Cinsellik, toplumumuzda konuşulması en güç konulardan biri olarak sayılmakta. Bu konuda sorulan sorular genelde cevapsız kalmakta veya üstün körü cevaplarla geçiştirilmektedir. Ne var ki cinsellik, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. İnsanın en temel ihtiyaç ve iç güdülerinden olup, cinsel hayatta yaşanan sorunlar gerek kişiyi gerekse de partnerini ciddi zorluklara sürüklemektedir. Cinsellik insan soyunun cinsiyet, cinsel yönelim, haz ve sevgi üzerine kurulu olan temel ihtiyacıdır. Bu ihtiyaç işlevsel olarak karşılanıp, kişinin ve cinsel birliktelik yaşadığı partnerinin doyuma ulaşması, haz alması ile cinselliğin sağlıklı gittiği anlaşılabilir. Öte yandan çok çeşitli sebepler ile cinsel birliktelik kuramayan, hazza ulaşamayan veya olması gerektiğinden çok daha fazla, dürtüsel istek duyan kişilerde sağlıklı cinsellikten ne yazık ki bahsedilemez.
Cinselliği etkileyen çok çeşitli sebepler olabilir. Bunları iki ana başlıkta toplayalım; organik sebepler ve psikolojik sebepler. Organik sebeplere çeşitli horman sorunları, geçirilmiş ağır fiziksel hastalık öyküsü gibi örnekler verilebilir. Diğer yanda ise üzerinde daha detaylı duracağımız, psikolojik etmenler vardır. Öncelikle, cinsellikle alakalı sorunların ortaya çıkmasında en büyük etmenlerden biri toplumda bu konuda konuşmanın, sormanın, araştırmanın hoş karşılanmamasından ileri gelmekte olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla burada en büyük eksik bireylere cinsellik hakkında sağlanan psikoeğitimin olmaması veya yetersiz olmasıdır.
Araştırmalar cinsel deneyimlerinde travmatize edilmiş, küçük düşürülmüş, yetersiz hissettirilmiş kişilerin, uzun dönemde cinsellikle ilgili sorunlar yaşadığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bu noktada partnerlerin birbirine anlayışla yaklaşması, cinsellik öncesi ve sırası birbirlerine hoş sözler söylemesi, sevgi ve samimiyetini belli etmesi her iki partneri çok daha iyi hissettirecektir. Günlük hayat koşuşturmasında zihnimizde birçok şey biriktiriyoruz. Çocuk, ev, iş, okul… Hayat öyle hızlı akıyor ki bizler onu yakalamak için dört nala koşuyoruz. Bunun aslında ne kadar yorucu ve stresli olduğunun farkında mısınız? Kendinizi bir gözden geçirmeyi deneyin. Zihniniz ne kadar da yoğun? Sizi bekleyen bir yığın iş mi var? Yoksa çocuklar çok mu yaramaz? Belki de ödemeler çok yakın. Bu örnekleri çok daha çeşitlendirebiliriz elbette. Yani hayatta birçok stresör ile karşı karşıyayız. Kimimiz bu stres faktörleri ile çok daha kolay başa çıkarken kimimiz tökezleyebiliyor. Kronikleşmiş stres cinsel hayatı zorlaştıran önemli faktörlerdendir. Stres kişide arzu ve hazza ulaşma isteğine ket vurabilir. Stres deyince, depresyon durumuna da değinmek gerek elbette. Depresyon kişide genel bir çökkünlük hali yaratan ve eskiden zevk aldığı durumlardan zevk alamaz hale getiren psikiyatrik bir hastalıktır. Dolayısıyla aynı durum cinsellik içinde geçerlidir. Depresif kişi cinsel birliktelik kurmakta oldukça zorlanır, bu duruma gayet isteksiz davranır hatta zaman zaman tiksinç dahi bulabilir. Şu da unutulmamalıdır; depresyon tedavisinde kullanılan çeşitli antidepresanlar veya psikoz tedavisinde kullanılan çeşitli antipsikotik ilaçlar kişide cinsel isteksizlik yaratabilmektedir. Ancak bu durumun birkaç hafta içinde geçmesi beklenir, dolayısıyla bu ilaçlar hekim tavsiyesi ile kullanılmalı ve olası yan etkileri hekim ile paylaşılmalıdır.
Cinsel sağlık, ve cinsellikle ilgili sorunlar çok yönlü değerlendirilmeli, olası soruna ‘organik-psiko-sosyal’ boyuttan yaklaşılmalıdır. Bazen çeşitli organ patolojileri sorunun temelini oluştururken bazen de yaşanılan çevreni tutucu, kısıtlayıcı ve cezalandırıcı yönü de kişide cinsel sorunlara yol açabilmektedir. Öte yandan psikolojik sağlık da cinselliği oldukça etkileyen faktörleri barındır; kişinin travmatik öyküsünün olması (taciz gibi) veya süregelen kronik stres, anksiyete, depresyon gibi sorunların olması cinsel sağlığı büyük ölçüde etkilemektedir. Psikolojik temelli cinsel sorunlarda kişiyi iyi analiz etmek çok önemlidir çünkü böylece sorunun nereden kaynaklandığı saptanarak doğru adımlar atılabilir.
Psikolojik sorunlar temelli cinsel problemler, bu alanda uzmanlaşmış psikoterapistler yardımıyla çözülebilmekte, yardım alan kişiler cinsel yaşamlarına sağlıklı bir şekilde devam edebilmektedir. Unutmayalım ki cinsellik konuşulması, öğrenilmesi gereken bir konudur. Kişiler cinsellikle ilgili sorunların çözümsüz olmadığını bilmeli bununla beraber sağlıklı cinselliği de öğrenmelidir. Bu gerek sorunlu cinsel hayatın düzelmesi gerekse de cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda toplumun bilinçlenmesi adına oldukça önemlidir.
Kaynakça:
İncesu C. Cinsel işlevler ve cinsel işlev bozuklukları. Klinik Psikiyatri, 2004; 3: 3-13.
İncesu C. Cinsel işev bozukluklarında ilk basamak değerlendirme ve ayırıcı tanı. Psikiyatri Dünyası, 1999; 2: 39-48.
Arakawa, D. R., Flanders, C. E., Hatfield, E., Heck, R. (2013). Positive psychology: What impact has it had on sex research publication trends. Sexuality & Culture, 17, 305–320. doi:10.1007/s12119-012-9152-3
Debra Mollen, Theo Burnes, Samantha Lee & Dena M. Abbott (2020) Sexuality training in counseling psychology, Counselling Psychology Quarterly, 33:3, 375-392, DOI: 10.1080/09515070.2018.1553146