Yaşam güdüsü, tüm canlılar için temel bir güdüdür. Diğer canlı yavruları gibi yenidoğan da yaşamak için savunmasız şekilde anneye bağımlıdır. Bu ilkel bağımlılık içinde duygusal bağ kurma eğilimi ve gereksinimi, yenidoğanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan gelişimsel açıdan işlevsel olan bağlanma sistemini ifade eder. Bu sistem sayesinde yenidoğan kendine bakım sağlayan kişiyle (genellikle anneyle), fiziksel yakınlık kurmakta ve kendini koruyacak, güvende hissedecek, etrafı keşfetmeye olanak sağlayacak, ortam ve koşulları elde etmektedir. Bu noktada yakınlık,çocuğun çevresini keşfetmede yararlanabileceği ‘’güvenli bir temel’’ ve tehlike anında korunabileceği ‘’sağlam bir sığınak’’ işlevini yürütmektedir (Bowlby, 1977).

Bağlanma (attachment), iki insan arasında kurulan anlamlı, özel ve uzun süreli duygusal bağ olarak; bağlanma davranışı ise bebek ile bakımı üstlenen kişi arasında kurulan, hem güvenlik hem de keşfetme ihtiyacını giderecek ortamı sağlamak amacıyla fiziksel yakınlığı tutacak duygusal bağlanma sağlayan her türlü davranış olarak tanımlanmaktadır. (Bowlby, 1977, s.203).

1.Etiyolojik Kuram

Etiyolojik kuram bir durum, olay, davranış ya da fenomenlerin altında yatan nedenleri, ,değişkenleri ve işlevlerini, yüzyıllar içerisinde nasıl bir değişim geçirdiğini doğal biyolojik ortamlarda inceleyen ve açıklayan yaklaşımdır.

  1. Konrad Lorenz
  2. Harry Harlow
  3. John Bowlby
  4. Mary Ainsworth

Bağlanmayı etiyolojik bakış açısıyla açıklayan Ainsworth, Bowlby’nin kuramının temel sayıltılarından yola çıkarak ekibiyle gerçekleştirdiği ‘’Yabancı Durum’’ (Strange Situation) ismi ile anılan deneyler ile bağlanma davranışının gelişimini incelemişleridir.

Ainsworth, Blehar, Watres, ve Wall (1978) tarafından gerçekleştirilen araştırmada 12-18 aylık bebekler, anneleri ile oyun odasına alınır. Daha sonra bir yabancı, anne ve bebeğin oyununa eşlik eder. Bir müddet sonra anne ayrılır, çocuk yabancı ile yalnız kalır ve son olarak çocuk tekrar annesi ile bir araya getirilir. Bu deneyde çocukların bağlanma sistemlerinin ayrılma, yabancı ile yalnız kalma ve tekrar birleşme durumlarında aktive edilmesi amaçlanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre çocukların bağlanma stilleri güvenli (secure), d,rençli/kararsız (resistant/ambivalent) ve kaçınan (avoidant) bağlanma olarak üç grup şeklinde sınıflandırılmıştır.

  • Anne-çocuk arasındaki ilişkinin güven ve keşfetme ihtiyacını karşılaması çocuğun, kendini değerli ve önemli hissetmesine yani ‘’olumlu benlik’’ algısı geliştirmesine ve başkalarını da güvenilir, ulaşılır, tutarlı ve destekleyici olarak algıladığı ‘’olumlu başkaları’’ modellerini geliştirmesine yol açar.
  • Annenin reddedici tutum sergilemesi, bakım konusunda aşırı ihmalkar davranması, çocuğun zamanından önce bağımsız olmayı istemesi ve bağlanma nesnesinden kopmasına neden olacaktır. Bu strateji ‘’olumsuz benlik’’ modeline ve başkalarına güvenilmez, tutarsız, soğuk olarak algılanıp ‘’olumsuz başkaları’’ modeli geliştirmesine neden olacaktır.
  • Çocuğun güvenli bağlanma geliştirebilmesi için erken dönem ilişkilerinde öncelikle anneyi (ve sonra daha insanları) ulaşabilir, sevgi dolu, destekleyici, güvenli sığınak ve keşfetme ihtiyacını karşılamak için uygun ortam hazırlayanlar olarak algılaması gerekir. Böylece çocuk, kendini değerli, sevilmeye layık, önemli biri olarak değerlendirebilir.
  • Çalışmalardan elde edilen bulgulara göre; güvenli bağlanma, bağlanma figürü olan kişi ile ilişki kurma, onun varlığından huzur duyma, yokluğunda stres ve endişe yaşamakla birlikte bu kaygı ile başa çıkabilme gibi davranışlar belirgindir. Bu bağlanma stili çevresini keşfedebilen, meraklı, duyarlı, yardım etme ve yardım talep edebilme, olumlu akran ilişkileri gibi davranış kalıparını geliştirir.
  • Kaygılı/kararsız bağlanma, bakım veren kişiye yapışma, dikkatini sürekli ilgi gösteren kişiye verme, yokluğu ile başa çıkamama, sosyal ilişkiler kuramama gibi belirgin özellikler gösterir. 
  • Kaçınan bağlanma, çocuk, bakım veren kişiye kayıtsız kalıp, uzaklaşma ve kaçınma eğilimindedir. Kaçınan bağlanma geliştiren bireylerin, problem çözümüne ilişkin çaba sarf etmedikleri belirtilmiştir (Harvey ve Byrd, 2000).
  • Bu sınıflandırmalara göre güvenli bağlanma stili, ‘’olumlu benlik’’ ve ‘’olumlu başkaları’’ modellerinin birleşimini içermektedir. Bu kişiler kendini sevilmeye değer, başkalarını güvenilir, destek veren, ulaşılabilir ve iyi niyetli olarak algılamakta hem kolaylıkla yakınlık kurabilmekte hem de özerk kalmayı başarabilmektedir. Saplantılı bağlanma stili, ‘’olumsuz benlik ve olumlu başkaları’’ modelinin birleşiminden doğar. Buna göre kişi, kendini değersiz hissetmekte ancak başkalarına ilişkin olumlu değerlendirmeler geliştirir. Bu nedenle yakın ilişkilerde kendini doğrulama ve kanıtlama eğilimi gösterirler. Buna karşın korkulu bağlanma stilinde, ‘’olumsuz benlik ve olumlu başkaları’’ modelleri geliştirilir. Kişi değersizlik duyguları ile başkalarının da güvenilmez ve reddedici olduğu inancı ile yakınlıktan korkan ve sosyal açıdan kaçınan bir kişilik sergiler (Bartholomew ve Horowitz, 1991).
  • Bağlanma davranışının geliştiği süre boyunca, davranışla birlikte birçok duygu baş göstermekte ve bu duygular yeni ilişkilerde tekrar yaşanmaktadır. Anne ile çocuk arasında oluşan bağlanma davranışlarında yaşanan duygunun benzeri yetişkinlikte aşık olunca da yaşanır. Kaybetme tehlikesi her zaman acı ve elem verir, kaygı yaratır. Sevgili ile kurulan bağın, güvenlik kaynağı olarak görülmesi, olumsuz duygularla baş etmede kullanılması ve bağın yeniden kurulmasının zevk kaynağı olarak yaşanması, bağlanma yaşantılarının yşm içinde tekrarlandığının göstergesidir. 
  • Sonuç olarak, erken dönemde oluşan bağlanma yaşantıları, bireyin hem kişilik gelişimini hem de kişilerarası ilişkilerini yaşam boyu etkilemektedir. Çocuk, bebekliğinden itibaren başta annesi ve bakımına katkı sağlayan kişiler olmak üzere onun için önemli olan kişilerle kurduğu ilişkilerinden yola çıkarak, kendine ve diğerlerine ait zihinsel algılar ve modeller oluşturmaktadır. Bu modeller, kişiliğinin yapı taşlarını oluşturan benlik algısını, ilişkilerde yaşayacağı duygularını ve sergileyeceği davranışlarını belirleyen depolar olarak işlev görmektedir. Çocuk, deneyimlediği bu ilişkilerden yola çıkarak, başkaları ile de benzer ilişkiler kuracaktır.

 

Referanslar:

  • DOÇ. DR. SEVAL ERDEN 
  • Ainsworth, M; Blehar, M.; Watres, E., ve Wall, S. (1978). Patterns of Attachement : A Psychological  Study of the Starange Situation.
  • Becvar, D. S. Ve Becvr, R. J. (2002). Family therapy: A systemic ıntegration. (5th Ed.) Boston: Allyn ve Bacon
  • Bowlby, J (1969-1980). Attachment and Loss. (Cilt 1-3). New York: Basic Books.