Korku, günlük yaşantımızda olağan ve doğal bir duygudur (Alisinanoğlu & Karabulut & Türksoy, 2020). Bireylerin tehlike karşısında verdikleri anlık tepkilere korku denilmektedir. Korku duygusu, sadece tehlikenin yaşanmasıyla ortaya çıkmaz. Daha öncesinde geliştirdiğimiz düşünceler, inançlar bizlere korkuyu yaşatır. Örneğin; kedinin bulunduğu ortama iki kişi getirelim. Bu kişilerden A kişisi kedileri seven, kediler hakkında olumlu düşüncelere, inançlara sahip olsun. B kişisi ise kedileri sevmeyen, kediler hakkında olumsuz düşüncelere, inançlara sahip olsun. A ve B kişisi aynı anda aynı kedi ile bir araya getirilir. Bu durumda A kişisi kediyi ilk gördüğünde sevimli olduğunu söyleyebilir ve kediyi tehlike olarak algılamayabilir. B kişisi ise, kediyi tehlikeli görerek korku hissetmeye başlayabilir. Bu örneğe baktığımızda A ve B kişileri aynı ortamda aynı kediyle bir araya gelmelerine rağmen farklı tepkiler vermektedirler. Bunun nedeni olayın yaşanması değil olaya ilişkin kişisel düşüncelerin farklı olmasından kaynaklanmaktadır (Gençöz, 1998).  

Korkunun Erken Dönemlerde Ortaya Çıkışı 

     Korku, erken yaşlardan itibaren görülmeye başlanmaktadır. Bebeklerin gelişimini göz önünde bulundurduğumuzda birinci yaşın ikinci yarısından itibaren korkuları artarak ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde yeni ve tanımadığı nesnelere karşı korku, yabancılardan korkma, yükseklik korkusu gibi korkular çeşitleri görülmektedir (Karateke & Acar, 2020). Yörükoğlu’na (2017) göre, bazı korkular durumsaldır ve bebeklikten itibaren öğrenilebilir. Çocuklar çevresindeki olayları bebekliklerinden beri izlemeye başlarlar ve çevresinde ailenin yaşadığı korkuyu gözlemlediklerinde bu korkuyu öğrenebilmektedirler (Alisinanoğlu & Karabulut & Türksoy, 2020). 

Çocukluk Çağında Yaygın Görülen Korkular

     Çocukluk çağında ortaya çıkan korkuların çoğunluğu genetiğe katkısı olan ve yaşanması doğal olan bir süreçtir. Kagan’a (1999) göre, yapılan boylamsal bir çalışmada erken dönemlerde daha az korku hisseden çocukların ileriki dönemlerinde daha yoğun korku hissettiği ortaya çıkmıştır (Karateke & Acar, 2020). Çocukluk çağında meydana gelen korkular çocuktan çocuğa göre farklılık göstermektedir. Sargın’a (2012) göre, çocuklarda görülen korkular yaşadıkları çevreye, tehlikenin sıklığına ve şiddetine, geçmişte yaşadıkları deneyimlere, fizyolojik ve psikolojik etkilere göre farklılık göstermektedir (Alisinanoğlu & Karabulut & Türksoy, 2020). Çocukluk çağında yaygın olarak görülen korkuların her yaş dönemine özgü korkular oluşturduğu bilinmektedir. Bunlar; 

0-1.5 yaş arasında, ani ses ve gürültü korkuları ve yabancılardan korkma görülmektedir. 

1,5—3 yaş arasında, hayvanlardan korkma, gök gürültüsü korkusu, elektrik süpürgesinin sesinden korkma, kuvvetli seslerden korkma, yalnız yatma korkusu görülmektedir.

3-4 yaş arasında, karanlıktan korkma, hırsız ve dilencilerden korkma, öcü korkusu, tuvalet eğitimi nedeniyle kopma/ayrılma korkusu görülmektedir.

5 yaşa kadar, soyut korkular 5 yaşından sonra ise somut korkular görülmektedir (Alisinanoğlu & Karabulut & Türksoy, 2020).

     Böylelikle oluşan korkuların çocuktan çocuğa göre farklılık göstermesiyle yaş değişkeninde etkilediği görülmektedir. Yörükoğlu’na (2008) göre, ayrıca çocukluk çağında görülerin bu yaygın korkularına ek olarak bir çocuğun en büyük korkusu anne babasından ayrı kalma düşüncesidir. (Alisinanoğlu & Karabulut & Türksoy, 2020) 

Çocukluk Çağında Görülen Yaygın Korkulara Anne-Babanın Davranışları Nasıl?

     Çocukluk çağında görülen korkuların yanı sıra büyük bir çoğunluğu gelişimi etkilemeyen ve gerçekçi olmayan hayali korkulara sahiptir. Aileler bu korkulara karşı nasıl davranmaları gerektiğine ilişkin deneyimleri olmadığı için ne yapacaklarını bilemeyebilirler. Creswell & Willets’e (2012) göre, aileler bu süreç içerisinde çocuklarının korkularını yok sayarak, korkularını şakaya vurarak veya korkularının neden olduğuna dair açıklamalar yaparak çözüm yollarına başvurmaktadırlar. 

Çocukluk Çağında Görülen Korku Konusuna Anne-Babanın Tutumu ve Desteği Nasıl Olmalıdır?

     Aileler gerçekçi olmayan korkuları doğal karşılamalıdır. Sargın’a (2012) & Yörükoğlu’na (2017) göre, yapılan çalışmalarda görüldüğü gibi aileler, çocukların her yaş dönemine özgü korkulara sahip olmanın doğal bir süreç olduğunu kabul etmeli ve bu sürecin geçici olduğunu, zamanla korkuların yok olacağını bilmelilerdir (Alisinanoğlu & Karabulut & Türksoy, 2020). Bu süreç içerisinde aileler çocuklarına karşı sabırlı ve sakin olmalıdır. Gander ve Gardiner (2010) & Weilburger’a (2008) göre, aileler çocuklarının yaşadıkları korkunun ne olduğunu anlamalarına izin vermeli ve çocuklarının korkularını azaltması için yeterli bir süre tanımalıdır. Ayrıca aileler çocuklarının korkularını küçük görmemeli ve korkularıyla ilgili şaka yapmamalı, dalga geçmemelidir (Alisinanoğlu & Karabulut & Türksoy, 2020). Weilburger (2008) & Dirim’e (2003) göre, çocuklara korku içeren kitaplar okutulmamalı, filmler izletilmemeli ve korkuyu tetikleyen nesneler ortadan kaldırılmalıdır. Ayrıca aileler korkuyu çocuğu disiplin etmek amacıyla kullanmamalıdır (Alisinanoğlu & Karabulut & Türksoy, 2020). Creswell & Willets’e (2012) göre, korkular zaman geçtikçe kendiliğinden kaybolmuyorsa çocuklarının daha fazla olumsuz etkilenmemesi için en uygun zamanda bir uzmana başvurmalı ve psikolojik destek alınmasını sağlamalıdır (Alisinanoğlu & Karabulut & Türksoy, 2020).

 

 

KAYNAKÇA:

Alisinanoğlu, F. , Türksoy, E. & Karabulut, R. (2020). Pandemi Sürecinde Çocukluk Dönemi Korkuları . Uluslararası Beşeri Bilimler ve Eğitim Dergisi , 6 (14) , 447-568 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/ijhe/issue/57645/782570

Gençöz, T. (1998). KORKU: SEBEPLERİ, SONUÇLARI VE BAŞETME YOLLARI. Kriz dergisi6(2), 9-16.

Karateke, B. & Soysal, S. (2020). GECE KORKUSU OLGULARINDA SANATLA TERAPİ VE YARATICILIK TEKNİKLERİNİN KULLANILMASI: BİR OLGU SUNUMU . Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi , 44 (2) , 151-162 . Retrieved from http://cujos.cumhuriyet.edu.tr/en/pub/issue/58900/783569