Gözlerinizi kapatıp aşık olduğunuz bir anı hatırlayın ya da aşık olduğunuzu hayal edin. Neler olur? Kalbiniz hızlı atmaya başlar, midenizde farklı şeyler hissedersiniz, arkadaşlarınıza ‘’sanırım onu buldum, onu düşünmekten kendimi alamıyorum’’ gibi şeyler söylersiniz, duygularınız çok hızlı değişir; hızlı ve fevri kararlar alır hatta düşünmeden hareket edilen zamanlar bile olur. Bu süreç birkaç hafta aynı yoğunlukta devam eder. Peki ya sonra?

‘’Ne bekliyordum ki?’’ diye devam eder süreç. Partnerin zamanla ne kadar değiştiği, ilgisinin azaldığı, eskisi gibi sürprizler yapmadığı, eve geç geldiği gibi buna benzer birçok sebep sıralanmaya başlar. Ev hanımı olan kadınlar ev işlerinin ne kadar yoğun olduğundan ve bitmediğinden, evdeki kimsenin bu emeğe saygı duymadığından ve yardımcı olan herhangi bir birey olmadığından bahseder. Bazen de kadınlar hem çalışmanın hem de ev işleri ile ilgilenmenin zorluklarından yakınır. Erkeklerde ise durum farklıdır. Erkekler zaten işlerinin çok yoğun olduğundan, evin geçimi sağlanmazsa bu ailenin ayakta kalamayacağından ve yine aynı şekilde yaşadığı zihinsel yorgunluklardan bahseder. Bu ve buna benzer durumlar neden evlilik ilerledikten sonra ortaya çıkar?

Cevap basit. Partnerler evlilik öncesinde tanışma ve flört döneminden geçerler. Bu tanışma sürecinin yoğunluğu ve uzunluğu ilişki adına önemli olsa da bazı kişiler bu süreci kısa keser ya da süreç tam olarak geçirilmesi gerektiği şekilde ilerlemez. Kişiler flört dönemindeki duyguların yoğunluğu ile birçok şeyin yoluna koyulabileceğini, sorunların üstesinden gelinebileceğini ve kendilerini rahatsız eden ufak tefek şeyleri değiştirebileceklerini düşünürler. 

Peki burada ele alınması gereken nokta nedir?

     Flört, tanışma, sevgililik, nişanlılık gibi süreçler bireylerin kendilerini tanıdıkları varsayılarak, karşı tarafı tanıma süreçleri olarak tanımlanabilir. Ancak toplumda ortalama bir bireyin bahsedilen hayat döneminde kendini tanıdığı ve güçlü bir şekilde ifade edebildiği, ne istediğinden emin olduğu, yanlışlar ve haksızlıklar karşısında durabildiği her zaman  rastlanan bir durumdur. Bu da karşılıklı tavizleri, kişilerin birçok konuda fedakarlık yapmaları sonuçlarını doğurur. Aradan zaman geçtikten sonra da birey, yaşamsal tecrübelere, hayatına kattığı ve hayatından çıkardığı insanlarla ve daha birçok yolla kendisini keşfetmeye başlar. Öfkelenir, tahammülü azalır, ‘’ne kadar az insan olsa o kadar iyidir’’ der ancak bu kişi sayısı ile ilgili değildir. Hayatımızın kalitesini hayatımızdaki insanların niteliği belirler.

     Diğer bir senaryo ise evliliği tercih etmeyen kişilerdir. Ne kadar evlenmek, bir yuva kurmak isteyen insan varsa bir o kadar bunu hiç planlamayan insan da vardır ve bu oldukça normaldir. Bu konuyu da problem noktasına getiren şey şudur; evlenmeyi planlayan ve planlamayan insanın bir ilişki içinde olması. 

     Koşullar ne olursa olsun bir insan içinde bulunduğu durumdan memnunsa, hayatını o şekilde sürdürmekten mutluysa buna müdahale etme, bunu değiştirmeye çalışma hakkı kimsenin değildir. Bunu dilerse sadece birey yapabilir. Karşılıklı beklentiler arasındaki fark arttıkça, ilişki doyumu azalır, ortak paylaşımlar giderek önemini kaybeder ve kişiler hem birbirlerine hem de kendilerine dolaylı yoldan zarar verir. 

Peki biz partnerlerimizi neye göre seçiyoruz?

Neden ısrarla birbirimizi değiştirmeye çalışıyoruz?

Neden partnerlerimizin gerçekten kim olduğunu kabul edip devam edemiyoruz?

Neden yıllarca ‘’doğru aşkı aradığımızı ancak onu bulamadığımızı söylüyoruz?

Bunun olası sebepleri şu şekilde sıralanabilir:

  • İlişkinin başında her şeyi çok yüksek yaşamak
  • Potansiyel problem olan davranışların göremezden gelinmesi (bunun birçok sebebi olabilir ancak en bariz olanlar; flörtü kaybetmek, yalnız kalmaktan çekinmek, hayatımızdaki insanı hayalimizdeki insan kalıbına sokmaya çalışmak)
  • Yakınlarımızın bizleri uyarmaya çalıştığı noktalarda tepkisel davranıp görmezden gelmek, sürekli hayatımızdaki insan adına açıklamalar yapmak ve aşırı savunma davranışı sergilemek,
  • Daha önceki ilişkilerimize harcadığımız emek ve zamanı artık kaybetmek istememek, ya tekrar aynı olursa, ya tekrar başarısızlıkla sonuçlanırsa düşüncelerini yaşamayı istememek,

 

Peki neden doğru seçimler yapamıyoruz?

     Bunun temel sebebi kafamızdaki temel şemalardır. Hayatta çoğu zaman istediğimiz şeyleri hep belirli kalıplar üzerinden yaparız, yani onun imajı bellidir. Bu ilişkiler için de geçerlidir, çevrenize dikkatli bakın; nerede daha çok seven bir kadın varsa orada umursamayan ya da duyguları daha geri planda olan bir partner vardır. Bu tam tersi için de geçerlidir. Peki olacağına bu kadar emin olduğumuz kişilerde böylesine zaman kaybederken, neden olmayacağımızı düşündüğümüz kişilere bunun çok küçüğünü bile vermiyoruz?

Bu bir ağaca şarkı söyletmeye benzer; ne ağaç şarkıyı dinleyebilir ne de sizin giden zamanınızın bir anlamı kalır. 

 

Tüm bunlardan kurtulmak mümkün mü?

Hepsinden önce karar verilmesi gereken şey şudur; ben ne istiyorum.

Kişi ne istediğini bildikten sonra hem bunu günlük hayatına uyarlayabilir, hem karşısındakine bunu izah etmeye gerek kalmadan kendisini anlatabilir. Çizgilerimizi belirlemek burada çok önemlidir. Her zaman öncelikli olan bizim ne istediğimizdir. Bir buluşmaya gittiğimiz zaman, bir telefon beklerken ya da buluşma gerçekleştikten sonra ; ‘’acaba beni beğendi mi?’’, ‘’acaba bir daha arayacak mı?’’ gibi sorular önemsizdir. Burada önemli olan öncelikle sizin ne düşündüğünüz ve hissettiğinizdir.

İkili ilişkilerdeki en önemli noktalardan bir diğeri ise ne istediğimize karar verebilmemizdir. İlişki istiyor olmak, bu konuda yakınmak yeterli değildir. ‘’Bir ilişki istiyor muyum, ciddi bir ilişkiye hazır mıyım, bu ilişkiden beklentim ne, evlilik benim için ne ifade ediyor ve buna hazır mıyım, yoksa hiçbirini istemiyor muyum? ’’

Kafamızdakileri netleştirmek, daha küçük hedefler koymak, ne istediğimize ve istemediğimize karar vermek bu yolda atılacak temel adımlardır. 

Zaman zaman yakınlarımızın fikrini ve tavsiyesini almak da ilişkinin yoğunluğu içinden uzaklaşmayı, tarafsız ve uzaktan bir yorum kazanma becerisi için önemlidir. 

Kendinize mutlaka sorun; istediğim-istemediğim şeyler ne?

Ne kadar sahibim ya da uzağım?

Unutmayın ki;

Mutlu çift olabilmenin tek yolu mutlu tek olabilmektir.

 

Referanslar;

https://www.psychalive.org/true-love/

https://www.psychologytoday.com/intl/blog/hope-relationships/201506/5-secrets-finding-real-love

https://www.apa.org/research/action/speaking-of-psychology/mind-love