. McGinnis ile 2004’te tanıştığımız FOMO kavramı, 17 Mart 2018’de yapılan bir sosyal psikoloji çalışmasıyla da (Marina Milyavskay ve Ark., 2018) birlikte literatüre girmiştir. Kısaca özetlemek gerekirse; kaçırdığı zamanlarda, başkalarının ödüllendirici deneyimler yaşıyor olabileceğine dair yaygın bir endişe olarak tanımlanan FOMO, başkalarının yaptıklarıyla sürekli olarak bağlantıda kalma arzusuyla karakterize edilir (Andrew K.Przybylski ve Ark., 2013). Kişinin gelişmeleri kaçıracağı korkusu ve alternatiflerin yarattığı ‘acaba bunu mu seçsem?’ endişesidir de diyebiliriz.  

     Sosyal ağlar kişinin arkadaşlarının, ailesinin ve tanıdıklarının ne yaptığını, satın aldığını ve ne hakkında konuştuğunu bilmeyi &  ilgi çekici olabilecek çevrimiçi veya çevrimdışı sosyal aktiviteler hakkında bilgi sahibi olmayı her zamankinden daha kolay hale getirdi. 

     Bu sosyal kaynaklar etkileşim için çok sayıda fırsat sağlayıp sosyal imkanları öne çıkarır ve insanları birbirine bağlar. Fakat yaşamsal bazı kısıtlamalar ve sınırlı süre göz önüne alındığında, genellikle izlenebilecek olandan daha fazla seçenek yayınlarlar. Bu da insanların çoğu deneyimi kaçırmaları gerektiği anlamına gelir, böylelikle kişi bu durumdan huzursuz olur. Sosyal medyanın bu ikili doğası, ve bu huzursuzluğun nedenini anlamak ve açıklamak için yola çıkan bir grup bilim insanı ile FOMO tabiri de hayatlarımıza girmiş oldu.

     FOMO, sosyal medyayı tekrar tekrar kontrol etmenizi sağlar, kendinizi iyi hissetmeniz için dijital hamster çarkının etrafında koşmaya devam eder ve böylece döngüden çıkmazsınız (Rick Hanson, 2013). 

     Bu ilk etapta kaygıyı hafifletip ve iyi hissettiriyor gözükse de resmin bütününde böyle değildir. Bu davranış örüntüsü sizi başkalarının hayatlarının \"sadece iyi görünen ve keyifli taraflarını\" izleyerek kendinizi olası bir duygudurum düşüklüğüne teslim etmenize olanak sağlayabilir.

Nasıl Anlarız?

     FOMO her zaman hissedilebiliyor olması ile birlikte günün sonuna ve haftanın sonuna doğru arttığı gözlemlenmektedir. Para kazanmak için çalışmak, ders çalışmak gibi mecburiyet hissettiren eylemlerle birlikte arttığı da söylenebilir.. Kişiler sürekli sosyal ağlarını kontrol eder, paylaşımlardan dolayı hayıflanır, zamanını yönetemez ve bunlar negatif duygular ve duygu durumundaki düşüşlerle, uyku, kaygı artışı, yorgunluk, stres ve beraberinde anksiyete ve  panik atak, depresyon gibi birçok problemle sonuçlanabilir. 

Peki bu sadece sosyal medya ile mi ilgilidir? 

Hayır, yapılan çalışmalara göre bir arkadaşımızdan aldığımız haber de aynı etkiyi doğurabilir.

FOMO Neden Gerçekleşir?

     Temelinde hayatı kaçırdım ve yanlış kararlar verdim duygusu ve hayat doğru ve yanlışlardan ibaret düşüncesi yatması muhtemeldir. Bununla birlikte ergenlik ve ilk yetişkinlikteki güven oluşumu ve yetersizlik duyguları etkili olabilir. Fakat tabiki her bireyin öyküsü biricik olduğundan kişiye göre değişkenlik gösterebilen noktalar olacaktır. 

 

FOMO ile Nasıl Başa Çıkmalıyız?

     Burada madde madde şunu yapın bunu yapın diye tuzu kuru bir yerden konuşmak yerine, birlikte yapabileceğimiz ve  sizin de denemekten keyif alacağınızı düşündüğüm bir kaç fikir paylaşacağım. 

1) Sosyal Medya Kullanım Süresini Sınırlandırma:

     Aslında normal şartlarda burada ilk önerilecek adım yüz yüze görüşmeleri artırıp online platformların kullanımını azaltmak olacakken, pandemi ile birlikte gelen zorunlu izolasyon ve yüzyüze görüşmelerimizin sınırlanmasıyla birlikte bu konuda farklı alternatifler oluşturma gerekliliği de doğmuş oldu.  

     Fakat izolasyon fizikseldir, aslında hala sosyal olarak birbirimizle iletişim halindeyiz. Ev halkıyla yapılabilecek zevkli aktiviteleri gündemimize alabiliriz, arkadaşlarımızla online görüşmeler yapabiliriz. Keyif aldığımız bir online arkadaş toplantısı bize pasif olarak kullandığımız bir sosyal medya hesabından daha iyi hissettirecektir.

            2) Alternatifler Oluşturma & Plan yapma 

     Zorunlu online toplantılar, eğitimler ve görüşmeler dışındaki zamanlarımızı planlayıp ekran dışında neler yapılabilir ve biz bunlardan hangilerini yapmaktan keyif alırız bunlara bir bakıp içlerinden seçimler yapabiliriz. Yürüyüş, evcil veya sokak hayvanlarıyla vakit geçirme, bir enstrüman çalmayı veya yeni bir dil öğrenmeyi deneme, daha önce denemediğiniz bir spor alına başlama, resim, yemek yapma veya dikiş-örgü becerilerinizi geliştirme vb. gibi sayısız artırılabilir. Bu tamamen sizin ilgi alanınıza bağlıdır. 

     Keyifli geçen günlük aktivitelerimizde telefon, bilgisayar ve tableti kendimizden uzakta tutmayı deneyerek veya bu süreyi azaltarak ekransız geçen vakitlerin verimini artırabiliriz.. Böylelikle gelen bildirimler ve aklımıza takılıp elimizi telefona götüren şeyler bizim için bir ihtimal olmaktan çıkacaktır.

3) Şükran Günlüğü Tutma: 

     Aslında karşılaştığımız hemen hemen her sorunda olduğu gibi bu problemde de mesele  kendimizle olan ilişkimiz. Evet sosyal çevremizden görüp duyduğumuz ve etkileşime girdiğimiz her şeyden etkilenebilen bir varlıktır, insan. Fakat ne kadar etkileneceğimiz kısmı değişkenlik gösterebilir. Bunu kontrol etmek ise bizim elimizde olan kısım. 

     Zihnimiz genellikle olumsuza odaklanma meyilindedir. Litaratürde  Olumsuzluk Önyargısı (Negativity Bias) olarak bilinen bu fenomen, metaforik bir tabirle; zihnimize hoş olmayan deneyimlerin bir “cırt cırt” gibi yapışırken,  pozitif deneyimlerin ise bir ‘teflon’ gibi arkasında iz bırakmadan geçip gitme eğilimidir (Rick Hanson, 2013). 

     Bu insan olmanın bir getirisi olmakla birlikte bunun farkına varıp bu durumu yönetebilmek de bizim elimizdedir. Şükran günlüğü tam da bu noktada bize yardımcı olabilir. Gün içinde görmezden geldiğimiz, kolaylıkla küçümsediğimiz olumlu deneyimlerimizi daha somut şekilde görebilmemize yardımcı olur. Daha sonraki süreçte ise olumlu deneyimlere odaklanma becerimizi geliştirir.

 

Ne Zaman Yardım Almalıyım?

Eğer bu ve bu gibi sorunlarla başa çıkmakta zorlanıyorsanız profesyonel bir uzmandan destek almanızı öneririz. 

 

Kaynakça:

Priyanka Kacker & Saket Saurav (May, 2020). Crrelation of Missing Out (FOMO), Anxiety and Aggression of Young Adults. Institute of Behavior Sciences, Gujarat Forensic Sciences University, India. doi.org/10.29121/granthaalayah.v8.i5.2020.107

Ferhat Kardaş & İlhan Yalçın (2018). Şükran: Ruh Sağlığı Alanında Güncel Bir

Kavram/ Gratitude: A Current Issue in Mental Health. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry. doi:10.18863/pgy.334494

Andrew K.Przybylski, Kou Murayamab Cody, R. DeHaan Valerie Gladwell (2013). Motivational, Emotional, and Behavioral Correlates of Fear of Missing Out. Computers in Human Behavior Volume 29, Issue 4, Pages 1841-1848. doi.org/10.1016/j.chb.2013.02.014. 

Benjamin C. Riordan, Louise Cody, Jayde A. M. Flett, Tamlin S. Conner, John Hunter & Damian Scarf (2018). The development of a single item FoMO (Fear of Missing Out) scale. Current Psychology volume 39, pages1215–1220(2020) 

Richard W. Robins, Holly M. Hendin, Kali H. Trzesniewski (2001). Measuring Global Self-Esteem: Construct Validation of a Single-Item Measure and the Rosenberg Self-Esteem Scale. Pers Soc Psychol Bull 2001 27: 151. doi.org/10.1177/0146167201272002 

Marina Milyavskaya, Mark Saffran, Nora Hope & Richard Koestner (2018). Fear of missing out: prevalence, dynamics, and consequences of experiencing FOMO. Motivation and Emotion volume 42, pages725–737.