Savaş yılları, milyonlarca canın kaybı... İnsanlık tarihinin her döneminde önce bir kabilenin başka bir kabileyi, bir imparatorluğun diğer bir imparatorluğu ve bir ulusun başka bir ulusu işgal etmesi; onu, daha güçlü olduğu için işgal edebileceğine ve kendine katabileceğine olan inancı... Yakın tarihe bakıldığında, can kayıplarının yaşandığı en önemli yıllar I. ve II. Dünya Savaşı yıllarıdır. Öyle ki, bu savaş yıllarının belki de kritik bir zeminde ilerlemesinde katkısının yadsınamayacağı, uyuyan dev' in uyandırılması tabirinin yerinde olacağı önemli bir tarihi figür vardır: Hitler.
Yakın dönem Dünya tarihinin en kanlı eylemlerini gerçekleştirmiş olan Adolf Hitler pek çok bilim dalının özellikle de psikolojinin alt dalı olan sosyal psikolojiyi çokça meşgul etmiş, bu sebeple de tarihte ve bilimde her zaman incelenen bir figür olarak yerini almıştır. I. Dünya Savaşı döneminde doğmaya hazırlanan, daha sonra II. Dünya Savaşı' nın kazananı olma ve tüm güçlülüğe sahip olma psikolojisi ile büyüyen Hitler yaklaşık altı milyon Yahudi' nin, Alman halkının da gözü önünde katledilmesine sebep olmuştur. Sosyal psikolog olan Stanley Milgram ise itaat deneyi ile işte toplumlarda infial yaratan, toplumsal travmanın oluşmasına sebep olan bu olayları deneysel açıdan ele almış, insanı ve davranışlarındaki motivasyonu anlamak için bilim ve psikoloji alanında önemli soruların sorulmasını sağlamıştır: 1) İnsanlar, travmaya sebep olabilecek bu tip toplumsal olaylara nasıl göz yumabiliyorlar? 2) Bu travma' nın oluşmasını sağlayan tarafa ithafen; insan kötü bir varlığa nasıl dönüşebilir?
Uyum(suz) – Sosyal Psikolojiye Göre Toplumsallaşma Süreci
Onar Çambay (2015)' a göre toplumsallaşma olgusu, bireyin içinde bulunduğu toplumun kültür ve değer yargıları gibi o topluma özgü özelliklerini benimsemesi, dolayısıyla da birey-toplum kaynaşmasının sağlanması sürecidir. Toplumsallaşma süreci yeni doğmuş bir bebeğin çevresine adapte olma sürecine benzetilebilir. Bebek içine doğmuş olduğu ailenin bir ferdi olabilmesi dolayısıyla da aidiyet duygusu geliştirebilmesi için o ailenin tutumlarını, değerlerini ve kurallarını iyi bilmesi gerekir. Bebeğin bu uyum sürecine destek olabilecek, ona bir şeyler öğretebilecek en yakın ilişki biçimi de anne-babası ile girdiği ilişki olacaktır. Anne ve babanın model olması, bebeğin de bu model gözlemlemesi doğrultusunda kendi davranışlarını ona göre şekillendirerek bir uyumlanma sürecine girecektir. Sosyal psikolojide bu durum uyma davranışı terimi ile açıklanmaktadır. Kişinin tutum veya davranışlarının kendi başına değil, sosyal etkileşim süreci ile beraber başkalarının davranışlarının etkisi sonucu şekillenmektedir (Kağıtçıbaşı ve Cemalcılar, 2015: 67-68 Aktaran Alparslan, Taş ve Aytaş 2016: 607). O halde toplumun en küçük birimi olan birey bu uçsuz bucaksız arazide bir birim yer edinmek istiyorsa, o topluma uyum sağlaması gerekecektir. Peki ya uyum sağlamazsa? O zaman toplumun otorite figürü onu cezalandırabilir hatta onu itibarsızlaştırabilir. O zaman geriye ne kalıyor? Boyun eğmek?...
İnsan Kötü Bir Varlığa Nasıl Dönüşebilir? - İtaat Deneyi
I. ve II. Dünya Savaşı sonrası yaraların sarılmaya çalışıldığı hassas bir döneme geçilmiştir. Her bir ulus kendini tekrar kalkındırmayı, küllerinden doğmayı amaçlamaktadır. Fakat toplum ve bireyler nezdinde savaşların enkazından kurtulmak kolay olmamaktadır. Çünkü sorulması ve üzerine düşünülmesi gereken derin yaralar açılmıştır. Savaşlar neden çıktı? Diktatörler toplumları nasıl yönetebildiler? İnsanlar neden birbirlerine zarar verdiler hatta öldürdüler?
1961 yılında psikolog olan Stanley Milgram bu sorulara bilimsel açıklamalar getirmek isteyen bilim insanları arasında yerini almıştır. Milgram' ın Nazi terörü üzerinden, özellikle Hitler' in yargılanan subayları ve Alman halkının bu teröre sessiz kalışından ilham alarak; insanların hiç tanımadıkları insanlara yönelik şiddet uygulama emri verildiğinde bu emre uyup uymayacakları ve uyuyorlarsa da bunun ne dereceye kadar gidebileceğini test etmek için bir deney gerçekleştirmiştir: İtaat deneyi. Milgram deneklerini seçme sürecinde deneyin gerçek amacını söylememiştir. Bir gazete ilanı ile seçtiği deneklerine; deneyde cezanın öğrenme üzerindeki etkisine bakılacağını, onların buradaki rolünün ise kelime listesini ezberlemeye çalışan öğrencilere eşlik edip her başarısız oldukları kelime başına elektrik şoku verecekleri söylenmiştir. Sonuçlar ise bilim dünyası ve insanlık açısından çarpıcı sonuçlara sahiptir. Bakırcı (2013)' a göre deneklerin %65' i verilen emirlere uymuş, 450 volta kadar çıkan elektriği uygulamışlardır. Deneklerde gözlemlenen ayrıntılar ise şunlar olmuştur: Her biri mutlaka deney bitmeden önce bir noktasında durup deneyin amacını sorgulamıştır, deneyin durdurulması için deneye katılım için verilen paraları iade edebileceklerini söylemişlerdir ve deney süresince terleme, kekeleme, dudak ısırma, tırnak yeme vb. pek çok stres ve korku davranışı sergilemişlerdir. Milgram bu deney sonucunda iki önemli teori ortaya çıkarmıştır. Törecilik teorisine göre gruba uyma psikolojisi ile birey karar alma süreçlerinde pek başarılı değilse kararı gruba bırakacaktır. Aracılık teorisine göre ise eylemlerinin sonucunun sorumluluğunu almasının zorunlu olmadığı durumlarda emirleri daha kolay yerine getirebilecektir. O, sadece otoritenin aracısıdır.
İnsan, komplike bir varlıktır. Duygu, düşünce ve davranışlarının tek bir şekli yoktur ve sebepleri de öyle. O yüzden insan sadece iyi de değildir sadece kötü de. Çevresinden gördükleri ve kendine katmış oldukları ile ya iyi tarafını güçlendirir ya da kötü tarafını. Fakat yapılan eylemin sorumluluğunu almamak, hatalı olan davranışa boyun eğmek kötülüğü beslemenin belki de en kolay yoludur. İnsan, ancak kötülüğü beslediği sürece kötü bir varlığa dönüşebilir.
Kaynak:
Alparslan, A. M., Taş, M. A. ve Aytaş, S. (2016). Bireylerin Uyma Davranışında Kişisel Değerlerin Rolü: Bir Deney Çalışması. IV. Örgütsel Davranış Kongresi, 606 -611.
Bakırcı, Ç. M. (2013). Milgram Deneyi: Otoriteye Nasıl Boyun Eğiyoruz? Evrim Ağacı.
https://evrimagaci.org/milgram-deneyi-otoriteye-nasil-boyun-egiyoruz-954
Kağıtçıbaşı, Ç. ve Cemalcılar, Z. (2015), Dünden Bu Güne İnsan ve İnsanlar Sosyal Psikolojiye Giriş, İstanbul: Evrim Yayınevi.
Onar Çambay, S. O. Ç. (2015). Bir Toplumsallaşma Aracı Olarak Yeni Medya: Kuramsal Bir Değerlendirme . Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 5 (2) , 237-247 .
https://dergipark.org.tr/tr/pub/joiss/issue/10035/332924