Bağlanma, bireylerin kendileri için önemli olan bir başkasına karşı geliştirdiği güçlü duygusal bağlar olarak tanımlanabilir. Bowlby ve Ainsworth yaptıkları çalışmalarda üç çeşit bağlanma stili ortaya koymuşlardır; güvenli, kaygılı/kararsız ve kaçma. 

Bartholomew ve Horowitz ise Bowlby’nin bağlanma kuramından destek alarak benliğe ve başkalarına ait zihinsel modellerin olumlu ve olumsuz olma durumlarının çaprazlanmasıyla elde edilen dörtlü yetişkin bağlanma stilini geliştirmişlerdir. Bu kurama göre güvenli, saplantılı, kayıtsız ve korkulu olarak dört bağlanma stili mevcuttur. Güvenli bağlanma stili, bireyin kendisine ve başkalarına ilişkin algılarının olumlu olduğu stildir. Kişinin kendisi hakkındaki değersizlik duygularına, başkalarına ilişkin olumlu değerlendirmelerinin eşlik ettiği stil, saplantılı stildir. Kendisine ilişkin algının olumlu ancak başkalarına ilişkin algının olumsuz olduğu bağlanma örüntüsü, kayıtsız stildir. Her iki algınında olumsuz olduğu bağlanma örüntüsü ise, korkulu stildir. Bu bağlanma stillerine sahip olan bireylerin özellikleri kısaca şöyle açıklanabilir:

Güvenli bağlanma stiline sahip kişiler; olumlu benlik algısına sahiptirler, kendilerini sevilmeye değer görürler, başkalarının güvenilir, destek veren ve iyi niyetli olduğuna dair olumlu beklentileri vardır. Bu özellikleriyle hem başkalarıyla yakınlık kurabilirler, hem de özerk kalmayı başarabilirler.

Saplantılı bağlanma stiline sahip olan kişiler; kendilerini değersiz hissederler, sevilmeye değer görmezler, yakın ilişkilerinde kendilerini doğrulama ya da kanıtlama eğilimi gösterirler, ilişkilerinde gerçekçi olmayan beklentilere sahiptirler.


Kayıtsız bağlanma stiline sahip olan kişiler; yüksek özsaygıya sahiptirler, özerkliğe aşırı derecede önem verirler, başkalarına karşı olumsuz tutuma sahiptirler ve başkalarına olan gereksinimlerini, yakın ilişkilerin gerekliliğini reddederler.


Korkulu bağlanma stiline sahip olan kişiler; çok kaygılıdırlar, düşük özsaygıya sahiptirler, başkalarının güvenilmez ve reddedici olduğuna ilişkin beklentileri vardır.


Bağlanma ve Stres

Folkman, Lazarus ve arkadaşları’na göre stres, birey çevre bağlamında bireyin uyumlanma derecesini düşüren ve potansiyelini zorlayan ya da aşan taleplerdir. Birey stres gibi bir faktörle baş başa kaldığında belli yollara başvurur bu durumda bir baş etme yolu arar ve baş etme stratejisi kullanılır. Bu strateji stres vericilerin uyandırdığı duygusal gerilimi azaltma, yok etme ya da bu gerilime direnme amacıyla gösterilen davranışsal ve duygusal tepkilerin bütünüdür. Başa çıkma stratejileri problem odaklı ve duygu odaklı olmak üzere iki ana faktörde toplanabilir:

            

Problem odaklı başa çıkma, tehdit edici olayı ortadan kaldırma veya onun etkisini azaltma amacıyla, problem çözme ve işlem yolları üzerinde odaklaşma gibi yollarla, stresli durumun unsurlarını doğrudan değiştirmeye yönelik etkinlikleri içerir. Problem odaklı başa çıkma başlığı altında, kendini kontrol altında tutma, sorumluluğunu kabul etme, planlı bir biçimde problem çözme, sorun üzerinde olumlu olarak durma gibi davranışlar yer almaktadır.


Duygu odaklı başa çıkma ise, stresin yarattığı olumsuz duyguları kontrol altına almaya ve olumlu bir yöne odaklanmaya yönelik davranışları kapsar. Duygu odaklı başa çıkma başlığı altında, kaçma-kaçınma, inkar, sorundan uzak durma, sosyal destek arama, yüzleştirici başa çıkma, kuruntulu düşünme, zihinsel anlamda sorunla meşgul olmama gibi davranışlar yer almaktadır.


Güvenli bağlanma, yaşam sürecinde kişinin stresini yönetebilmesi için gereken kaynaklardan biridir. Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler stresin yarattığı olumsuz duyguları kontrol altına alırken aynı zamanda kendilerine güvendikleri ve sosyal destek algılarının daha yüksek olduğu görülmüştür. Bilhassa sosyal desteği daha sık ve etkili kullandıkları ifade edilmektedir.


Güvensiz bağlanma stiline sahip bireyler ise stres karşısında tepkisellik ya da problemlere saplanma gibi etkisiz başa çıkma yollarına başvurduğu görülmüştür. Kayıtsız ve korkulu bağlanma stiline bağlı olan bireyler yüksek düzeyde olumsuz kaçınma davranışları (ilaç kullanma, alkol kullanımı gibi) sergiledikleri gözlemlenmiş. 


Bağlanmayı Etkileyen Faktörler ve Bağlanmanın Psikopatolojisi 

Bebeklik dönemi olarak tanımlanan 0-2 yaş arası dönemde bebeğin sadece fiziksel gereksinimlerinin karşılanması yeterli değildir. Bakım verenin bu dönemde bebeğin sosyal ihtiyaçlarını da karşılaması gerekir. Bakım verenle bebek arasındaki ilişkinin daha derinlemesine incelenmesi hem çocuklarda, hem de yetişkinlerde görülen psikopatolojik tablolarla bağlantısının kurulmasında temel aşama ise, Bowlby'nin \"Bağlanma Kuramı\"nı ortaya koymasıdır. 


Anne-bebek bağlanmasında yaşanan kesilmeler ve aksamalar bebeğin hem içinde bulunduğu dönemde, hem de sonraki yaşantısında bazı psikolojik zorlanmalar yaşamasına, kimi zamanda psikopatoloji tablolarının ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Çocukluk döneminde yaşanan ruhsal rahatsızlıklar, genel olarak üç başlık altında toplanır ki, bunlar; bebeklik depresyonu, ayrılma bunaltılı bozukluğu ve tepkisel bağlanma bozukluğudur.


Bebeklik Depresyonu: Anne bebek ilişkisinin uzun ya da kısa süreli olarak kesilmesinden dolayı ortaya çıkar. Bu hastalık tablosu kısa süreli anne yoksunluğu ve uzun süreli anne yoksunluğu adı altında ikiye ayrılır.


Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu: Genellikle 1-3 yaşları arasında görülen bir durumdur. Kendilerinin ya da bağlandıkları kişilerin başlarına kötü bir şey geleceğine ilişkin sürekli ve aşırı bir kaygı yaşarlar. Bu bozukluğu olan çocuklarda kaybolmaktan, ebeveynlerine bir daha kavuşamamaktan korkmak gibi belirtiler görülür. Uykuları çoğu zaman problemlidir, uyku zamanı zorlanır, uyuyana kadar yanında birisinin kalmasını isterler.


Bebeklik ya da Küçük Çocukluk Döneminin Tepkisel Bağlanma Bozukluğu: Bu bozukluğun genel özellikleri; 5 yaşından önce başlaması ve çocuğun gelişimine uygun olmayan bir şekilde uygunsuz toplumsal ilişkiler kurmasıdır. Toplumsal etkileşimlerde ve ilişki kurmada yetersizlik göze çarpan bir özelliktir. Öte yandan bu bozukluğa sahip çocuklarda uygun seçici bağlanmalar görülmez ve bunların yerine belirli dağınık bağlanmaların varlığı dikkat çekicidir. Bozukluğun nedenleri arasında çocuğa patolojik bir bakımın verilmiş olması önemli rol oynar. Buna göre; çocuğun rahatının sağlanması , teşvik edilmesi ve sevgi gösterilmesi gibi temel duygusal gereksinimleri sürekli görmezlikten gelinmesi ve/veya çocuğun temel fiziksel gereksinimlerinin sürekli görmezlikten gelinmesi ya da kalıcı bir bağlanmanın oluşmasını önler şekilde birincil bakım verenin sık sık değişmesi gibi faktörler etkili olabilmektedir. Yetişkin yaşamına bakıldığında ise, özellikle depresyonun, agorafobinin ve sınırda kişilik bozukluğunun ayrılma anksiyetesi ile yakın ilişkisi vardır.

Depresyon: Kanıtlara dayanılarak söylenebilir ki, annenin erken dönem kaybı, özellikle buna ilgisizlik ya da bakımda aksamalar eşlik ediyorsa, kişi yetişkin yaşamında zorluklarla karşılaştığında depresyona çok daha açık hale geliyor.

Sınırda kişilik bozukluğu ise, ayrılma endişesiyle yakın bağlantılı konulardan bir tanesidir. Sınırda kişilik bozukluğu genel olarak şu belirtilerle tanımlanır: Dengesiz kişiler arası ilişkiler, idealize etme ve bölme mekanizmalar arasındaki sert geçişler, dengesiz duygu durum, kendine zarar vermeye yönelik davranışlar (kasıtlı kendine zarar verme, madde kötüye kullanımı), öfke patlamaları, amaçlar, arkadaşlıklar ve cinsel yönelimde kararsızlık, boşluk ve can sıkıntısı duyguları. 

Fobik bozukluklarda teorinin ve tedavinin merkezinde, acı dolu duyguların ve korkutucu deneyimlerin bastırıldığı ve yüzleşmek yerine kişinin onlardan kaçındığı fikri vardır. Bowlby'nin varsayımına göre; büyük olasılıkla fobik yetişkinler, ilk olarak örselenmeye maruz kalmışlardır; bunlar ebeveynin intihar girişimine tanıklık etmek, cinsel kötüye kullanımın mağduru olmak gibi olaylar olabilir.


Kaynakça:

ÇALIŞIR, M. (2009). Yetișkin Bağlanma Kuramı ve Duygulanım Düzenleme Stratejilerinin Depresyonla İlişkisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 240-255.

HAZAN, C., & SHAVER, P. (1998). BAĞLANMA.

TÜZÜN, O., & SAYAR, K. (2006). Bağlanma Kuramı ve Psikopatoloji. Düşünen Adam, 24-39.