Down sendromu (DS) bir hastalık olmamakla birlikte, 21.ci kromozomun kromozom çiftinde fazladan bir kromozom bulunması nedeniyle ortaya çıkar ve gelişim geriliğinin bilinen en sık nedenidir. Down sendromunu iyileştirecek veya yok edecek bir tıbbi tedavi yoktur;  Down sendromu yalnızca genetik bir farklılıktır. Down sendromu teşhisi almış bebeklerin ailelerini de çok önemli ve bazen de zorlayıcı zamanlar beklemektedir; ancak uygun eğitim programlarıyla Down Sendromlu bireyler toplum hayatı içinde anlamlı hayatlar kurabilir, pek çok başarıya imza atabilirler.

Üç farklı türde down sendromu vardır ve farklı derecelerde olmak üzere, kas gevşekliği (hipotoni) nedeni ile fizyoterapi desteğine ihtiyaç duyarlar. Özel eğitim programı bebeğin fizyoterapi, ince ve motor gelişimini sağlamak için çok önemlidir. Hipotoniye bağlı fiziksel nedenlerle kısıtlanmış hareket kabiliyeti, dilsel gelişimde de kısıtlamalara neden olmaktadır (Bilginer,2002). Down sendromuna sahip çocuklarda sosyal yetenek, konuşma ve dil terapisi, duyu bütünleme eğitimleriyle büyük başarı sağlanmaktadır. Down sendromlu bireyler duyguları olan, beslenme, temizlenme, sevilme ihtiyacı duyan, acıkınca, sıkılınca ağlayan, kızan, küsen, gülen, geceleri uyutmayan bebekler olup her birey gibi yetişkin olurlar. Down sendromlu gençler de cinsel kimlikleri bulunan, ergenlik bunalımı yaşayan, aşık olan, kalbi kırılan, kardeşi ile kavga eden, kapıları vurup bangır bangır müzik dinleyen, gülen, dans eden gençler olabilirler. En çok ihtiyaçları olan şey, ailelerinden görecekleri ilgi, sevgi ve sabırdır.

Çocuklar “erken müdahale” adı verilen poliklinik takibi, vitamin desteği, fizyoterapi ve özel eğitim programlarıyla beraber hayata hazırlanırlar. Bu şekilde eğitim almış çocuklar bir işte çalışabilir, bağımsız yaşayabilirler, toplumda ailesinden ayrı varlıklarını sürdürebilirler. Ne var ki; toplumumuz maalesef down sendromu konusunda yeterince bilgi sahibi değildir. Down Sendromlu çocuğu olan ebeveynler kaygılı, çaresiz hissedebilmektedirler. Yapılan araştırmalarda; yaşadıkları duyguların ilk aşamasında şok, inkâr, keder ve depresyon tepkileri yer almaktadır. İkinci aşamada karışık duygular, suçluluk, kızgınlık ve utanma tepkileri yer almaktadır. Üçüncü aşamada ise anlaşma, uyma ve yeniden düzenleme ile kabul ve uyum tepkileri yer almaktadır. Özürlü çocuğa sahip aileler de bazı değişkenlere bağlı olarak aile bireyleri arasındaki uyumun artması ve evlilik ilişkileri üzerindeki olumsuz etkilerinin azaldığı gözlenmiştir. Eşlerin çocuğa ilişkin sorumluluğu eşit oranda paylaşmaları çok önemli bir etken olarak belirtilmiştir (Yukay, Erturan,1998). Ebeveynlerin öncelikli ihtiyaçları toplumun onları anlamasıdır. Bununla beraber manevi desteğin karşılanması ve onlara konu ile ilgili gereken eğitim ve bilgilendirme desteği sağlaması çok önemlidir. Hem maddi hem manevi açıdan yorucu olan bu gelişim sürecinde ebeveynlerinde güçlü ve sağlam durabilmeleri için psikolojik destek almaları bu süreçte yardımcı olacaktır.

Kaynakça:

Yukay, M., Erturan, N., 1998.  Down Sendrom'lu Çocuğa Sahip Ailelerle Yapılan Grupla Psikolojik Danışma Çalışmasının Ailelerin Depresyon Düzeyleri ve Aile Yapıları Üzerine Etkisi, M. Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi. 10: 339-354

Bilginer, H., 2002. Down Sendromlu Çocuklarda Dil Gelişimi, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi.  19: 165-179