Depresyon, günümüzde özellikle de biz yetişkinlerin sıklıkla kullandığı bir kelimedir. Hepimizin zaman zaman depresif hissettiği ve hatta “depresyona girdiğini” düşündüğü olmuştur. Peki, bu depresyon sadece biz yetişkinlere özel bir şey midir yoksa çocuklarda da görülebilir mi? Depresyon derken aslında neyden bahsediyoruz?

Her ne kadar üzücü olsa da çocuklar da depresyon vb. gibi psikolojik rahatsızlıklara sahip olabiliyorlar. Burada, depresyon derken neyden bahsettiğimizi bilmek de önem taşıyor. Depresyon dendiğinde genelde bahsedilen şey majör depresif bozukluktur. Depresyonu, çökkün duygudurumunun veya ilgi ve zevk kaybının mutlaka yaşandığı ve bunun yanı sıra kendini değersiz hissetme, kendini suçlama, odaklanmada zorluk yaşama, uyku problemleri gibi diğer çeşitli belirtilerin görüldüğü bir sendrom olarak tanımlayabiliriz. Verilere bakıldığında, okul öncesi dönemi çocuklarının %1’den daha azında ve okul dönemi çocuklarının %2-3’ünde depresyon görüldüğü belirtilmiştir. 

Depresyonu olan okul öncesi dönemindeki çocuklarda genel olarak çevresindeki olay ve durumlara karşı kayıtsızlık/ilgisizlik, uykusuzluk, sosyal olarak içe çekilme gibi belirtilerin ortaya çıktığı görülmüştür. Bu dönemdeki çocuklar henüz dili etkin olarak kullanamadıkları için kendilerini sözel olarak ifade etmekte zorlanırlar. Bu yüzden, bu yaşlardaki çocuklarda dikkat edilmesi gereken şeyler çocuğun yüz ifadeleri, beden duruşu ve davranışları olmalıdır. Okul dönemindeki çocuklar, kendilerini iyi bir şekilde anlatabileceklerinden dolayı aileler ve öğretmenler çocuğun bir problemi olup olmadığını daha iyi anlayabilirler. Bu yaşlardaki çocuklarda kolayca öfkelenme, sevdikleri aktivitelere karşı ilgi ve istek kaybı, arkadaşlık ilişkilerinin bozulması, okul başarısının düşmesi ve dikkatini toparlamakta zorlanma veya toparlayamama gibi belirtiler görülebilir. Genel olarak, depresyonu olan çocuklarda üzgün görünüm, ağlamaya yatkınlık, umutsuz ve çaresiz davranışlar kendini gösterir. Çocuklar kendilerini değersiz hissedebilir ve kendilerinin aptal, çirkin olduğuna veya kimsenin onu sevmediğine dair söylemlerde bulunabilirler. Depresyonu olan çocukların olaylar ve durumlar karşısında verdiği duygusal tepkiler olumlu olmaktan ziyade genellikle olumsuzdur. Bunların yanı sıra, geçmeyen ve bir türlü tedavi edilemeyen baş ve karın ağrısı gibi belirtiler de gösterebilirler. Ergenlerde daha sık karşılaşılmasına rağmen çocuklarda da intihar düşüncelerinin olabileceği unutulmamalı ve böyle bir durum varsa ciddiye alınmalıdır.

Çocukluk çağında görülen depresyon genellikle dikkat eksiliği ve hiperaktivite bozukluğu ve davranım bozuklukları ile sıklıkla beraber görülmektedir. Ayrıca, çocukluk çağındaki depresyona sıklıkla kaygı bozuklukları da eşlik edebilmektedir. Bunun yanı sıra yetişkinlerde olduğu gibi çocukluk çağı depresyonu tekrarlayıcı olabilir ve uzun sürebilir.

Çoğu yetişkin yaşadıkları depresyon vb. rahatsızlıklar için yetişkinliğin getirmiş olduğu birtakım olay, durum ve yaşantı biçimlerini neden olarak görebilirler. Peki, bir çocuk neden depresif hisseder veya depresyondan mustarip olur? Bu durumda yetişkinlerde olduğu gibi genetik, biyolojik, çevresel ve psikolojik etkenlerin etkisi vardır. Çocukluk çağındaki depresyonda rol oynayan bir etken çocuğun genetik olarak yatkın olmasıdır. Eğer ebeveynlerden en az biri depresif ise bu durum çocuğu hem genetik yönden hem de içinde yetiştiği çevre yönünden etkiler ve çocuğun depresyona olan yatkınlığını arttırabilir. Depresif bir ebeveyne sahip olan çocukların depresyon geliştirme riskinin, depresif ebeveyni olmayan çocuklara göre 4 kat daha fazla olduğu bilinmektedir. Çevresel etkenlere bakıldığında içinde yetişilen ortamın ve ailenin önemi olduğunu görmekteyiz. Olumsuz aile ortamı (çatışmanın çok olduğu aile ortamı vb.), ebeveynlerle olan olumsuz etkileşim, ailenin çocuğa olan desteğinin az olması çocukluk çağında görülen depresyon ile bağlantılıdır. Bunların yanı sıra, yaşadıklarını dışa vurmaktan ziyade içe yönelten çocuklarda depresyon riskinin daha fazla olduğu bilinmektedir. Kısacası, erken dönemde yaşanan zorluklar ve olumsuz yaşam olayları, ileri dönemde çocuğun depresyon geliştirme riskini arttırmaktadır. Erken dönemde yaşanan olumsuzluklara maddi yönden çekilen sıkıntılar, aile bireylerinin psikolojik durumları ve çocukların erken yaşta yaşamış olduğu kronik hastalıklar örnek verilebilir. Ayrıca, depresyonu olan bir çocuk arkadaşlarıyla birlikte keyifli vakit geçirmekte zorlandığından dolayı akranları tarafından dışlanma riski vardır. Bu yaşanan olumsuz etkileşimler de çocuğun kendi hakkında sahip olduğu olumsuz düşüncelerini arttırarak depresif ruh halini pekiştirebilir. 

Çocukluk çağındaki depresyonun tedavisinde kullanılan yöntemler, yetişkinlerde kullanılan yöntemlerle benzerdir ve bunlardan birincisi ilaç kullanımıdır. Bir diğer yöntem ise psikososyal müdahalelerdir. Bu kapsamda Bilişsel Davranışçı Terapinin en etkili terapilerden biri olduğu bilinmektedir. Fakat, bu tedavi yöntemleriyle iyileşme sağlansa da ilerleyen dönemlerde tekrar etme olasılığının olduğu unutulmamalıdır. Bu yöntemlerin yanı sıra çocukluk çağı depresyonunu ile mücadelede önleyici müdahalelerin çok önemli olduğunu söylemek gerekiyor. Önleyici müdahale derken çocuğun depresyon geliştirme riski olup olmadığını anlayabilmek ve eğer risk varsa depresyon geliştirmeden önce müdahale etmekten bahsedilmektedir. Ebeveynlerin, çocukluk çağı depresyonu hakkında bilgi sahibi olması depresyonun önlenmesi veya erken müdahale açısından önemli olabilir. Aile ile olumsuz etkileşimin çocukluk çağı depresyonu ile olan ilişkisi bilindiğinden ötürü ailelerin çocuklarıyla olumlu iletişim kurmaları ve onlara destek olmaları önem arz etmektedir. Öğretmenler veya okul psikolojik danışmanları da çocuklarla büyük bir zaman dilimini paylaştıklarından dolayı sorunun erken teşhisinde önemli rol oynamaktadırlar. Bu konuda bilgi sahibi olan öğretmenlerin öğrencileri gözlemlemesi, risk durumunu değerlendirmesi ve risk altındaki çocuklarla çalışmalar yapılması için okul psikolojik danışmanına yönlendirmesi çocukluk çağı depresyonunu önleme anlamında önemlidir. 

Bu yazıda yazılanlar bilgi amaçlıdır. Dönemsel olarak bir belirtiyi çocuğunuzda görmeniz çocuğunuzun kesin olarak depresyon yaşadığı anlamına gelmez. Eğer böyle bir durumdan şüpheleniyorsanız bir uzmana danışmanız ve onun desteğini almanız tavsiye olunur.

 

 KAYNAKÇA

Adana, F., Uluman, Ö., Arslantaş, H., & Ergin, F. (2015). İlköğretim Öğrencilerinde Depresif Belirti Sıklığı ve İlişkili Faktörler. Journal of Psychiatric Nursing/Psikiyatri Hemsireleri Dernegi6(1).

Kring, A. M., Davison, G. C., Neale, J. M., & Johnson, S. L. (2017). Anormal Psikolojisi. (Çev. M. Şahin). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık (Orijinal yayın tarihi, 2007)

Tamar, M., & Özbaran, B. (2004). Çocuk ve ergenlerde depresyon. Klinik Psikiyatri2(1), 84-92.