Duygusal zeka son zamanlarda oldukça duyduğumuz bir kavram haline geldi. Özellikle eğitimciler ve aileler artık akademik başarıdan çok, çocukların sosyalleşmelerine ve duygularını ifade edebilmelerine önem vermeye başladı. Örneğin bir öğrencinin akademik başarısı ne kadar yüksek olsa da yeterli sosyalleşme düzeyine erişememiş çocuklarla etrafımızda sıklıkla karşılaşmışızdır. Bu sebeple eğitim alanında çocukların sadece akademik alanda değil, diğer zeka alanlarının da gelişmesi ve çok yönlülük konuları hakkında konuşulmaya başlandı.

     Goleman’a (1996) göre bir his, aynı zamanda bu hislere dair aklımızdan geçen düşünceler, biyolojik ve psikolojik durumlar ve bir takım hareket yatkınlığı duygu şeklinde tanımlanır. Passons (1975) için duyguların iki temel hedefi vardır. Bu hedeflerden ilki bireyin bir eylemde bulunabilmesi için enerji sağlamasıdır. İkinci hedef ise, bireyin ihtiyaçlarını temin edebilmesi adına çevresini yönetebilmesi veya bu ihtiyaçlarını giderebilmesi için gerekli tutumlar göstermesi adına değerlendirme yapmasını sağlayan bir araç olarak kullanmasıdır. Bireyin enerjisi ihtiyaçlarını gidermesi için onu harekete teşvik ediyorsa olumlu duygular meydana gelir. Bireyin enerjisi ihtiyaçlarını gidermede yetersiz kalır veya onu kötü etkileyen faktörlere doğru yönelirse olumsuz duygular oluşur(Akt. Tuğrul, 1999).

     İnsanların yaşamının her alanında ve deneyimlerinde duygular büyük bir rol oynar. Kişinin ileride nasıl bir eş seçeceğinden marketten hangi peyniri alacağına kadar geniş bir yelpazede karar verme mekanizmasında sadece mantık çerçevesinde sonuca ulaşılmaz. Bireyin ihtiyaçlarını ve isteklerini elde edebilmesi için kişinin tecrübelerine ve güdülerine kulak vermesi gerekir. Kişinin duygularının idrakında olmaması, kararların doğruluğunda şüphelere neden olabilir(Passons, 1975 akt. Tuğrul, 1999).

     Zekanın ne olduğuyla ilgili araştırmalar sonucu tek bir tanıma varılamadığı alanyazında biliniyor. Bu sebeple genel bir ifadeyle Güney’in (2000) yaptığı zeka tanımı hedefle ilişkili, zamanında, uygun ortamında, toplumsal değeri ve eşsizliği olan bilişsel davranışlarda bulunabilme ve soyut durumları en kısa zamanda ve doğru yönde algılama, yaşanan problemlere vaktinde ve doğru bir şekilde çözüm yolları düşünebilme, stres durumlarında dahil bireysel enerjiyi yükseltip üstesinden gelinmesi zor durumlarla baş edebilme kapasitesi olarak tanımlar(Akt. Yelkikalan, 2006).

     Gardner’ın Çoklu Zekalar Kuramına göre insanın beyninin belli bölgelerinde bulunan sayısı bilinmeyecek kadar zeka türü bulunduğunu dile getirdi. Araştırmacılar zeka türlerinin kaç tane olduğu konusunda bir fikir birliğine varamasalar da genel olarak bilinen altı zeka türü olduğu yönünde anlaşmaya vardılar. Bu zeka türleri başarılı ya da başarısız olarak tanımlamada önemli bir etkendir ve hayatımızın büyük bir kısmını etkiler(Kaufhold, 2005 ve Stine, 2001 akt. Yelkikalan, 2006).

     Duygusal zeka ise Çoklu Zeka Kuramının içinde yer alan bir zeka türü olarak bilinir. Duygusal zeka ile ilgili araştırmalar yapan Salovey ve Mayer’in (1990) tanımlamasına göre kişinin duygularının idrakında olması, duygularını kontrol edebilmesi, duyguları aracılığıyla bir işi başarabilmek için kendini motive edebilmesi, diğer insanların duygularını anlayabilmesi ve kişilerarası ilişkilerini idame ettirebilmesi olarak tanımlanır(akt. Tuğrul, 1999). Bu tanımdan yola çıkarak kişinin duygusal zekasının yüksek olması için sadece duygularının varlığı yeterli sayılmaz. Bilindiği üzere duygular her insanda bulunur. Duygusal zeka, kendimizin ve diğerlerinin duygularını bilme ve incelemenin dışında duygulara dair bilgileri ve duyguların yarattığı enerjiyi hayatımızda ve çalıştığımız yerde etkili bir şekilde ifade ederek diğer insanlara uygun davranışlarda bulunmamıza yardımcı olur. Eğer kişi hayatında, işte veya öğrenim gördüğü yerde ihtiyaçlarını karşılamak için duygularını uygun bir şekilde yönetebiliyorsa ve ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsa duygusal zekası yüksek şeklinde tanımlanabilir(Yeşilyaprak, 2001).

     Duygusal zekanın gelişmesi için ailelere ve eğitim kurumlarına büyük bir rol düşer. Duygusal zekanın doğuştan gelmediği ve gelişiminin çocukluk döneminde bitmediği vurgulanır. IQ’nun erken yetişkinlik döneminde gelişiminin yavaşladığı bilinirken duygusal zekanın gelişmeye devam eder ve duyguların öğrenilmesi mümkün hale gelir(Yeşilyaprak, 2001).

     Duygusal zeka kişinin bebekliğinde gelişmeye başlar. Yaşın getirdikleriyle birlikte çocuk daha çok duygu hissetmeye ve bu duyguları ifade etmeye başlar. Örneğin bir araştırmada  2 yaşında olan çocukların kızgın olduklarında ve onlarda olumlu hisler bırakan duygularını anlatabildiklerini bulmuştur(Crawford ve arkadaşları, 1992 akt. Tuğrul, 1999). Duygusal zekanın gelişimi aile içerisinde başlar ve duyguların öğrenildiği ilk yerdir. Çocuklar ebeveynleriyle iletişime geçtiklerinde ebeveynlerinin duygularını anlatışıyla ve gösterişiyle onlara rol model olarak duygularını öğrenmelerine katkı sağlarlar(Goleman, 1996 akt. Tuğrul, 1999). Ebeveynlerin çocuklarına karşı edindikleri tutumlar ve ebeveynlerin duygularını tanımaması çocukların duygusal zeka gelişimlerini olumsuz etkiler(Tuğrul, 1999). Aynı zamanda ailelerin çocukların cinsiyetlerine göre çeşitli duygusal modeller aracılığıyla çocuklarını eğitirler. Örneğin aileler çocuklarına öyküler anlatırken kız çocuklarına erkek çocuklarına nazaran daha duygu içeren kavramlar kullanması gibi davranışlarda bulunurlar(Brody ve Hall, akt. Tuğrul, 1999). Duygusal zekanın gelişmesinde okul ortamının ve öğretmenlerin de rolü gittikçe artmıştır. Çocuklar ebeveynleri gibi derslerine giren öğretmenleri de rol model olarak benimseyebilirler. Bu sebeple öğretmenler ve okul psikolojik danışmanları sınıf içerisinde duygusal zekayı geliştirecek etkinlikler uygulayarak öğrencilere destek olabilirler. Duygusal zekayı geliştirecek etkinlikler konusunda okul psikolojik danışmanından destek olması veya eğitmenleri ve ebeveynleri eğitici eğitimler düzenlemesi istenebilir (Yeşilyaprak, 2001).

Kaynakça:

Tuğrul, C. (1999). Duygusal zeka. Klinik Psikyatri, 1, 12-20. Erişim adresi: https://www.journalagent.com/ 

Yelkikalan, N. (2006). 21.yüzyılda girişimcinin yeni özelliği: Duygusal zeka. Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, 1(2), 39-51. Erişim adresi: http://acikerisim.lib.comu.edu.tr:8080/xmlui/ 

Yeşilyaprak, B. (2001). Duygusal zeka ve eğitim açısından doğurguları. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 25(25), 139- 146. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/en/pub/kuey/issue/10371/126935