Üremeye ve neslinin devamlılığını sağlamaya programlı bir beden... Evrimsel perspektiften bakıldığında insanın dünyadaki yeri çok basitçe bu şekilde konumlandırılabilir. Fakat insan biyo-psiko-sosyal bir canlıdır ve dolayısıyla sosyal oluşu ile toplumdan ayrı düşünülemez. Bu yüzden geleneksel toplum açısından bakıldığında bu cümle ile ilk akla gelecek olan, biyolojik cinsiyeti ile varolan ''kadın'' dır. O, kutsal bir varlıktır. Doğurur, bakım verir, bebeğini dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korur. İşte burada düşünülmesi ve üzerinde durulması gereken bir nokta vardır ki; biyolojik yönden insan türü iki cinsiyetin üremesi ile ayakta durmaktadır: kadın ve erkek. Oysa bu minvalde, toplum nezdinde babalık içgüdüsü ve kutsallığından hiç bahsedilmez. Peki sadece anneye atfedilen bu içgüdü söyleminin biyolojik bir dayanağı var mıdır? İlk insandan bu yana, kültürlerin bir parçası olan anne kutsallığı ve annelik içgüdüsü de birer mit midir? Yoksa içgüdü meselesi ile kadına sadece anne olması ve anne kalması için toplumsal bir kutsallık mı yaratılmaktadır?
Bir Büyük Mesele: Anne Olmak
Annelik, anneye yakışan davranış (TDK). Tek cümlelik tanımlama aslında beraberinde akıllara bazı soruları getiriyor. Anne olmak ''yakışan'' davranışları gerektirmekte ise bu yakışan davranışları kim/kimler belirlemektedir ve nasıl olması gerektiği hakkında bir yönerge var mıdır? Yine TDK' a göre baba ve babalık kelimelerinin anlamı çocuğun dünyaya gelmesine etken olan erkek, baba olma durumudur. Bir bebeğin dünyaya gelmesini tek başına, bir kadın sağlayamıyorsa aynı şekilde bir erkek de sağlayamaz. O halde bu iki kavram da (annelik ve babalık) neden eşit şekilde tanımlanmamaktadır? Amerikalı sosyolog Miller (2010)' a göre annelik kavramı, başta içi hem biyolojik kadınlıkla anılan hem de kültürel farklılıklarla harmanlanmış olan bir kavramdır, en genel haliyle ise hamile kalmakla başlayan bedensel bir deneyim ve doğum sonrasında ise bebeğin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanması ile devam eden bir roldür (Aktaran Sever, 2015: 73). Oysa baba da aynı şekilde üremede etken ve bebeğin ihtiyaçlarının (fiziksel ve psikolojik) karşılanması konusunda aktif bir role sahiptir. Eğer biyolojik açıdan da durum böyle ise her iki cinsin de neslini devam ettirmek için bir ''içgüdüsü'' olacaktır.
Bakım Veren İçgüdüsü: Oksitosin
İçgüdü (instinct), canlıyı belli bir eylemi gerçekleştirmeye, belirli uyarıcıya belirli bir şekilde tepki vermeye iten doğuştan gelen türe- özgü biyolojik güç (Prof. Dr. Sibel Karakaş Psikoloji Terimleri Sözlüğü). Canlı türünün herhangi bir öğrenme yöntemi ile elde edemediği bu güç aslında türün yine devamlılığı için babanın babalık içgüdüsünü de kapsıyor olacaktır. Annelik içgüdüsünün sadece anneler için mi olduğunu araştıran bir makaleden ulaşılan sonuçlara göre annelik davranışının en güçlü itici gücünde, ünlü ''iyi hissetme'' hormonu olarak da bilinen oksitosinin rolü olduğu ifade edilmektedir. Bu kompleks nöropeptid memeli üremesi, rahim kasılması ve anne sütü salınımı gibi çeşitli rollerde oynamaktadır. Nörobilim uzmanı Bianca J. Marlin' a göre oksitosin sadece bu durumlarda salgılanmamaktadır. Orgazm, göz teması, sarılmalar ve yumuşak dokunuş bu hormonun salgılanmasını sağlamaktadır. Marlin 'in oksitosinin fareler üzerindeki (bakire fareler ve erkek fareler) etkisini incelemek üzere katıldığı ortak bir çalışmadan elde edilen diğer bir sonuca göre ise oksitosin enjekte edildikten sonra hem bakire farelerin hem de erkek farelerin (bakire farelere göre biraz geç olsa da) yavrular ağlamaya başladığında onlarla ilgilendikleri tespit edilmiştir (Marlin, 2015 Aktaran Gibbens, 2018). Eğer bir içgüdüden bahsedilecekse biyolojik temelleri ile ''bakım veren herhangi biri'' çatısı altında bir içgüdüden bahsedilebilir.
Annelik İçgüdüsü: Geçmişten Günümüze Gelen Bir Mit
Toplumların en eski kültürel yönünü temsil eden mitlerin, inanç biçimleri ile doğrudan ilişkisi, ayrıca kutsallıkla olan bağı onu günümüz ve geçmiş toplumlar ile ilgili kılar (Nar, 2014: 57). Giriş kısmında bahsettiğim şekilde ''kutsal varlık olan anne'' bu geleneksel düşünce yapısı ile ilintilidir. Fransız filozof ve tarihçi Badinter (1992)' a göre tarihsel bir akış içerisinde bakıldığında özellikle 18. yy.' ın son çeyreği ile yaşanan zihinsel devrim annenin imajı, rolü ve öneminde köklü bir değişim yaratmıştır. Bu dönemde, günümüzde de varlığını koruyan annelik içgüdüsü ve her annenin kendi çocuğunu sevmesi efsanesi yaratılmıştır. Böylece kadına atfedilen annelik sevgisi 18. yy. sonunda yeni bir kavram olarak ortaya çıkmıştır (Aktaran Burç, 2015: 6). Geçmiş ile köprü kuran pek çok gelenek günümüze de mitler ve onun kutsalları ile bireylere sirayet etmekte, tıpkı ''annelik içgüdüsü'' gibi.
Annelik içgüdüsü mitinden bağımsız olarak içinde anne olma ve annelik yapma arzusu olan her kadının anneler gününü kutlarım.
Kaynak:
Badinter, E. (1992). Annelik Sevgisi – 17. Yüzyıldan Günümüze Bir Duygunun Tarihi. (Çev. Kâmuran Çelik). İstanbul: AFA Yayıncılık A.Ş..
Burç, P. E. (2015). Popüler Kültür ve Annelik: Anneliğin Farklı Görünümleri. Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı.
Gibbens, S. (2018, 9 Mayıs). Is maternal instinct only for moms? Here's the science. National Geographic.
Miller, Tina. 2010. Annelik Duygusu: Mitler ve Deneyimler. İstanbul: İletişim.
Nar, M. Ş. (2014). Günümüz toplumunda mitler: Anadolu efsaneleri üzerine genel bir değerlendirme. Folklor/Edebiyat, 20(79), 55-77.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/255508
Prof. Dr. Sibel Karakaş Psikoloji Terimleri Sözlüğü, (2018). instinct – içgüdü. Ankara: Neurometrika-Tech.
https://www.psikolojisozlugu.com/hakkinda
Sever, M. (2015). Kadınlık, annelik, gönüllü çocuksuzluk: Elisabeth Badinter’den Kadınlık mı annelik mi?, Tina Miller’dan Annelik duygusu: Mitler ve deneyimler ve Corinne Maier’den No kid üzerinden bir karşılaştırmalı okuma çalışması. Fe Dergi: Feminist Eleştiri, 7(2), 72-84.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/937009
Türk Dil Kurumu Sözlükleri, (1932).