Bipolar bozukluk”, ya da bir diğer ismiyle “İkiuçlu bozukluk” ismini en sık duyduğumuz bozukluklardan biri. Bazen “dengesizlikle” bazen ise “yaratıcılıkla” eş tutulan fakat iki koşulda da bir etiket gibi kullanılan bipolar bozukluklar, aslında pek de homojen değillerdir. “Normal”den “patolojik”e uzanan bir spektrum olduğunu söylemek daha doğru bir yaklaşımdır. Bipolar 1, bipolar 2, siklotimi gibi alt türler içerir. Bu ayrımların hangi ölçüte göre yapıldığını anlamak ve bipolar bozuklukları tanımlamak için önce birkaç kavrama göz atmamız gerekiyor.

Mani, hipomani ve majör depresyon dönemleri

     Mani, bipolar tanı kriterlerinde gösterilen diğer belirtilerin eşlik ettiği yoğun bir sevinç ya da sinirlilik halidir. Mani döneminde kişiler, her zamanki hallerine kıyasla çok daha farklı davranış ve düşüncelere sahip olurlar. Fikirleri adeta uçuşurken, dikkatlerini toplamakta ve konular arasında geçiş yapmakta zorluk çekerler. Özgüvenleri ve enerjileri artar. Çok az uyusalar bile enerjilerini korur, bazen aşırı hız yapar ya da aşırı para harcarlar. Başkaları bu aşırı davranışlarına müdahale etmek istediklerinde genelde oldukça öfkelenirler. Mani genelde bir ya da iki gün içinde aniden ortaya çıkar ve en az bir hafta devam eder.

     Hipomani ise maninin daha az “aşırı” halidir. Maninin yol açtığı sorunları ortaya çıkarmaz. Daha çok kişilerin kendini sosyal, üretken, çapkın ve enerjik hissedebilecekleri bir dönemdir. En az 4 gün boyunca devam eder.

     Majör depresyon ise bitkinlik, aşırı uyuma, neredeyse bütün etkinliklere karşı azalmış ilgi ve zevk alamama gibi belirtilerle kendini gösterir. Kişi ölüm düşüncesiyle sık sık yüzyüze gelebilir ve kilosunda isteği dışında değişimler gözlenebilir.

Bipolar bozukluk türleri

     Bipolar bozukluklar mani döneminin görülme şiddetine ve süresine göre bipolar 1, bipolar 2 ya da siklotimi olarak isimlendirilir.  Daha önce manik-depresif bozukluk olarak tanımlanmış olan bipolar 1 bozukluğu tanısı için kişinin bir defa mani yaşamış olması yeterlidir. Yıllarca tekrar mani dönemi yaşanmasa dahi tanı aynı kalabilir. Bununla birlikte bu bozukluğa sahip kişilerin yarıdan fazlası 4 ya da daha fazla mani dönemi yaşar. Bu bozukluğun “ikiuçlu” olarak isimlendirilmesinin nedeni genelde depresyon ve maninin birlikte görülmesi olsa da bipolar 1 için depresyon kriteri aranmaz. 

     Bir kişinin bipolar 1’in daha hafif formu olan Bipolar 2 tanısı alması için ise en az bir hipomanik dönem ve en az bir majör depresif dönem yaşamış olması gerekir. Siklotimide ise hem depresif hem manik belirtiler hafif düzeydedir ancak yaşam boyu sürer. Tanı için son iki yıl boyunca en az bu sürenin yarısı kadar hipomani ve majör depresyon belirtilerin görülmesi gerekir.

Risk faktörleri ve tedavi

     Bipolar bozuklukta genetik faktörler oldukça önemli olmakla birlikte çevresel faktörler de oldukça etkilidir. Stres, çocukluktan yetişkinliğe uzanan olumsuz yaşamsal olaylar ve travmalar birer etken olarak rol oynayabilirler. Bipolar bozukluğun diğer psikolojik bozukluklarla ve psikolojik etkenlerin fiziksel belirtilerle ortaya çıktığı somatizasyonla birlikte görülme olasığı da yüksektir.

     Bipolar bozuklukların tedavisinde çoğunlukla psikiyatrik ilaç kullanılır ve buna psikoterapi de eşlik eder. Bunun dışında başka tedavi yöntemleri de kullanılabilir. Örneğin psikoeğitimsel yaklaşım yoluyla kişiye sahip olduğu bozukluğa dair bilgilendirmeler yapılması da fayda sağlar.

Bipolar Olmak

     Kendimizi ve diğer insanları belli kalıplara sokmaya ne kadar eğilimli olsak da bunun pek çok dezavantajı olabilir. Örneğin bipolar bozukluklar ile yaratıcılık arasındaki ilişkiden ve sanatçılar arasındaki görülme sıklığından çokça söz edilir. Bu ilişkinin varlığı bazı kişileri ilaçları bırakmaya yöneltebilir. Ancak üreticilik genelde belirtilerin daha hafif düzeyde olduğu dönemlerde artar. Bu nedenle mani dönemlerindeki belirtileri azaltan ilaçların yaratıcılığa zararından çok faydası dokunacağı dahi söylenebilir.

     Olumlu ya da olumsuz ön yargılar bireyi değil, önündeki etiketi görmeye ve yanlış değerlendirmeler yapmaya neden olabilir. Hem kendimizin hem diğer kişilerin tanılarına değil, duygularına önem vermek ise çok daha destekleyici bir yaklaşım olacaktır.

 

Kaynak: 

Amerikan Psikiyatri Birliği (2013). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan, çev. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara.

Grunze H. (2015). Bipolar Disorder. Zigmond M.J., Coyle J.T. ve Rowland R.P. Neurobiology of Brain Disorders (s.655-673) içinde. doi: 10.1016/B978-0-12-398270-4.00040-9

Kring A. M., Johnson S. L,  Davison G.C. ve Neale J. M. (2012). Abnormal Psychologhy (12th ed.). Hoboken: John Wiley & Sons.