Sosyal ilişkiler, sosyal hayata adapte olmamız ve hayatta kalmamız için önemlidir. İlişki kurmak stres seviyemizi azaltır. İnsan en temelinde sosyal bir canlı olduğu için, bir ilişki başlatmak ve onu sürdürmek bize çok iyi hissettirir. Bizi mutlu eden hormonlar salgılanır, yüzümüz güler, temas etmekten; paylaşımlarda bulunmaktan büyük keyif alırız. Bu deneyimlerin bize en büyük katkısı ise bize kendimizi yalnız hissettirmemesidir. ( Baumeister, 2004). Hayatımızda yakınlık kurduğumuz, kendimize yakın hissettiğimiz insanlarla aramızda oluşan bağların temel 3 maddesi şu şekilde sıralanabilir.
1- Kişisel Görünüm
Kişisel görünüm dışsal görünüşümüzü temsil eder. Hayatımızın bazı kısımlarında hayatımızdaki kişi ile benzer veya yakın hissettiğimiz durumlar olabilir. Bu da ilişkimizin daha güçlü olmasını, ortak paylaşımlarımızın artmasına katkı sağlar. ‘’
2- Yakınlık
Yakınlığın kurulması en temelde sözlü olarak kendimizi ifade etmemizle, kendimizden bahsetmemizle başlar. Bu karşılıklı ve kademeli bir paylaşımdır, zamanla paylaştıklarımız da artar. İlişkide yakınlık kurulması; en derinimizi, bilinmeyenimizi, içimizi karşımızdakinin bilmesine, görmesine izin vermek oluyor.
3- Benzerlik
Kişisel görünüm ve yakınlık maddelerine ek olarak, benzerlik de bizi hayatımızdaki olan kişilerle yakınlaştıran diğer bir noktadır. Bazı yakın ilişkilerimiz ortak benzerlikler üzerine kurulur ve devam eder. Bu diğerlerinin yanında kendimizi ne kadar yakın hissettiğimiz ve karşımızdaki insanla ne kadar bağdaştığımızla ilgilidir.
Hoşgörünün, barışın, inancın, sevginin; sevmenin ve sevilmenin öncülerinden olan Mevlana Celaleddin Rumi’nin hem ilahi sevgisini; ilahi sevgisinden doğan ve katlanarak artan hümanistik yaklaşımı kendisinin birçok eserine yansımıştır. Bu eselerden birini ele almak gerekirse, eşine yazmış olduğu şiir buna çok güzel bir örnektir;
Sen benim; Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevişim,
Bir adım gelene on adım gidişimsin.
Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin
Sen benim; yalandan ve sahteden kaçışım,
Riyadan bıkışım, gerçeği arayışımsın
Ve nihayet doğrunun tadına varışımsın
Sen benim; haksızlığa ve zulme baş kaldırışım,
Mazluma kucak açışım, zalime düşmanca bakışımsın
Ve mağdurdan yana tavır alışımsın
Sen benim; bugünüme şükür ve yarınıma dua edişim,
Azla yetinişim, çoğa göz dikmeyişimsin
Ve kapanmayan avuç içimsin
Sen benim; hayat ve kaderle inatlaşmam,
Ekmek için kavgam, bitmek tükenmek bilmeyen davamsın
Ve zorluklara karşı yılmayışımsın
Sen benim; menfaate ve çıkara tepkim,
Almak için verene öfkem, ille de karşılık bekleyene lanetimsin
Ve alayına isyan edişimsin
Sen benim; ahlaksızlık ve yozlaşmayla mücadelem,
Para için kendini satana küfredişim, başkalaşana verip veriştirişimsin
Ve eskiyi özleyişimsin
Sen benim; duygusal yaradılışım,
En ufak şeyi kafaya takışım, kolay unutamayışımsın
Ve bundan bir türlü sıyrılamayışımsın
Sen benim; sonsuz sadakatim,
Merhametim, hissiyatim, şefkatimsin
Ve aman diyene yüz çevirmeyişimsin
Sen benim; her şeye rağmenim,
Asla pes etmeyişim, başımı öne eğmeyişimsin
Ve ümidimi yitirmeyişimsin
Sen benim; yaşama ülküm,
Namusa olan düşkünlüğüm, namussuzluğa küskünlüğümsün
Ve gururum, onurumla olan bütünlüğümsün
Sen benim; karakterim ve kişiliğim,
Objektif fikrim, subjektif hissimsin
Ve hayata bakışımsın.
İnsan akıl ile donatılmıştır; o kendisinin bilincinde olan yaşamdır. Kendisinin, çevresindeki insanların, geçmişinin, gelecekteki olasılıkların bilincindedir. Kendisini tek başına bir bütün olarak algılayabilmesi, önünde kısa bir yaşam diliminin olduğunu bilmesi, istemi dışında dünyaya getirildiğini, istemi dışında öleceğini, sevdiklerinden önce öleceğini (ya da sevdiklerinin kendisinden önce) düşünebilmesi, yalnızlığının, tek olduğunun, doğanın ve toplumun güçleri karşısında çaresizliğinin bilincinde olması -bütün bunlar onun tek ve yalnız varlığının dayanılmaz bir tutsaklığa dönüştürür. Eğer insan kendisini bu tutsaklıktan kurtaramasaydı bir biçimde elini diğer insanlara uzatamayıp kendisinin dışındaki dünya ile bütünleşemeseydi ne yapardı…
‘’ Kainatın da tıpkı bizim gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her insanı yaradan’ın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.’’ A.Z. Zahara, Amsterdam, 2007
Melek arkadaşım EZGİ KONUKÇU’YA ithafen…
Kaynakça:
‘’ https://yakiniliskiler.com/2018/09/30/iliskilerde-yakinlik-nasil-kurulur/’’.
Fromm, E. (2004). Sevme Sanatı. İstanbul: İlya İzmir Yayınevi.