Anaokulu veya ilkokul sıralarından aşina olduğumuz ve varoluş şekillerine daima çok kızılmış olan hareketli, konuşkan, hazır cevap, hayalperest, dalgın ve tezcanlı sıra arkadaşlarımız, öğrencilerimiz, çocuklarımız veya ta kendimiz aslında gerçekten kızılmayı hak ediyor muydu?

     Merhaba, ben Yeliz Gökçe Akdoğan. 20’li yaşlarının başında Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısı almış olan  psikoloji bölümü öğrencisiyim. İlkokul sıralarımda kendini fark ettirmeye başlayan bu bozukluk büyük ihtimalle hayatımın erken dönemlerinden beri benimleydi. Sınıfta yerinde oturamayan, öğretmenini dinlerken sıkıldığı için sürekli soru soran, öğretmeni tarafından sürekli cevap alamayınca arkadaşlarıyla konuşmaya başlayan, beklemeyi sevmeyen, zor odaklanıp hemen dikkatini kaybedebilen, hızlı, kolay ve sık hatalar yapabilen, ilkokul öğretmenine göre ‘’Vasat’’ bir ilkokul öğrencisiydim. Tüm bu özellikleri gösterdiğim için sınıfta benimle aynı özellikleri gösteren diğer bir arkadaşımla birlikte en arka sıraya oturtulmuş, ayağa kalkma periyodlarım sıklaştığında diğer arkadaşlarımın atlama ipiyle sıraya bağlanmıştım. Öğretmenim aileme ‘’Sanırım çözmemiz gereken bir durum var, bu konuda ne yapabiliriz bir konuşalım.’’ Demek yerine daima beni kötülemiş ve çözüm yolunu psikolojik & fizyolojik şiddette bulmuştu. Ardından okul değiştirdim ve ilkokul öğretmenlerim de yaklaşık 3 kez çeşitli sebeplerle değişti. Ortaokul sıralarında odaklanma sürem biraz daha fazlalaşmış, dersleri daha az sıkılarak dinleyebilir olmuştum ama belirtilerim tamamen yok olmamıştı. İşin garip tarafı etrafımdaki kimsede DEHB’ye sahip olduğuma dair bir aydınlanma söz konusu değildi. İlkokul öğretmenime göre ‘’Vasat’’ olan ben ortalama bir lise kazanmıştım. Lisemdeki öğretmenlerim bana beklediğimden daha sıcak ve sevecen davranmışlardı. Alışık olmadığım bu durum başarıma olumlu olarak yansımıştı. Yaşım ilerledikçe olgunlaştığımı, öğretmenlerimin sevgi ve ilgisi ile motive olduğumu buna bağlı olarak da başarımın arttığını düşünmüştüm. Üniversite sınavına hazırlanırken odaklanma problemlerim devam ediyordu, çalıştığım konuları çabuk unutuyor, denemelerde uzun süre sabit oturamıyordum ancak  bunlara rağmen istediğim üniversitenin çok istediğim bölümü olan psikoloji bölümünü kazanmıştım. Üniversitede çeşitli sebeplerden dolayı psikoterapi desteği almak istediğimde psikoloğumun bu tanıyı gün yüzüne çıkaracağından habersizdim. Ders çalışma yöntemlerinden konuşurken ben kendimde gözlemlediğim belirtileri söylediğimde psikiyatrist muayenesi ile DEHB tanısını konuşmamızı doğru bulacağını söyledi. Böyle durumlarda MOXO dikkat testi uygulanıyormuş, gittiğim özel bir hastanede MOXO dikkat testi yaptırdım, psikiyatristim DEHB tanım olduğunu doğruladı ve ben reçeteli bir dikkat eksikliği ilacına başladım. Dikkatimi günlük olaylara, derslere, hayata daha iyi verebilmem için kullanacağım bu ilaç  benim için yeni bir umut olmuştu çünkü belki de ben gerçekten ‘’Vasat’’ bir öğrenci değildim, hatta bu tanı ile olabilecekten fazlasını başarmıştım. Kullandığım ilk ilaç beklediğim verimi sağlamıştı fakat çeşitli yan etkilerinden dolayı rahatsızlık hissettiğim için tekrar psikiyatristime başvurdum ve doktor kontrolünde ilaç değişikliğine gittim. Şimdi ise dikkat eksikliği tanısını benimsemiş, belirtilerine hakim, tedavisini kabullenmiş, eskiye oranla daha sakin, daha sabretmeye niyetli, gündelik hayat hareketliliği kontrol edilebilir ve ‘’İyi’’ bir öğrenciyim. 

     Bunları size anlatma sebebimi tam olarak anlayamamış olabilirsiniz, bu yüzden size hem neden bunları anlattığımı hem de DEHB tanısını biraz detaylı bir şekilde anlatacağım. Günlük hayatımızda etrafımızda çeşitli şekillerde DEHB’ye tanısı almış biri ile karşı karşıya gelmiş ya da geliyor olabiliriz. İlk bakışta bize \"anormal\" gelen bazı davranışların (Çabuk sıkılma, hareketlilik, odaklanamama, çok konuşma, kolay unutma, dürtüsel davranışlarda bulunma, düzensizlik, sabırsızlık, söz kesme vb.) herhangi bir psikolojik veya fizyolojik rahatsızlıktan kaynaklanabileceğini düşünmeden kişi veya kişileri yargılamak onların hayatları boyunca dışlanmasına, ihtiyaç duydukları tedaviden mahrum kalmasına ve hayat kalitelerinin düşmesine neden olabilir. Öğretmenler, anne babalar, sınıf arkadaşları veya komşular DEHB tanılı kişi veya kişileri ötekileştirdikçe, bunun bir nörogelişimsel bozukluktan değil de kişinin şımarıklığı, karakteri veya yetiştiriliş tarzından kaynaklandığını düşündükçe günlük hayatımızda DEHB’ye sahip olan birçok kişi tanısına ve tedavisine olması gerekenden çok daha geç ulaşacak. 

     Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu halk arasında yaygınlığı pek de fark edilmeyen fakat aslında çoğu kişinin sahip olabileceği nörogelişimsel bir bozukluktur. Genetik aktarmının olduğunu bildiğimiz bu bozukluk erken yaştan itibaren kendini belli etmektedir ve yaş ilerledikçe belirtilerin azalması beklenmektedir. Başlıca belirtileri arasında daha önce bahsettiğim aşırı hareketlilik, çok konuşma, odaklanma güçlüğü, çabuk unutma gibi çeşitli ve belirgin kişisel özellikler bulunmaktadır. Ana okulu ve ilkokul öğretmenlerinin burada gözetmesi gereken en önemli nokta bu belirtileri gösteren her çocuğun da DEHB tanısına sahip olamayacağı yönünde olmalıdır. Çocuklar çeşitli nedenlerden dolayı DEHB tanısı ile doğru orantılı davranışlar sergileyebilirler ancak bunun nedeni genetik, çevresel, ve ailesel faktörlere bağlı olarak gelişmiş olabilir. DEHB tanılı bireyler çoğu zaman dikkatlerini aynı anda birçok konuya verdikleri için bir iş üstünde sürdürülebilir olmak konusunda sıkıntı yaşayabilirler. DSM V’e göre DEHB tanısının üç farklı alt tipi vardır, bunlar sırasıyla; Dikkat eksikliğinin ön planda olduğu tip, hiperaktivite ve impulsivitenin ön planda olduğu tip ve kombine tip  olarak kategorize edilir. Bu bozukluğun oğlan çocuklarında kız çocuklarına göre 4 kat daha fazla görüldüğü bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bozukluğun hiperaktivite ve impulsivitenin ön planda olduğu tipi’de özellikle oğlan çocuklarında, dikkat eksikliğinin ön planda olduğu tipi ise özellikle kız çocuklarında daha fazla görülmektedir. Duygu durum bozuklukları, anksiyete bozuklukları ve öğrenme güçlüğü DEHB ile kombine görülen psikolojik rahatsızlıklardır (Öner, Öner ve Aysev, 2003). DEHB tanısının tedavisi için erken yaşta teşhis önem taşır. Psikiyatrist ve psikolog eşliğinde yürüyen bir tedavi programı ile DEHB tanılı kişinin hayat kalitesi artırılabilir ve günlük yaşamı kolaylaştırılabilir. 

     Eğer DEHB tanısı aldıysanız veya etrafınızda DEHB tanılı biri varsa bu bozukluğun gayet normal ve olası olduğunu, tüm o zorlu süreçlerden bir sürü insanın geçmiş ve geçecek olduğunu, bozukluklarımızın tedavisi için psikiyatrik ilaçların doktor kontrolünde kullanımının çok değerli olduğunu sizlerle kendi serüvenimi anlatarak paylaşmak istedim.

     DEHB fark etmesi kolay ve olumsuz etkileri azaltılabilir bir nörogelişimsel bozukluktur, siz de etrafınızdaki insanların DEHB tanısına sahip olabilme potansiyelini fark ediyorsanız çok geçmeden bir psikiyatrik tedavi önermesi yapmaya çekinmeyin derim. 

Farklılıklarımız yüzünden ayrıştırıldığımız ilkokul sınıflarına ve farklılıklarımız yüzünden bizleri ayrıştıranlara ithafen… 

Önerilen Videolar ve Okumalar

https://www.youtube.com/watch?v=O9LjKgSidWo 

https://www.youtube.com/watch?v=rREwZ8dXbDQ

https://www.ttb.org.tr/sted/sted0303/dikkat.pdf  

Referanslar

American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). 

https://doi.org/10.1176/appi.books.9780890425596 

Öner, P., Öner, Ö., Aysev, A. (2003). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu. https://www.ttb.org.tr/sted/sted0303/dikkat.pdf  

https://www.florence.com.tr/dikkat-eksikligi 

https://npistanbul.com/cocuk-ergen/dikkat-eksikligi-hiperaktivite-bozuklugu 

https://www.acibadem.com.tr/ilgi-alani/hiperaktivite/