Aşk, insanlık tarihinin tüm zamanlarında, her toplumda ve kültürde var olmuştur çünkü insanlar yakın ilişkiler arayan ve buna ihtiyaç duyan canlılardır. Alışılagelen kadın-erkek ilişkisinden ziyade, karşıdaki kişinin kim olduğundan bağımsız gelişir. Önemli olan yalnızca bir \"diğer\" kişinin varlığıdır. Üzerinde fazlaca tartışılan ama tam anlamıyla hemfikir olunamayan bir konudur aşk çünkü her araştırmacı, her kuramcı kendi bakış açısı ile tanımlamaktadır. Aşk hakkında ortaya konan araştırmalarda, bireysel, toplumsal ve kültürel özellikler, evrimsel ve nöropsikolojik süreçler dayandırılan bulgulardan bazılarıdır. (Atak & Taştan, 2012). 

Deneyimlenen ikili ilişkiler kişiden kişiye göre değişmektedir. Herkesin karakteri, olaylara bakış açısı ve yaşadığı hikaye birbirinden farklıdır. Herkesin hikayesi, aşka yüklediği anlam ve baktığı çerçeve farklılık gösterdiğinden, aşkın ne olduğu ve nasıl olduğu ile ilgili çeşitli kavramlar ortaya çıkmaktadır. (Sternberg, Hojjat & Barnes, 2001).

Cornell Üniversitesi profesörü olan, ünlü Amerikalı psikolog Robert Sternberg, aşkın bileşenlerini ele aldığı bir teori geliştirmiştir: Üçgen Aşk Teorisi (Triangular Theory of Love).

Sternberg, Üçgen Aşk Teorisi’nde, aşkın, bir üçgenin köşelerinden oluşan üç bileşen üzerinden anlaşılabileceğini savunmuştur. Üçgen burada bir metafor olarak kullanılmaktadır. Bu üç bileşen şunlardan oluşur; yakınlık (intimacy), tutku (passion) ve bağlılık (commitment/decision). (Sternberg, 1997). Sternberg, bir ilişkinin mükemmel olarak tanımlanabilmesi için bu üç öğenin de dengeli bir şekilde bulunması gerektiğinden bahsetmiştir. 

  Yakınlık, tutku ve bağlılık temel öğeleri, ilişkinin yapısı ve kişilik özellikleri gibi değişkenlere göre farklı kombinasyonların ortaya çıkmasına neden olmuştur. (Sternberg, 1997). Böylece Sternberg, 8 farklı aşk türünü de tanımlamıştır. 

Aşık Olmama/Sevgisizlik (Non-love): Sevginin üç bileşenini de yani, yakınlık, tutku ve bağlılık öğelerinden hiçbirini içermemesi durumudur. Arkadaşlık ilişkisinin bile olmadığı, zorunlu kişilerarası iletişimlere örnek verilebilir. 

Beğenme/Hoşlanma (Liking): Bir kişinin, karşısındaki kişiye kendini yakın hissetmesi, sıcaklık beslemesidir. Tutku ve bağlılık öğelerini içermez. 

Çılgınca Aşk (Infatuated Love): Kişinin çok kolay ve hızlı bir şekilde aşık olup, yine anlık ve basit bir şekilde de son verebileceği aşk türüdür. Başka bir deyişle \"ilk görüşte aşk\" olarak nitelendirebiliriz. Temel üç öğeden yalnızca tutku bileşenini içeren aşk türüdür. Genelde kişilerin, karşısındakine fiziksel olarak beğeni duyduğu durumdur.

Romantik Aşk (Romantic Love): Yakınlık ve tutku bileşenlerini içeren aşk türüdür. Kişiler birbirlerini fiziksel açıdan çekici bulurken, duygusal açıdan yakınlık da hissederler. Bağlanma bu aşk çeşidi için gerekli bir öğe değildir. 

Arkadaşça Aşk (Companionate Love): Tutkunun olmadığı, yakınlık ve bağlılık öğelerini yüksek derecede barındıran aşk türüdür. Bazı romantik aşk ilişkileri de zamanla arkadaşça aşk ilişkisine dönüşebilir. Tutku, bu ilişkilerde uzun süre sonra yerini bağlılığa bırakır. 

Boş Aşk (Empty Love): Yalnızca bağlılık öğesini içeren, kişinin bir nevi kendini bu aşka adadığı aşk türüdür. Uzun süre boyunca devam eden ama zamanla duygusallığın ve fiziksel çekiciliğin yitirildiği ilişkiler bu aşk türüne girer. 

Aptalca Aşk (Fatuous Love): Genellikle filmlerde sıklıkla karşılaştığımız bu aşk türü, tutku ve bağlılık öğelerini barındırır. Bu aşk türünü yaşayan kişiler tanıştıktan kısa bir süre sonra evlenebilirler. Bu tür ilişkiler yaşayan kişiler tutkuyu ilişkinin temeline yerleştirir ve zamanla tutku azaldıkça da hayal kırıklığına uğrarlar ve bu durum stres ortamını da beraberinde getirir. 

Mükemmel Aşk (Consummate Love): Yakınlık, tutku ve bağlılık öğelerinin tümünü içeren, en sağlıklı aşk türüdür. Bu üç öğe her zaman dengeli bir şekilde var olur ve süreklilik içerir.

Sternberg, kişilerarası ilişkilerde, bu olası 8 alt türün iç içe geçmiş hallerde de var olabileceğini, hiç kimsenin tamamıyla saf olarak bu alt türlere bağlı kalamayacağını da eklemiştir. 

 

Peki siz hangi aşk türüne sahipsiniz?

Sternberg’e göre \"Aşk üçgeni\" nin geometrisi iki faktöre bağlıdır: Aşkın miktarı ve aşkın dengesi. Aşkın miktarlarındaki farklılıklar, üçgeninin farklı alanlarıyla temsil edilir. Aşk miktarı ne kadar büyükse, üçgenin alanı da o kadar büyük olur. (Sternberg, Hojjat & Barnes, 2001). Üç temel öğenin (yakınlık, tutku, bağlılık) dengelerindeki farklılıklar, farklı üçgen şekilleriyle temsil edilir. Örneğin, dengeli bir aşkta üçgenin üç kenarı da birbirine eşittir. (Sternberg, Hojjat & Barnes, 2001). İdeal aşk bu şekilde sembolize edilebilir. Aşkı tabiki de yalnızca bir üçgen üzerinden açıklayıp anlatmamız mümkün değildir. Biyolojik, kültürel ve karakteristik özellikler gibi daha bir çok faktör devreye girer. Teorik ve pratik açıdan daha anlaşılır ve aktarılabilir olması açısından bazı değerli profesörlerin yıllarca süren araştırma, gözlem, deneyim ve uzmanlık alanları sayesinde aşkla ilgili çeşitli teoriler ortaya çıkmıştır. 

 

 

Kaynak:

Atak H., Taştan, N. (2012). Romantic relationships and love. Current Approaches in Psychiatry, 4(4), 520-546.

Sternberg, R. J. (1997). Construct validation of a triangular love scale. European Journal of Social Psychology, 27(3), 313–335.

Sternberg, R. J., Hojjat, M., & Barnes, M. L. (2001). Empirical aspects of a theory of love as a story. European Journal of Personality, 15(3), 199–218.

Sternberg, R. [dijital görsel]: http://www.robertjsternberg.com/love