Ailenin, bireylerin hayatında önemli bir rolü vardır. Özellikle, büyüme ve gelişim evresindeki çocuklarda, ailenin desteği ve katkısı daha önemli bir noktada yer almaktadır. Ancak her ailenin yapısı ve dinamikleri faklıdır. Çocuğu yetiştirme tarzları, destekleme ya da yanında olma potansiyeli ve çocuğa davranış şekilleri farklılık gösterebilir. Bu sebeple, her aile içindeki ilişkiler kendine özgüdür.
Her çocuk, doğduğu andan itibaren dünyayı tanımaya ve anlamaya çalışır. Büyümeye ve gelişmeye devam ettiği sürece de sosyal çevresinden ve ailesinden destek almaya devam eder istese de kopamaz. Aile ortamındaki ilişkiler, yakınlık, samimiyet ve duyarlılık küçük yaştan itibaren çocuğun tüm hayatını etkiler. Çocuğun, gelişimin ilk evrelerinde ailesiyle kurduğu bağ ve ilişki ileriki yaşlarını da etkileyen büyük bir öneme sahiptir. Ailenin çocuğa davranış şekli, çocuğa sevgisini gösterme biçimleri, çocuğun söylediklerine ve yaptıklarına verdikleri tepkiler, çocuğun aile algısının oluşmasında ve ilerideki yaşlarında da kendi çocuklarına davranışlarını ve bakış açısını etkilemesinde önemli bir rol oynar (Gür, 2011).
Diğer yandan, ailenin çocukla ilgilenmesi, fikirlerini almak istemesi ya da paylaşım yapmak istemeleri normaldir. Ancak yaşının kaldırabileceğinden büyük sorunları paylaşıp gelişimini etkilemek ve çocuğa fazladan bir yük yüklemek doğru değildir. Örneğin, depresyonda olan bir anne küçük yaştaki çocuğuyla kendisinin hayattaki beklentileri ile yaşadıklarının paralel olmadığını ve sürekli mutsuz olduğunu söylüyor ve bunu çocuğa hissettiriyorsa, çocuk bu durumdan kendini sorumlu tutmaya ve mutsuz olmaya başlayabilir. Anne sürekli şikayet edip çocuğa dert yanıyor ve dahası çocuktan destek isteyip onu anlamasını bekliyorsa, bu durum o çocuğun gelişimini ve hayata bakış açısını negatif yönde etkiler. O çocuk, çocukluğunu yaşayamadan kocaman bir birey haline gelir. Nihan Kaya, İyi Aile Yoktur kitabında şöyle bahsediyor benzer bir durumdan; \"Çocuğuna verdiği zararlar gösterildiğinde anneler sıklıkla öfkeyle \"Sen benim ne çektiğimi biliyor musun?!\" diye cevap verirler; \"Bir günü benimle geçir de öyle konuş!\" Bir çocuğun sorumluluğu hakikaten de bir, hatta bazen birkaç insanın kaldıramayacağı kadar ağırdır; ancak burada sorun, annenin \"Evet, ben bu yükü kaldıramıyorum,\" \"Benim de elimden bu kadarı geliyor, ne yapalım,\" \"Benim de hatalarım oluyor,\" itirafında bulunmak yerine bu hataları aklaması. Bu, çocuğa yapılan yanlışları önemsizleştirmeye, annenin bu hataları çocuğa karşı işleme ve onlarda devam etme hakkını kendisinde görmesine olanak tanır, ki anneliğin kutsallaştırılması sayesinde anne zaten bu davranışına çevreden kolaylıkla destek bulur ve herkes çocuğa karşı annenin yanında yer alır. \"Evet, çocuğuma karşı hata yaptım,\" diyen anneyle \"Sen benim ne çektiğimi biliyor musun?!\" \"Anne olunca anlarsın!\" diyerek hatasını meşrulaştıran ve sorunu kendinde değil, çocukta gören annenin ve o anneyi haklı bulan toplumun çocuğa yaklaşımında çok büyük fark olacaktır.\"
Çocuğun üzerine fazladan bir yük bırakmak, o çocuğun çocukluğundan çalmaktır. Bırakın çocuklar çocukluğunu yaşasın, kendi yaşlarında kalsın. Erken yaşta çocukları büyütmeye çalışmayın. Zaten büyüdükleri zaman fazlasıyla mücadele etmek zorunda kalacaklar, yaşayıp öğrenecekler, tecrübe edecekler. Bir tek çocuklukları var ellerinde, bırakalım o kalsın. Çocukluklarını mutlu, huzurlu, sevildiğini ve değerli olduklarını hissederek geçiren çocuklar hayatlarının geri kalanında da çok daha mutlu oluyorlar ve hayatı yaşamaya değer olarak görüyorlar. Hayattan daha fazla keyif alıyorlar ve insan ilişkileri de çok daha güçlü oluyor. Bu yüzden, “bir çocuğun mutlu bir yetişkine evrilebilmesi için anne- baba olarak yapabileceğimiz tek bir şey ama tek bir şey vardır: Çocuğun kendisini değerli hissetmesini sağlamak.”
Referanslar:
Gür, S. (2011). Çocuğun Eğitimnde Ailenin Yeri ve Önemi. http://www.turkpdr.com/makale/aile-danismanligi/cocugun-egitiminde-ailenin-yeri-ve-onemi.htm
Kaya, N. (2018). İyi Aile Yoktur