TDK’ da anne kelimesinin anlamına baktığımızda karşımıza ‘çocuğu olan kadın, yavrusu olan dişi hayvan’ tanımlaması çıkmaktadır. Anne olmak için sahiden doğurmak, bir çocuğa sahip olmak mı gereklidir, ön koşul bu mudur? Evet, bu sorgulamayı çoğumuz muhtemelen ara ara yapmaktayız. Sorgulama sonucu varılan sonuç kişiden kişiye değişse de benim için değişmez olan anneliğin doğurganlıkla nitelendirilmemesi gerektiğidir. Bir başka ‘koşula’ değinecek olursak bu da emzirmedir. Kimileri tarafından emzirme anneliğin en büyük vasfıdır, emzirmeyen anne; anne değildir. Hatta ‘sütanne’ tanımlaması da bu düşünceyi desteklemektedir fakat sadece doğurmanın annelik için bir ön koşul oluşturmadığı gibi emzirmek de anneliğin bir ön koşulu olarak kabul görmemelidir. Emzirme davranışına bakacak olursak Batı dünyasında, yavaş ama emin adımlarla giderek daha fazla taraftar kazanmaktadır. Çok da zararsız olmayan bu bin yıllık davranış kadının statüsünü ve toplumdaki rolünü koşullandıran bir annelik felsefesini dile getirir. 70’lerde süt vermek genç annelerin işe devam etmesine olanak tanıyan biberonla yapılıyordu ve emzirenler sadece küçük bir azınlıktan ibaretti. Bugün açıkça görülen eğilim değişikliği, Amerikalı annelerin kurduğu bir derneğin (La Leche League) verdiği mücadeleye ve uyguladığı parlak stratejiyle açıklayabiliriz. (BADINTER, 2020)

   Peki, annelik nedir, ne değildir? Annelik aslında bir misafir ağırlama sanatıdır. Sanattır çünkü sanat bir duygunun –annelikteki o duyguyu tarif etmek oldukça zordur-  dışa vurulmasında kullanılan tüm yöntemleri kapsamaktadır. Hatta bu öyle kutsal, mühim bir sanattır ki dünya genelinde kutlanan evrensel bir gün olan anneler günü kadınlara armağan edilmiştir. Annelik yapan kadınlara, annelerimize armağan edilen ‘anneler günü’  ilk kez 1908 yılında ABD’de kutlanmaya başlanan, ardından hızla tüm dünyaya yayılan özel bir gündür ve 1955 yılından beri de ülkemizde kutlanmaktadır. O gün bugündür her mayıs ayının ikinci pazarı tüm insanlık tarafından adeta annelere adanmış bir gün gibi kabul edilmektedir. 

  Annelik dedik, anneler günü dedik… Gelin birlikte anneler gününde biz neler yapıyoruz, neyi niçin yapıyoruz bunlara bakalım.  Genellikle bu güne özel annelere hediyeler alınır, şiirler yazılır, sosyal medyalarda fotoğraflar-yazılar paylaşılır. Hatta acıdır ki şöyle olur; annemizle iletişim kurmadan sosyal medya aracılığıyla iletişim kurarız, ilk oradan kutlarız annemizin anneler gününü. Bu kutlamalar, hediyeler, paylaşımlar annemizi mutlu etmek amacıyla mı yapılmaktadır, herkes yapıyor diye mi yoksa eğer varsa bir gelenek o gelenek bozulmasın diye mi yapılmaktadır? Bu sorunun cevabı birçok farklı şekilde cevaplanabilir. Kimisi bu soruyu cevaplarken kendisini kandırmayı seçer kimisi ise zor da olsa dürüstçe cevap vermeyi. Batman’da kolayda örnekleme yöntemiyle ulaşılan 1057 katılımcıya, yüz yüze anket uygulanmıştır. Tüketicilerin hediye satın alma sıklıkları, ayırdıkları bütçe, satın alma öncesi araştırma yapıp yapmadıkları, ayırdıkları süre, hangi özel günde hangi hediye türünü tercih ettikleri ve hediye seçiminde önem verdikleri faktörlerin düzeyine ilişkin bulgular elde edilmiştir. Bu araştırmada anneler günü için hediye türü tercih etme düzeylerine ait bulgulara bakıldığında; katılımcılar anneleri için en çok giysi/ayakkabı, ev eşyası ve küçük ev aletlerini, en az süs eşyası ile kitap/kırtasiye tercih etmişlerdir (ŞEKER, 2018).  Hediye olarak satın alınan bu eşyalara baktığımızda aslında bizim de bu hediyelere elimizin gittiğini görmekteyiz. Bir özel gün kutlaması olarak Anneler Günü’nün bir hediye alma ritüeli haline dönüşmüş olması ve bu ritüelin toplumsal değerler ışığında oluşturulan annelik mitini temsil eden öğelerden oluşan özel gün reklamları aracılığıyla güçlenerek tüketim kültürü yaratması önemli bir konudur. Reklamlar aracılığıyla tüketicilere hediye almaları gerektiği özel günler yaklaştıkça hatırlatılmaktadır. Reklam metinlerinde hediye ve değer verme kavramları işlenmekte, bugüne özgü bazı ürün gruplarını sunan markalar özellikle öne çıkmaktadır. Hediye tercihleri belirlenirken çoğunlukla annelik miti ev içi ‘görünmez’ emek gücü ile özdeşleştirilerek evle ilgili ürünler tercih edilmektedir. Duygusal yönü ön planda tutulan özel günlerde hediyeleşme ritüeli gün geçtikçe ticarileşmekte, perakende karını arttıran zamanlar olarak değerlendirilmektedir. Özel günlere verilen önemin artmasıyla insanlar daha fazla tüketime yönlendirilmekte ve toplumsal değerler değiştirilmektedir. (Bayazıt, 2020)

  Günümüzde popüler kültür öğelerini etkilemeye oldukça müsait olan reklamlar, markalar ile tüketici arasında kurulan alışveriş ilişkisinden çok daha öte toplumsal yapıyı ve içinde yaşadığı kültüre yön vermektedir. Türkiye’de çoğunlukla Batılı tüketim kalıplarından etkilenerek oluşturulan özel günler popülerleşmekte, adeta bir tüketim furyası yaratılmaktadır. Özel gün reklamlarının en önemlilerinden sayılan Anneler Günü reklamları annelik kurgusuna ilişkin sözcük ve göstergelerin tüketime nasıl yön verdiğini vurgulamaktadır. Annelik miti olarak gösterilen duygusal öğeler kullanılarak medyanın ve sistemin etkisi altında bırakılan tüketicide hediye beklentisine giren annelere yönelik yapılacaklar listesi baskısı yaratılmaktadır. Çoğunlukla, tüketici hediye temalı reklamlarda işlenen anlam ve/veya çağrışımlardan etkilenerek pasif konuma geçirilerek yönlendirilmektedir. Özellikle, bu tip günlerde normalde karşılaşabileceklerinden daha fazla sayıda reklam ve çeşitli promosyonlara maruz kalan tüketicinin, ister istemez bu dönemde ilgilenme düzeyi artmakta ve tüketicilere satın alma baskısı yaratılmaktadır. Tüketici davranışlarını etkileyen önemli unsurlardan biri, ekonomik özgürlüğüne sahip olan kadının aile ve toplum içinde değişen rolü ve konumudur. (Bayazıt, 2020)

Hep birlikte bu manipülasyonlara dur demenin, içimizden geldiği gibi davranmanın; hissetmenin vakti geldi arkadaşım. Kendin olarak, kendini baskı altında hissetmeden kutladığın nice anneler günü yaşaman dileğiyle. Tüm annelerin anneler gününü kutlarım, sizler iyi ki varsınız!

 

 

Annemsin sen benim, düştüğümde önce kızan sonra kaldıran

Hataya düştüğümde önce olayı büyüten ama sonra 

Doğruyu göstermeye kendini adayan, 

Beni gözlemleyen, bana yön verensin.

Annemsin sen benim…

Kavga ettiğimizde küslüğümüzün iki günü geçmediği, geçemediği kadınsın sen 

Onca zıtlaşmaya, inatlaşmaya rağmen

Onca tezat görüşlerimize rağmen asla vazgeçemediğimsin sen.

Hep hayatımda ol istediğim, kaybetmekten tir tir titrediğim 

Zaman zaman üzdüğüm, yorduğum kadınsın.

Annemsin sen benim.

 

 

KAYNAKÇA

 

BADINTER, E. (2020). Süt Savaşı. E. BADINTER içinde, Le Conflit La Femme et la Mere (s. 69-83). İletişim Yayınları.

Bayazıt, D. Z. (2020). Reklamlarda Annelik Miti: Özel Gün Reklamı Olarak “Anneler Günü”. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 1159-1182.

ŞEKER, A. (2018). Özel Günlerde Hediye Satın Alma Davranışlarının Çeşitli Değişkenler. Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, 40-56.