Bireyin cinsel yaşamı ilk ne zaman başlar? Muhtemel yanıtlar yirmili yaşlar ile başlayabileceği (yetişkin bir erkek için bu deneyim daha erken de olabilir) şeklinde alınabilir. Fakat bu tıpkı bir amnezi halini hatırlatmaktadır. Çünkü çocukluk adeta hatırlanması güç, kayıp yıllardır. Oysa ilk cinsel dürtülerin ortaya çıkışı bebeğin emme davranışı ile başlar. Emme, sadece dudakların ritmik bir biçimde, azar azar besini almasından ibaret değildir. Bebeğin dikkati bu ritmik harekettedir. Onu rahatlamaya ve hazza götürür. Çocukluktaki cinselliğin diğer bir göstergesi ise çocuğun kendi bedenini kendi doyuma ulaştırma halidir: çocukluk çağı mastürbasyonu. Cinsellik, sadece kadın ve erkeğin fiziksel olarak gerçekleştirdiği bir eylemden ibaret değildir. Cinsellik içinde; cinsel kimliği, cinsel dürtüleri, seks olmasa da bedensel bir temastan alınan hazzı, bireyin seçimlerini ve bu seçimleri sonucunda çevresi ile ilişkilerini kapsayan kompleks bir kavramdır ve çocukluktan itibaren gelişim dönemleri ile kendi içinde değişim ve gelişim göstermektedir. Fakat cinsellik çocuklukta yadsınan varlığı ile adeta bir tabudur. Tabu oluşu ile de aslında ''ne çocuk ne de yetişkin'' olan araftaki ergen bireyleri riskli birçok deneyime götürmektedir. Öyleyse cinsel eğitim bu sürecin neresindedir ve niçin gereklidir?

 

Şefkat ile Şehvet Arasında: Ergen Cinselliğine Bakış

      Oldukça uzun ve dengeli davranış döneminden sonra çocuk, ansızın dengesiz ve düzensiz bir evre olan ''ergenlik dönemi'' nin eşiğinde kendini bulur. Ergenlik dönemi, özlem duyulan bir yaşam dilimi olmadığı gibi, gelişmekte olan çocuk için de yaşanması oldukça zor bir evredir (Yavuzer, 2019: 267). Otoerotizm artık yerini belli bir nesne arayışına bırakmıştır. Ödipal çatışma yenilenmiş, ergen annesinden ya da babasından kendini uzaklaştırarak dışarıda nesne arayışına çıkmıştır. Gizil dönem olarak adlandırılan yani dürtülerin ''bir süreliğine uykuya yatmış'' olduğu dönem artık bitmiş, genital dönem başlamıştır: dürtüler uyanıyor!

    Fiziksel gelişim ve beraberindeki hormonal değişimler başlı başına ergeni ''kontrolsüz'' hale getirmezler. Beyinde, özellikle beynin ön bölgesindeki Prefrontal Korteks' in gelişmemiş olması ve yine burada yer alan Dorsolateral Prefrontal Korteks ergeni cinsel yaşamı açısından riskli davranışlara itebilmektedir. (Ergen beyninin riskli davranışlardaki rolünü ele aldığım yazımı da ayrıca incelemek isteyenler için https://gonullupsikolog.org/blog/ergen-beyinde-neler-oluyor-riskli-davranislar.)

 

Riskli Deneyimler - Cinsel Eğitimin Koruyucu Etkisi

   ABD kaynaklı yapılan bir araştırmada ergenlere ''Anne babalarınızla cinsellik hakkında konuşabiliyor musunuz?'' şeklinde yöneltilen bir soru üzerine yanıtların neredeyse tümü ''hayır'' şeklinde alınmış. Nedenini ise ergenler şu şekilde açıklamışlar: ''İşten dönünce çok yorgun oluyorlar ve tartışmak istemediklerini söylüyorlar'' (Yavuzer, 2019: 307-308). Oysa başta ebeveynlerin ve eğitimcilerin üzerinde çalışması gereken bir sistem var: ertelenemeyen doyum, zayıf dürtü kontrolü ve sınır konulamayan cinsel deneyimler... Cinsel eğitim desteğini sunmayan/sunamayan ebeveynler ve eğitimciler aslında karşılarına çıkabilecek sorunlara da kendilerini hazırlamış oluyorlar. Yapılan birçok farklı çalışmada cinsel aktif gruplar arasında en fazla cinsel yolla bulaşan hastalık görülme oranının ergenler arasında olduğu görülmektedir (Braverman ve Strasburger, 1994; Shrier, 2004 Aktaran Set, Dağdeviren ve Aktürk, 2006: 139). WHO (2012)' a göre ise son yıllarda adölesanların daha önceki yıllara göre erken yaşlarda cinsel ilişkiye girdiği ve kontraseptif (gebelik önleyici haplar) yöntem kullanımının düşük olduğu belirlenmiştir. Yine bir araştırmaya göre  Dünya' da her yıl 2,5 milyon ergen güvenli olmayan düşüklere maruz kalmakta ve yetişkin kadınlara göre komplikasyonlardan yüksek oranda etkilenmektedir (Mangiaterra, Pendse, McClure, Rosen 2008; Dixon-Mueller 2011 Aktaran Aydın, 2013: 251-252). 

    Cinsel eğitimin ergenlik döneminde verilmeye başlanması geç kalınmış bir yaklaşım olacaktır. Çünkü hazırbulunuşluk gerekmektedir. Ergen hazır değil ise dinlemeyecek ya da aklında kalmayacaktır. Yani çocuklukta gelişim düzeyine göre verilen cinsel eğitim ile ergenlikte bunu destekliyor olmak çok daha anlamlı ve sağlıklı olacaktır.

 

Kaynak:

Aydın, D. (2013). Adölesan gebelik ve adölesan annelik. Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi, 16: 4. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/29644

Braverman PK., Strasburger VC. (1994). Sexually transmitted diseases. Clin Pediatr (Phila) 33 :26

37. 

Dixon-Mueller, R. (2011). Research issues in developing countries The sexual and reproductive health of younger adolescents WHO Document Production Services, Geneva, Switzerland. 26-9.

Mangiaterra, V., Pendse, R., McClure, K., Rosen, J. (2008). Adolescent Pregnancy. MPS Notes World Health Organization  1(1):1-4. 

Set, T., Dağdeviren, N. ve Aktürk, Z. (2006). Ergenlerde cinsellik. Genel Tıp Dergisi, 16(3), 137-141. http://geneltip.org/upload/sayi/49/GTD-00372.pdf

Shrier, LA. (2004). Sexually transmitted diseases in adolescents: biologic, cognitive, psychologic, behavioral, and social issues. Adolesc Med Clin 15: 215-34. 

Yavuzer, H. (2019). Çocuk Psikolojisi (43.baskı). İstanbul : Remzi Kitabevi.

WHO. (2012). Early marriages, adolescent and young pregnancies. Report by the Secretariat. A 65/13. Geneva, Switzerland.