Yaşadığımız olayları, kişileri, durumları algımız ve bilişsel süreçlerimiz sayesinde anlamlandırıp, yorumlamaktayız böylelikle düşünce kalıplarımız meydana gelmektedir. Oluşan bu yapılar zihnimizde yer edinip, bazı zamanlarda tekrar hatırlanarak yaşadığımız olayları değerlendirmemizde yardımcı olmaktadır. Aslında düşüncelerimizi olaylar değil; olaylara atfettiğimiz anlamlar oluşturmaktadır. Böylelikle de kişinin olumsuz algılama ve yorumla biçimi, bilişsel çarpıtmalara zemin hazırlamaktadır.  


   Bu durumu şöyle bir benzetmeyle açıklayabiliriz: “İnsan zihnini bir fabrikaya benzetirsek, bu fabrika hammadde olarak çevreden gelen bilgiler, veriler ve algılardan bazılarını alarak işler. Diyelim bir bisküvi fabrikası birçok farklı kaynaktan un, şeker, yağ, gibi hammaddeleri alır, sonrada bunları işleyerek bisküviye dönüştürür. Eğer bu fabrika bir kek fabrikasıysa, bu kez aynı hammaddelerden ortaya çıkan ürün kek olur. Yaşadığımız olaylar ve algılarımızı da aynı şekilde zihnimiz işler ve bir ürün ortaya koyar. Örneğin; bazı kişilerin zihni yaşanan olayları ve algıları genellikle gerçeğe pek uygun olmayan biçimde felakete dönük olarak yorumlar; başka bir kişi ise olan biten çoğu şeyin kendisiyle ilgili olduğunu düşünür. İşte bu tür düşünce işleme eğilimleri, kişinin durumuna uygun olmayan sonuçlar doğurabilir.”(Türkçapar, 2019). 


Peki, bu düşünce hatalarımız nelerdir?


Keyfi Çıkarsama: Destekleyici kanıtlar olmaksızın ya da gerçekte tam tersi kanıtlar olmasına rağmen belli bir sonuca ulaşmak.


Seçici Soyutlama: Olayları bağlamından kopartarak bir detaya odaklanmak ve durumun daha belirgin diğer özelliklerini ihmal etmek.


Aşırı Genelleme: Sınırlı sayıda örneği temel alarak genel kural oluşturmak.


Büyütme ve Küçültme: Olumsuz olayları daha büyük olumluları daha küçük görmek. Genellikle bu kişiler kendi yaptıklarını küçük, yapamadıklarını büyük görmekteler.


İkili Düşünme: Her türlü deneyim ve yaşantı iki uç bağlamda değerlendirilir. Bir şey ya tam olmuştur ya da hiç olmamıştır. Ya hep ya hiç bakış açısına sahiptirler.


Kişiselleştirme: Kişinin kendisiyle ilgili olmayan ya da çok az ilgili olan bir olayı kendisiyle bağlantılı görmesi ve olumsuz sonuçların kendisini sorumlu tutması.


Felaketleştirme: Olası diğer sonuçları hesaba katmadan geleceği hep olumsuz düşünmek.


-Meli/-Malı İfadeler: Kendisinin ve diğer insanların nasıl davranması, dünyanın nasıl olması gerektiği konusunda katı kurallarının olması. Kişi bu tarz düşünce ve kurallara uymadığında suçluluk başkaları uymadığında kızgınlık ve öfke hisseder.


Zihin Okuma: Diğer insanların ne düşündüğünü bildiğini ve onlarında kendi düşüncelerini bildiklerine ve bilmeleri gerektiğine inanmak.


Kaynak:

Türkçapar H.(2019),Bilişsel Davranışçı Terapi: Temel İlkeler ve Uygulama, Epsilon Yayınevi,İstanbul