Çocukların yaşlarına göre değişen bilişsel gelişim süreçleri vardır. Jean Piaget’nin (1896 – 1980) çocuk gelişim alanında günümüze kadar ulaşan çok önemli çalışmaları vardır.


Piaget çocukların bilişsel gelişim süreçlerini yaşlarına göre 4’e ayırmıştır. İlki duyusal motor dönemi (0-2 yaş), İkincisi işlem öncesi dönem(2/5-6 yaş), Üçüncüsü somut işlemsel dönem(6/7-11/12 yaş), dördüncüsü soyut işlemsel dönemdir (11/12 ve sonrası yaşlar) (Huitt & Hummel, 2003, s. 2). Bu gelişim süreçleri çocuklar olgunlaştıkça değişir ve bilgi hatırlama, odaklanma, düşünme yeteneği, neden-sonuç ilişkisi kurma, olaylar arası ilişkileri anlama yetenekleri gelişmeye başlar. Çocukların 6/7 yaşlarında somut düşünce işlevselleri gelişmeye başlar, bu dönemlerinde birçok beceriyi kazanmış olurlar. Nesnelerin dikkat çekici özelliklerine odaklanırlar özellikle boyutlarını, sayılarını ve hacimlerini keşfetmeye, öğrenmeye ve incelemeye başlarlar. Somut işlemsel dönemde ve öncesinde çocukların bilişsel gelişimlerinden dolayı ölüm kavramı anlaşılması zor bir durumdur. Çocuklar elle tutup, gözle göremedikleri için ölüm kavramı onlara karmaşık gelebilir. Ölen bir kişiyi ya da bir canlıyı genellikle çocukların üzülmemeleri için gizleyebiliriz ya da uzağa gitti, gökyüzünde bizi izliyor, cennete gitti gibi tabirler kullanarak açıklamaya çalışırız. Fakat bu açıklamalar somut işlevsel dönemde (6/7-11/12 yaş) olan çocuklar için kafa karıştırıcı hatta korkutucu bir durum olabilir. Bu somut dönemde çocuklar ölçemedikleri ya da göremedikleri durumları zihinlerinde canlandıramazlar bu yüzden uzaklık ve cennet kavramları onlar için belirsizdir. Bir yetişkin olarak çok sevdiğiniz bir yakınınızın adını bilmediğiniz, ne kadar uzakta olduğunu bilmediğiniz ve hiç görmediğiniz bir ülkeye gittiğini düşünün o kişiden haber alamamak, gittiği yeri bilmemek sizde korku ve kaygı oluşturur mu?


Sanırım belirsizlik her yaşta kaygı ve korku yaratabilecek bir durumdur. Bu yüzden ölen kişi için uzağa gitti, cennete gitti gibi açıklamalar henüz soyut işlevsel döneme geçmemiş çocuklar için ölüm kavramını belirsiz bir durum haline getirir. Çocuklar için sevdiği birinin öldükten sonra uzağa gitti açıklaması onlarda \"beni terk etti, ben onu üzdüm diye gitti\" gibi düşünceler oluşturabilir ya da \"uzakta yalnız korkar, beni çok özler\" gibi düşüncelere kapılabilir. Bu durum sürekli o kişi için endişelenmesine yol açar. Belirsizlik ve açıklanmayan durumlar çocukların korku, öfke, üzüntü gibi duygular yaşamasını sağlayabilir. Aynı zamanda çocuklar, ölümle ilgili kaygı gösterebilirler ve bu kaygıları genellikle ölümün biyolojik boyutunu algılayamamalarından kaynaklanır (Sezer & Saya, 2009, s. 154). Bu olumsuz duygular çocuklarda stres yaratabilir uyku düzenleri, yeme düzenleri ve güvenleri etkilenebilir bu yüzden ölümü çocuklara doğru anlatmak çok önemlidir. Çocuklarda soyut işlemsel dönem (11/12 ve sonrası yaşlar) başlayana kadar, çocuk soyut düşünce becerisine ulaşana kadar bilinmezlikte stres, kaygı ve üzüntü yaşamamaları için ölüm daha net anlatılmalıdır. Bir kayıp yaşandıktan sonra ölüm haberi, çocuklara en güvendikleri kişi olan bakım verenleri yani aileleri tarafından verilmelidir. Uzak hissettiği bir kişiden duyması çocukta ailesine karşı güvensizlik oluşturabilir, çünkü çocuk baş etmekte zorlanacağı durumlarda en güvendiği kişilerden, ailelerinden destek almak ister. Aileler bu gibi durumları nasıl anlatacaklarını bilmiyorsa ve bu durum ile ilgili bir endişe yaşıyorlarsa bir uzmandan destek alabilirler. Çocuk soyut düşünceleri geliştirmediği dönemdeyken ölüm kavramı din, cennet, Allah ile bağdaştırılmamalıdır çünkü çocuk soyut düşünemediği için bir belirsizlik yaşar. Ölüm ve kayıplar anlatılırken somuta indirgemek çocukların daha iyi anlamaları için önemlidir. Örneğin uzakta ya da gitti demek yerine geri gelemez, artık bizi göremez, duyamaz, hissedemez, hareket edemez gibi somut bir şekilde anlatıp doğruları söylemek duruma netlik katacaktır ve doğrular söylendiği için çocukta güvensizlik duygusu oluşturmayacaktır. Unutmayın ki; çocuklar yetişkinler yalan söylediklerinde durumu anlayabilirler ve en güvendikleri kişilerden yani ebeveynlerinden yalan duymak onlarda güvensizlik duygusu yaratabilir.


Ölüm anlatıldıktan sonra çocuğun sorularını yanıtsız bırakmamak, net olmak ve duygusunu yaşamasını izin vermek çok önemlidir. Çocuğun durumla ilgili bilgi sahibi olması onu yarattığı kaygılardan kurtaracaktır. Duygularının üstü asla örtülmemelidir, hissettiklerine saygı duyup çocuk anlaşılmaya çalışılmalıdır. Çocuğun üzülmemesi için ölen kişiyi unutmasını sağlamak yerine ölen kişi ile ilgili güzel anılardan bahsedip, fotoğraflarına bakmak çocuğun duygularını tanımasına, yaşamasına ve ifade etmesine yardımcı olur. Cenaze çalışmalarına katılan, ölüme öfkesini ifade eden, ölen ebeveynin evde resimlerini gören, mezar ziyaretleri yapan ve onunla ilgili hikâyeler dinleyen çocuklarda ileride görülebilecek depresyon ihtimali az olarak değerlendirilmiştir (Sezer & Saya, 2009, s. 157). Ölüm ya da yas sürecinde çocuğun ve ailenin başedemediği zamanlar olabilir bunlar normaldir, bu durumlarda bir uzmandan yardım almak gerekebilir. Çocuklar için bazı ölüm temalı hikaye kitapları vardır, ebeveynler önce kendileri okuyup çocuklarına uygun gördükleri kitapları daha sonra çocuklarına okuyabilirler.


Ailelerin çocuklarına okuyabileceği kitaplar:

Çok Sevdiğim Bir Yakınımı Kaybettim. (Marge Eaton Heegaard)

Büyük Babam Nasıl Biriydi? (Joan De Deu Prats)

Elveda Bay Muffin (Ulf NilssonAnna Clara Tidholm)

Evcil Hayvanımla Vedalaşıyorum (Marge Eaton Heegaard)

Annem Her Yerde (Pimm Van Hest)


Kaynak:

SEZER S., & SAYA, P. (2009). Gelişimsel Açıdan Ölüm Kavramı. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 151-165.

KIVILCIM M., & DOĞAN D. (2014). Çocuk ve Ölüm. Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 80-5. 

HUITT, W., & HUMMEL, J. (2003). Piaget’s Theory of Cognitive Development. Educational Psychology Interactive, 1-5. 

https://www.verywellfamily.com/what-are-cognitive-skills-620847