Ayla etkisi; Bir kişi hakkında edindiğimiz olumlu ya da olumsuz izlenimlerin, o kişi ile ilgili gelecek beklentilerimizi ve çıkarımlarımızı etkilemesidir. (ayla-hare; meleklerin başının etrafındaki ışıktır, belirleyici bir etki anlamında kullanılmaktadır). Bir kişiyi ‘iyi’ bir kişi olarak algılarsak, yani ona karşı tutumumuz olumlu ise, bütün diğer iyi özelliklere de sahip olduğunu düşünürüz ve onunla ilgili beklenti ve çıkarımlarımızı ona göre belirleriz. Aynı şekilde bir insanın ‘kötü’ olduğunu düşünürsek, yani ona karşı tutumumuz olumsuz ise bize o insan sanki bütün kötü özelliklere sahipmiş gibi gelir. O ‘iyi’ ve ‘kötü’ özelliklerin bir meleğin ‘aylası’ gibi kişiyi sürekli belirleyeceği düşünülür.
Ayla etkisinin iyi bir örneği Dion, Berscheid ve Walster’in yaptığı bir deneyde görülebilir. Bu deneyde deneklere çok güzel, orta derecede güzel ve güzel olmayan insanların fotoğrafı gösterilmiştir. Sonra, deneklerden her fotoğrafı güzellikle ilgisi olmayan özellikler açısından değerlendirmeleri istenmiştir. Deneyden çıkan sonuç şuydu; güzel kişiler hemen hemen bütün olumlu özelliklere sahip olarak değerlendirilirken, güzel olmayanlar olumlu özellikleri için en düşük değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Yani, deneklerde fiziksel güzelliğe sahip insanların diğer olumlu özelliklere de beraberinde sahip olacakları veya çirkin kişilerin başka özelliklerinin de olumlu olmayacağı kanısı uyanmıştır.
‘’Hepimizin bilinçsiz bir önyargısı var. İnsan beynine bakıp, farklı gruplardan insan görünce beynin kendisinin bile farklı çalıştığını görebiliriz. Karşında sana benzeyen birini gördün diye o kişi sana önyargılı olmayacak diye bir şey yok. Aynı sınıftan insanlar bile birbirine karşı olumsuz yargılarda bulunabiliyor. Basmakalıplar, erken yaştan itibaren hafızamıza yerleşen, iyi öğrenilmiş çağrışımlardır.’’ Jody Armour, Proffesor of Law, USC
Beyin yıkamada esas, grubun yapısını bozacak kişileri yalnız bırakmak, dolayısıyla grup desteğinden yoksun kılmak ve daha sonra bu kişileri inanmış oldukları değerlere zıt propagandaya tabi tutmaktır. Görülmüştür ki grup desteğinden yoksun kalan esirler karşı tarafın değerlerini kolaylıkla kabullenmektedir.
Bireyselliğin yitirilmesinde önemli bir etken anonim olmaktır. Grup üyeleri kendi kimliklerinin belirgin olmadığını düşündükleri zaman, kendilerine has bir kimlikleri olduğunu daha kolay unutur; dolayısıyla davranışları için kendilerini daha az sorumlu hisseder. Bir kalabalıkta, bireyler tek başına durmazlar, birbirlerinin arasına karışır ve neredeyse ortak bir kimlik oluştururlar. Bunun terine, kişiler kim olduklarının ayırt edilebileceği zamanlarda davranışlarına daha çok dikkat eder mantık ve ahlak dışı davranışlarda bulunmamaya özen gösterir.
Kaynakça:
- Kağıtçıbaşı, Ç (1971a). Türkiye’ de sosyal-psikolojik araştırmaların genel görünümü, gruplanması ve bazı problem sahaları. Türkiye’de sosyal araştırmaların gelişmesi (kitabında) (s. 15-39), Hacettepe Üniversitesi Yayını D-11
- Kağıtçıbaşı, Ç(1976a). Ölçme ve Örnekleme. R. Keleş (Ed.) Toplum bilimlerinde araştırma ve yöntem (kitabında) (s. 79-112). Ankara; TODAİE Yayılan no. 152.
- Kağıtçıbaşı, Ç(1984). Aile içi ilişkilerde değişmeler: Türkiye’de ailenin değişimi. T. Erder (Ed) Toplum bilimlerinde araştırma ve yöntem (kitabında). (s.131-143). Ankara.