Yazıma henüz psikoloji bölümünde okuma yolculuğunda olan bir son sınıf öğrencisi olarak bu yazıyı yazdığımı, deneyimlerimin & değerlendirmelerimin bireysel olduğunu ve hepsinin kişiden kişiye değişebileceğini hatırlatarak başlamak isterim. Çok severek, bağlanarak okuduğum bölümümdeki öğrencilik serüvenimde bireysel olarak kazandıklarımı ve gözlemlediklerimi sizlere aktarmak için sabırsızlanıyorum.
Öyleyse gelin!
Üniversiteye başladığınızda sahip olduğunuz kişisel özellikler ile üniversiteyi bitirdiğinizde sahip olduğunuz özellikler arasında dağlar kadar fark olduğunu etrafınızdaki insanları gözlemleyerek veya onlara deneyimlerini sorarak fark etmek mümkündür. Bana göre bunun nedeni her bölümün insana farklı özellikler, yenilikler, ve farkındalıklar kazandırması. Öyle ki, insan eğitimi boyunca çeşitli dersleri alırken kendi hayatı ile ilgili de birçok değişiklik ve farkındalık yaşıyor. Bir psikoloji öğrencisi olarak sizlerle madde madde bu kazanımlara göz atmanın yararlı olabileceğini düşündüm.
1. Kendine dair farkındalık kazanmak,
Psikoloji bölümünde okuduğumuz süre boyunca birçok farklı alt alana dair dersler görüyoruz bunlardan bazıları; Gelişim Psikolojisi, Deneysel Psikoloji, Psikofarmakoloji, Sosyal Psikoloji, Travma Psikolojisi, Toplumsal Cinsiyet Psikolojisi, Bilişsel Psikoloji, Aile Psikolojisi, Yakın İlişkiler vb. Tüm bu derslerin içeriklerinde canlılara dair çok farklı bilgiler öğreniyoruz; insan gelişiminden bilimsel deneylere, gruplar arası ilişkilerden toplumsal travmalara, canlıların öğrenme sürecinden hafızasını nasıl kullandığına, testlerin geçerlilik çalışmalarından yazılan makalelere, insan ve hayvan davranışlarına dair farklı bilgileri bünyemizde biriktiriyoruz. Bu, insanın kendi fizyolojisini ve psikolojisini çok daha iyi tanımasına yardımcı oluyor. Dışarıdan toplumda, ailede, arkadaş ilişkilerinde, romantik ilişkilerde, bireysel duygu ve düşüncelerde nasıl davrandığınıza dair artı bir göze sahip oluyorsunuz. Bu yüzden psikoloji bölümünde okurken kazanılan farkındalığı kendine çeşitli yönlerden bakabilmeyi & kendini gözlemleyebilmeyi öğrenmek olarak tanımlayabiliriz belki de. Kendinize dair farkındalık kazanmak iyi olan yönlerinizi geliştirmek istemenize, kötü olan yönlerinizi ise onarmaya veya kabullenmeye başlamanıza, günden güne farklı bir olgunluk geliştirmenize yardımcı oluyor.
2. İnsanlara dair öngörülerin artması,
Aldığımız derslerden bazıları insanın davranışlarını biyolojik temellere dayandırarak açıklıyor, bazıları travmalara bağlı olarak bazıları ise klinik veya sosyal bağlamda. Eğitim hayatımız boyunca çok fazla perspektif deneyimliyoruz ve insan olmaya dair farklı bakış açıları kazanıyoruz. Bu bakış açıları günlük hayatımızı, insanları, olay ve durumları algılayış tarzımızı da beraberinde değiştiriyor. Öngörü kavramını burada rahatlıkla kullanabileceğimizi düşünüyorum (Genelleme kavramı ile karıştırılmasını hiç istemem bu yüzden ısrarla öngörü olduğunu belirtmek isterim.). Olan çeşitli tepkilerin, duygu ve düşüncelerin nedenlerini önceden biraz daha rahat anlamamız mümkün oluyor, bunun bazen olumlu bazen de olumsuz bir farkındalık olduğunu söyleyebilirim.
3. Kendi sınırlarının farkında olmak ve etrafındaki insanların sınırlarına saygı duyabilmek,
Sınırlar kavramı benim de psikoloji eğitimim süresince öğrendiğim bir kavram. En basit haliyle, insanın kendini diğer insanların suiistimallerinden koruyabilmesi ve ruhsal sınırlarını çizebilmesi şeklinde tanımlayabilirim. Özellikle ikili ilişkileri etkileyecek psikolojik bir tanı almamış olan ve kendi sınırlarını çizebilen & koruyabilen insanların diğer insanlarla olan ilişkilerinde çok daha az tartışma yaşaması, kendiyle daha iyi anlaşabilmesi, ikili ilişkilerinin daha sağlıklı olması benim için oldukça mümkün görünüyor. Kendi sınırlarını fark eden insanlar duygudaşlık ile başka insanların da sınırlarına saygı duymayı öğreniyorlar ve zamanla başka insanların sınırlarına da pek tabii saygı duyabilir olgunluğa sahip oluyorlar. Dolayısıyla sınırların olduğu ve korunduğu ilişkilerde ortaya çok daha sağlıklı ve de daha az problematik iletişim şekilleri çıkma şansı artıyor diyebiliriz.
4. Sorunlara dair çözümlerin çoğunlukla dışarıda değil kendinde olduğunu anlamak,
Bu madde doğrudan psikoloji bölümünü okumak ile ilgili diyemem çünkü bunu anlayabilmek için bir psikoterapi sürecinden geçmenin büyük önemi olduğunu düşünüyorum. Fakat psikoterapi sürecinden geçmenin önemini de psikoloji bölümünde okurken anladığım için dolaylı yoldan psikoloji bölümünde okumanın getirdiği bir kazanım olarak nitelendirebiliriz. Psikoterapi, ruh sağlığı alanında çalışan veyahut çalışmayan insanlara ısrarla önerebileceğim bir psikolojik destek türü. Bu profesyonel yardımı aldığınızda yaşadığınız sorunların, olaylar karşısında verdiğiniz tepkilerin, bazı durumlara ve insanlara dair düşüncelerinizin ve hatta insanların söylediklerini algılayış şeklinizin bile sizinle alakalı olduğunu anlamanız çok beklendik bir durumdur. Bana göre 21. Yüzyıl günlük yaşam pratiklerimizde duygu ve düşüncelerimizin sorumluluklarını fazlasıyla diğer insanların davranış, söylem ve tepkilerine bağlıyoruz. Oysaki psikoloji bölümünde insanın davranış, duygu, düşünce, hareket ve hatta hareketsizliklerinin neredeyse çoğunun insanın kendi ile alakalı olduğunu gözlemleyebiliyorum. Bence bu bir canlının başına gelebilecek en müthiş şey, doğru şartlar sağlandığında psikolojik ve fizyolojik iyi oluş haliniz için kendinizden başka kimseye ihtiyacınızın olmadığını anlıyorsunuz. Tabii burada olası farklı negatif faktörleri ekarte ederek değerlendirme yaptığımızı da hatırlatmak isterim, psikopatolojinin biyolojik yönüyle sahip olduğumuz genetik faktörler durumun şeklini negatif yönde etkileyebilecek güce sahip. Bunu eklemeden geçmek Gelişim Psikolojisi’nin konusu olan ‘’Genetik mi Çevre mi?’’ tartışmasını esgeçmek olurdu..
5. Öz sevginin değerini kavramak,
Psikoloji bölümü ile ilgili okuduğum hemen hemen her kitabın sonu bu maddeye çıkıyor gibi hissediyorum. Kendilerini seven ebeveynlerin ve çocuklarına öz sevgiyi & ebeveyn sevgisini tattırmış insanların çocuklarının ileride kendileriyle barışık bireyler olduğunu gözlemliyorum ve bu durum çok hoşuma gidiyor. Dolayısıyla kendimde de bu özelliği geliştirebilmek adına öz sevgi konusunun üzerine çalışıyorum. Çok farklı, derin ve anlamlı bir kelime öz sevgi, üç yıllık psikoloji bölümü eğitimim, bir yılı aşkındır devam ettiğim psikoterapi sürecim ve okuduğum çoğu kitaptan edindiğim bilgiler kişinin kendine dair her şeyi artısı ve eksisiyle kabul edip kendini kucaklayabilmesi hali olarak tanımlatıyor bana bu kavramı. Fakat öz sevgi kendimi böyle kabul ettim demekle olmuyor, sosyal medyada gördüğümüz üç adımda öz sevgi, beş adımda mutluluğu yakalamak gönderileriyle veya psikoloji lisansı olmayan kişilerin yönlendirmeleriyle olmuyor ne yazık ki. İşinin ehli bir ruh sağlığı profesyoneli, makalesi, kitabı veya eğitimi & dersi size bu konuda oldukça yardımcı olabilir.
6. Yaftalamamayı öğrenmek ve farklılıklara saygılı bir duruş geliştirmek,
21 yıllık hayat tecrübemde içinde yaşadığımız toplumsal yapıda bir önemli bilgi gözlemlediysem o da yaftalamayı, ötekileştirmeyi, tekleştirip sıradanlaştırmayı bir hayli sevdiğimizdir. Psikoloji bölümünü okumaya başladıktan sonra toplumun her kesiminden insana, her dinden, ırktan, cinsiyetten, cinsel yönelimden, fiziksel özellikten, biyolojik özellikten, zekâ gelişim sürecinden insana karşı kabullenici ve saygılı bir tavır geliştirmeye çalıştırdığımı fark ettim. Bu özellik zamanla ortaya çıktı, farklılıkların güzel olabileceğini, dünyada tekliğin olmadığını ve bize dair olmayana karşı dil uzatmaya hakkımızın olmadığını kabullenip benimsedim. İnsanlara kadın, erkek, trans birey, alevi, sünni, Türk, İngiliz, lezbiyen, heteroseksüel, aseksüel, ateist, müslüman, kilolu, zayıf, uzun, kısa, genç, eğitimli, eğitimsiz, yaşlı, psikolojik rahatsızlığı olan, mental sağlığı yerinde olan, engelli, sağlıklı olarak değil, ‘insan’ olarak bakmaya çalışıyorum. Bu çabamı çok takdir ediyorum. Her öğrenci, her ruh sağlığı alanı çalışanı ve tabi ki her ‘insan’ için aynı saygı duygusunu geliştirmelerini diliyorum.
7. Anlamak için dinlemenin önemini fark etmek,
Bir insanı dinlemenin birçok farklı yolu var. Karşınızdaki kişiyi aktif bir şekilde dinleyebilirsiniz, pasif bir şekilde dinleyebilirsiniz veya dinlemek için, cevap vermek için, geçiştirmek için dinleyebilirsiniz fakat anlamak için dinlemek tüm bunlardan ayrışan ve bana göre en önemli olan dinleme niyeti. Saydığım tüm maddeler gibi bu maddede benim psikoloji bölümünde okurken edindiğim bir özellik oldu çünkü mesleğimizin bazı alt alanları için bir insanı sabırla ve dikkatle anlamak için dinlemek çok önemli. Anlayarak dinlemeye çalıştığınızda her insanda kendinize dair bir şey bulduğunuza şahit oluyorsunuz ve anlamak kendimizi başkasının gözünden başkasını kendi gözümüzden görme konusunda faydalı bir adım. Kim bilir ne insanlar ile anlamak için dinlemediğimizden tartıştık, küstük yahut barıştık! Günlük ilişkileri ve hayatın anlamını etkileyen bu maddeyi hayatınıza empoze ettiğinizde nelerin değiştiğine siz bile inanmakta zorlanacaksınız.
Hayatımda en çok geliştiğim, en çok öğrendiğim, en çok değiştiğim, en çok anladığım, en çok sorguladığım, en çok aradığım, en çok bulduğum yıllar psikoloji bölümünde okuduğum yıllara dair ve bu süreç hala devam ediyor. Bölümü tercih edecek kişilerinde çoğunlukla aynı şeyleri deneyimleyeceğini öngörebiliyorum ama bu öngörünün bana ait öznel bir fikir olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim ☺. Psikoloji bölümü pek çok farklı alt alanı içinde barındıran, canlı yaşamına dair kuvvetli bulguları olan, gelişmeye devam eden ve edecek olan bir bilim dalı. Bu bölümü okurken diğer bölümleri okurken olduğu gibi her öğrencinin kendi yolculuğu özel ve biricik. Siz de bu özel ve biricik deneyimlerden sadece birini benim kalemimden okudunuz. Blog yazımı okurken psikoloji bölümüne ve kendinize dair herhangi bir farkındalık kazanmanıza vesile olduysam yazım amacına ulaşmış demektir.
Psikoloji bölümüne henüz yeni başlayan, bölümde yıllardır okuyan, mezun olan ve olmuş her daimi öğrenciye sevgilerimle,
Psikoloji Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi Yeliz Gökçe Akdoğan.