Toplumumuzun bazı kesimlerinde alkol kullanımına karşı negatif bir tutum olması sebebiyle alkol kullanan herkesin bağımlı olduğu gibi bazı yanlış kanılar mevcut. Halbuki alkol kullanan herkeste alkol kullanım bozukluğu görülmediği gibi aslında insanların büyük çoğunluğu sınırlı düzeyde alkol alır ve hayatları boyunca ölçülü içme başarısı gösterir. Bununla beraber bazı bireylerse alkol kullanım bozukluğuna daha yatkındır.


Alkol kullanım bozukluğu sadece bağımlılığı ifade etmez: DSM-5’te madde kötüye kullanımı ve bağımlılık olarak ikiye ayrılmıştır. Kötüye kullanım “hafif şiddette madde kullanım bozukluğu” olarak geçer. Bozukluğun ilk aşaması ve bağımlılığın öncülü olduğu söylenebilir. Bağımlılık ise çok daha şiddetlidir. Bu ikisinin ayırt edilmesi, tanı ve tedavi için oldukça önemlidir


Alkol kullanım bozukluğu semptomları şöyle sıralanabilir: İstenildiğinden daha çok ya da uzun süreli şekilde alkol almak, alkol kullanmayı bırakmak için sonuç vermeyen çabalar harcamak, alkolü elde etmek, kullanmak ya da etkisinden kurtulmak için çok zaman harcamak, alkol kullanmaya karşı büyük bir istek duymak, bu yüzden evde, işte, okulda sorumluluklarını yerine getirememek ve yaşadığı sorunlara rağmen alkol kullanmayı sürdürmek, önemli etkinliklerin alkol kullanmak için kaçırılması, tehlikeli durumlarda ve ruhsal, fiziksel bir sorunu olduğunu farkında olmasına rağmen alkol kullanmayı sürdürmek, tolerans geliştirmiş olmak yani aynı ölçüde alkolün artık istenen etkiyi sağlamaması ve aynı etkiyi alabilmek için gittikçe artan ölçüde alkol kullanımı, yoksunluk belirtileri göstermeye başlamak ve yoksunluk belirtilerinden kaçınmak için alkol almaya devam etmek. Alkol kötüye kullanımı ya da bağımlılığı teşhisleri, uzmanlar tarafından semptomların uzunluğuna ve şiddetine göre değişkenlik gösterecek şekilde konur. 


Bireyleri alkol kötüye kullanımı, alkol bağımlılığı ve alkolle ilişkili bozuklardan koruyan veya yatkın hale getiren ilişkili ya da ilişkisiz birçok faktör vardır. Bunlar alkolün fiyatı ve elde edilebilirliği, toplumun alkol kullanımına ve kullanım bozukluklarına bakış açısı, bireylerin sosyo-kültürel, psikolojik, fizyolojik ve genetik yapısı gibi faktörlerdir (Holder, 1998). Aile yapısı alkol kullanımında büyük bir etkendir. Çocuklar ebeynlerinin davranışlarını modellediklerinden içme davranışını da aynı şekilde taklit edebilirler. Alkol kullanımında ayrıca farklı düzeylerde genetik yatkınlık da etkilidir (Marshall 1991). Han (1999) ergenlikte alkol, nikotin ve yasadışı madde kullanmaya başlamanın, öncelikle çevresel faktörlerle ilişkili olduğunu ve erişkinlikte madde bağımlılığının güçlü bir öngörücüsü olduğunu belirtmiştir. İçme başladıktan sonra içiş sıklığı ve sarhoş olma davranışı üzerine genetik faktörlerin etkisi giderek artmaktadır.

Kendisinde ya da yakınlarında alkol kullanım bozukluğu bulunan kişiler sosyal yargı ve etiketlemeye maruz kalmakta ve kişiler bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Bazen bu durum bozukluğun gizlemeye ve tedavi almayı reddetmeye sebep olabilir. Bunun da farklı derecede genetik, psikolojik ve sosyal sebeplerden kaynaklanan bir rahatsızlık durumu olduğunu ve tedavisinin fiziksel hastalıklar kadar önem arz ettiği unutulmamalıdır. Ülkemizde alkol kullanım bozukluğuna sahip kişiler hastanelere bağlı çalışan AMATEM’lere başvurarak yardım alabilirler. Her psikolojik bozuklukta olduğu gibi burada da tedavinin büyük kısmında kişinin kendi istek ve azminin önemli olduğu unutulmamalıdır. 


Kaynakça: 

Amerikan Psikiyatri Birliği (2013). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’ndan, çev. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara.

Coşkunol, H., & Altıntoprak, E. (1999) Alkol Kullanımının Genetik Yönleri. Klinik Psikiyatri 

Dergisi, 2(4): 222-229.

Arıkan, Z., Genç, Y., Etik, Ç., Aslan, S. & Parlak, İ. (2004) Alkol ve Diğer Madde Bağımlılıklarında Hastalar ve Yakınlarında Etiketleme. Bağımlılık Dergisi, 5:52-56.