Bağlanma (attachment), yaşamın ilk günlerinden itibaren başlar ve bireyin yetişkinlik döneminde de oldukça etkilidir. Bağlanma, hayatın erken dönemlerinde belirlenen ve süreklilik gösterdiği düşünülen kişinin diğerleriyle ilişki kurma biçimi olarak tanımlanabilir. Bebeklikteki bağlanma kavramı, belirli bir kişiye karşı özellikle anneye olumlu tepkiler vermeyi, zamanın çoğunu o kişiyle birlikte geçirmek istemeyi, herhangi bir korku yaratan durum veya nesne karşısında hemen o kişiye koşmayı, bağlanılan kişinin varlığının hissedilmesiyle beraber rahatlama duygusunun gelmesini gibi duygu ve davranışların tümünü kapsar. Harlow’a göre, bebeklik döneminde anne bebeğin açlık, susuzluk gibi temel gereksinimlerini karşıladığı için anne ile bebek arasında bir bağlanma oluşur. Fakat Harlow’un yaptığı çalışmalar göstermiştir ki bebek için anne sadece fiziksel ihtiyaçları karşılayan değil aynı zamanda güven ve huzur veren kişidir. 

     Anne-çocuk arasında oluşan karşılıklı sevgi bağının ileriki yaşantıya olan en büyük katkısı, daha sonra diğer insanlarla kurulan tüm ilişkilerde güven duygusunun oluşmasıdır. Bowlby'e göre bağlanmanın çocuk açısından yaşamsal bir değeri vardır ve anne çocuk arasında kurulan güvenli bir bağlanma ilişkisi çocuğa sağlıklı bir psikolojik gelişim olanağı sağlar. Bowlby, yanlış gelişmiş ya da dönem dönem kesintiye uğramış olan bağlanma ilişkisi kişilik problemlerine ve mental sorunlara yol açabileceğini söylemiştir. Örneğin, güvensiz bağlanma biçimiyle büyümüş bir çocuğun nevrotik bir kişilik geliştirmesi olasıdır. Bowlby, insan hayatı için bağlanmanın üç temel işlevi olduğunu belirtir; birinci olarak dünyayı keşfederken geri dönülebilecek güvenli bir liman olma, ikinci olarak fiziksel gereksinimleri karşılama ve üçüncü olarak da hayata dair bir güven duygusu geliştirebilme şansı. Bu gereksinimler yeterli düzeyde karşılanmadığı zaman, çocukta oluşan öz-benlik algısına bağlı olarak patoloji gelişebileceğini söyler. Ainshworth’e göre ise, bebek ile anne arasında oluşan güvenli bağlanma çocuğun psikolojik gelişiminde önemli bir faktördür ve aynı zamanda annenin sıcak, duyarlı, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya hazır ve bağlanabilir olma özelliklerini taşımasıyla ilgilidir. Güvenli bağlanma, duygusal sağlığın önemli bir kaynağıdır, çocuğa diğerinin yani annesinin ihtiyaç duyduğu he an onun için orada olacağı ile ilgili güven verir, bu güven de onun ileriki hayatında doyum sağlayan ilişkiler kurmasına zemin oluşturur.

     Bağlanma, hem anne hem de bebek için her iki tarafın da birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamasına bağlı olarak gelişen bir süreçtir bu sebeple iki taraflı bir ilişkidir. Anne ve bebeğin, özellikle korku dolu duygulanımlar esnasında ya da stres altındayken birbirlerine sağladıkları rahatlık ve güven ikisi arasındaki bağlanmayı oluşturur. Bebek özellikle hayatının ilk dokuz ayında geliştirdiği davranışlarla anne-babasıyla bağlanma kurar. Anne-babanın bebeğe bakış açısı, bebeğe karşı tutum ve davranışları, ilgisi bebeğin bağlanmasını önemli ölçüde etkiler. Sebebi her ne olursa olsun, özellikle anne-bebek bağlanmasında yaşanan aksamalar bebeğin hem içinde bulunduğu dönemde, hem de sonraki hayatında bazı psikolojik problemler yaşamasına, bazen de psikopatolojik durumlar geliştirmesine sebep olabilir. 

     Sonuç olarak, anne-bebek arasındaki bağlanma stili çocuğun sadece erken yaşlardaki gelişimini değil yetişkinlik döneminde de diğer insanlarla ilişkilerini önemli ölçüde etkiler. Bu nedenle, erken gelişim döneminde güvenli bir bağlanma oluşturmak bireyin sonraki hayatında da daha sağlıklı ilişkiler geliştirmesi açısından oldukça önemli bir konudur. 

 

Referanslar:

Tüzün, O. & Sayar, K. (2006). Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji. Düşünen Adam, 19(1), 24-39. 

Soysal, Ş., Bodur, Ş., İşeri, E. & Şenol, S. (2005). Bebeklik Dönemindeki Bağlanma Sürecine Genel Bir Bakış. Klinik Psikiyatri, 8, 88-99. 

Uluç, S & Öktem, F. (2009). Okul Öncesi Çocuklarda Güvenli Yer Senaryolarının Değerlendirilmesi. Türk Psikoloji Dergisi, 24(63), 69-83.