Dünya Uyku Günü; uykunun önemini hatırlatmasının yanı sıra tıp, eğitim, sosyal yönler ve sürüş dâhil olmak üzere uykuyla ilişkili önemli konularda harekete geçme çağrısı niteliğindeki yıllık bir etkinliktir. Kaliteli dinlendirici en az 6 saatlik bir uyku süresi sağlık için olmazsa olmazımızdır. 

     Uykuyla ilişkili olarak sağlığımızı etkileyen bazı bozukluklarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Uykuda solunum bozukluğu, uykusuzluk, psikofizyoloji (öğrenilmiş) uykusuzluk, psikiyatrik/ fiziksel hastalıklara bağlı uykusuzluklar, uyurgezerlik gibi alt başlıklarına ayrılabilir. Uykuya dalma veya sürdürmede güçlük, yani uykusuzluk (insomnia) toplumda her üç kişiden birinde görülen önemli bir sağlık problemidir. Genel olarak bakıldığında uykuyu psikolojik faktörler, çevresel faktörler, yaşam tarzının etkilediği ortaya konmuştur. Uykusuzluk eğilimi, stres, çalışma saatleri, alkol kullanımı, uyarıcılar(kafein tüketimi, nikotin vb.), ses, ışık uykuyu etkilemektedir. Uyku hapları uykusuzluk için tedavi edici değildir.  En etkili tedavi yöntemi olarak, uyku kısıtlaması, uyarıcıların kontrolü, rahatlama terapisi, bilişsel terapi sayılabilir.  Uykusuzluğu olanlar daha uzun uyku süresi sağlayacağını umarak yatakta uzun süre kalabilmektedir. Bunu yerine, yatakta daha fazla zaman geçirmek, uykunun daha geniş bir zamana yayılmasına neden olur, uykuyu böler ve hayal kırıklığını arttırır. Uyku kısıtlamasıyla uyku düzeni sağlanabilir.

     İlginç bir deney olan 1940’ta yapıldığı söylenen Rus Uyku Deneyi, deneysel bir uykuyu engelleyen uyarıcıya maruz kalan beş test deneğinin hikâyesini anlatan bir deneydir. Beş siyasi mahkum , denekleri arka arkaya 30 gün boyunca uyanık tutmak için sürekli olarak havadan verilecek gaz odasında tutulacaklar. Mahkumlara, deneyi tamamlamaları halinde hapishaneden serbest bırakılacaklarına dair söz verilmiştir. Dokuz gün sonra, bir denek saatlerce kontrolsüz bir şekilde çığlık atmaya başlamış, diğerleri ise onun çığlıklarına tepki vermemiştir. Adamın neden çığlık attığını kimse bilmiyordu. Sonunda çığlık atan denek felç geçirdi. İkincisi çığlık atmaya başladığında diğerleri, yırtık kitap sayfalarını ve kendi dışkılarını lumboz pencerelerine yapıştırarak araştırmacıların içeri bakmasını engelledi. Araştırmacılar içeriye bakmadan birkaç gün geçti, bu sırada oda tamamen sessiz kaldı. Araştırmacılar, deneklerin hala hayatta olup olmadığını test etmek için mikrofonları kullandılar ve bir denekten kısa bir yanıt aldılar. 15. gün, araştırmacılar uyarıcı gazı kapatmaya ve odayı yeniden açmaya karar verdiler. Denekler, uykuya dalacaklarından korktukları için gazın kapanmasını istemediler. Komutan hayatta kalan 2 deneğin tekrar mühürlenmesini emretti. Araştırmacılardan birisi silahını çekip komutanı vurdu. Silahı son kalan deneğe doğrulttu ve sordu: “Nesin sen? Bilmek zorundayım!” Denek gülümsedi: “Bu kadar kolay mı unuttun? Biz siziz. Biz sizin içinizde yatan deliliğiz, her an serbest olmayı bekleyen çılgın hayvanlarız. Biz yatağınızın altında saklananlarız.”

     Bu ilginç deneyle birlikte, aslında uykunun hem bilişsel, psikolojik ve davranışsal olarak etkileri bizim yaşam kalitemizi etkilediğini göstermektir. Düzenli saatte uyuyup uyanmak, kafein alımını sınırlamak, stresten uzak bir yaşam sürmek, yatak odasını sessiz, karanlık ve hafif soğuk duruma getirmek yardımcı olacak basit uyku hijyeni düzenlemeleridir.

Kaynak:

Abdülkadiroğlu Z., Bayramoğlu F., İlhan N. (1997). Uyku ve Uyku Bozuklukları. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Ana Bilim Dalı, Konya.

https://onedio.com/haber/gercek-mi-sehir-efsanesi-mi-kaninizi-donduracak-tartismali-rus-uyku-deneyi-666162